Translation of "Belleza" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Belleza" in a sentence and their turkish translations:

¡Que belleza!

Bu ne güzellik!

- Adoramos a la belleza.
- Amamos la belleza.

Güzelliği seviyoruz.

La belleza femenina.

Feminen güzelliği.

Amo la belleza.

Güzelliği seviyorum.

Esa belleza sobrecogedora

Bu güzellik bende korkuyla karışık bir saygı hissi uyandırdı

Amamos la belleza.

Güzelliği seviyoruz.

- Está dotada de belleza.
- Ella está dotada de belleza.

Güzellik ona bağışlanmış.

Madonna es una belleza.

Madonna bir güzelliktir.

Su belleza lo encantó.

Onun güzelliği onu büyüledi.

Su belleza es incomparable.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

Ella es una belleza.

O güzel bir kadındır.

La belleza es subjetiva.

Güzellik özneldir.

En español, "beauty" es "belleza".

İspanyolca'da "güzel", "belleza"

--esta belleza universal, debo decir--

bu evrensel güzellik --

Cuando tienen una belleza tremenda

muazzam güzellikleri varken

Ella es una verdadera belleza.

O gerçek bir güzellik.

Estaba fascinado por su belleza.

Onun güzelliği tarafından büyülendim.

La belleza no es importante.

Güzellik önemli değildir.

Se trata de la belleza pura.

Saf güzellik.

Y hacer edificios para esta belleza

Ve bu güzellik için binalar yapmak,

Créanme, esta belleza salvará el mundo.

İnanın bana, güzellik dünyayı kurtaracak.

Tiene la ventaja de su belleza.

Onun güzellik avantajı vardır.

Ella ganó el concurso de belleza.

Güzellik yarışmasını kazandı.

Su hermana es una auténtica belleza.

Onun kız kardeşi, gerçek bir güzelliktir.

Nosotros admiramos la belleza del escenario.

Manzaranın güzelliğine hayran kaldık.

Porque estas preferencias de belleza que tenemos

Çünkü bizim bu güzellik tercihlerimiz,

Que la verdadera belleza viene de adentro,

insanın içinden geldiğini ve

Soy italiano y me encanta la belleza.

Ben İtalyan'ım ve güzelliği seviyorum.

Y hablemos de belleza por un momento.

Biraz güzellik hakkında konuşalım.

La belleza es que rompe los límites.

Asıl çekiciliği sınırları yıkıyor olması.

No hay nada comparable a su belleza.

Hiçbir şey onun güzelliği ile karşılaştırılamaz.

Las palabras no pueden describir la belleza.

Kelimeler güzelliği tanımlayamaz.

La belleza de este país es indescriptible.

O ülkenin güzelliği tarifin ötesindedir.

Ella participó en un concurso de belleza.

Güzellik yarışmasına katıldı.

¿Quieres decir que ocultas intencionalmente tu belleza?

Güzel görünüşünü kasten gizlediğini söylüyorsun.

Suiza es famosa por su belleza escénica.

İsviçre doğal güzelliği ile ünlüdür.

No hay un estándar para la belleza.

Güzellik için tek bir ölçüt yoktur.

Tengo un propósito mayor de redefinir la belleza,

Güzelliği yeniden tanımlamak için daha iyi bir sebebim vardı.

Fotografiar la belleza y complejidad de este mundo

Bu dünyanın güzelliğini ve karmaşıklığını fotoğraflamak

Encontrar belleza en las cosas difíciles y crear.

zor şeylerde güzellik bul ve yarat.

"Estudiamos las matemáticas para jugar, para la belleza,

"Matematiği; eğlence, güzellik,

Para apreciar la belleza cuando todo se une.

öğrencilerin zor kısımlarla uzun süre vakit geçirmesi gerekiyor.

Estoy mostrando esto porque se trata de belleza.

Bunu size gösteriyorum çünkü, bu güzelliktir.

La belleza es como el ave del paraíso:

Güzellik, cennetkuşuna benzer:

Pero la belleza no es una idea frívola.

Ama güzellik önemsiz bir şey değildir.

Eh chicos también hicieron una belleza como esta

ha adamlar şöyle bir güzellik de yapmış

La verdad es más importante que la belleza.

Gerçek güzellikten daha önemlidir.

El lago Towada es famoso por su belleza.

Towada Gölü güzelliği ile ünlüdür.

La naturaleza la invistió con ingenio y belleza.

Doğa ona zeka ve güzellik vermiş.

Ella no se da cuenta de su belleza.

O, güzelliğinin farkında değil.

La belleza artística del jardín es realmente asombrosa.

Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

En esta ciudad hay tres salones de belleza.

Bu kentte üç tane güzellik salonu var.

Una belleza como la de ella es rara.

Onunki gibi güzellik nadirdir.

El secreto de su belleza es su naturalidad.

Güzelliğinin sırrı doğallığıdır.

- Su belleza era indescriptible.
- Su hermosura era indescriptible.

Onun güzelliği açıklama ötesinde idi.

Ella tiene la belleza de una estatua griega.

O bir Yunan heykelinin güzelliğine sahiptir.

El salón de belleza está lleno los sábados.

Güzellik salonu cumartesi günleri doludur.

Esa chica es arrogante debido a su belleza.

- O kız güzelliğinden dolayı kibirli.
- Kız güzelliği nedeniyle kibirli.

Para apreciar su belleza, sólo tienes que mirarla.

Onun güzelliğini takdir etmek için sadece ona bakmak zorundasın.

La concepción de la belleza no es fija.

Güzellik kavramı görecelidir.

Interrumpes la belleza y la tolerancia. ¡No lo hagas!

güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

Japón es famoso por la belleza de sus paisajes.

Japonya doğal güzelliği ile ünlüdür.

Te pido que te desvistas. Desearía admirar tu belleza.

Senden üzerindekileri çıkarmanı rica ediyorum. Birazcık güzelliğinin tadını çıkarmak istiyorum.

Mary no es solo mona, es una auténtica belleza.

Mary sadece sevimli değildir, o gerçek bir güzeldir.

Creo que la belleza va más allá de la talla.

Güzelliğin beden ölçülerinin ötesinde olduğuna inanıyorum

Estamos esperando esa belleza y sabemos cuando algo es hermoso.

Bu güzelliği bekliyoruz ve bir şey güzel olduğunda biliyoruz.

La belleza de la música puso lágrimas en sus ojos.

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

La belleza sin gracia es como una rosa sin aroma.

Zarafeti olmayan güzellik kokusu olmayan bir gül gibidir.

No soy tan estúpido como para negar su gran belleza.

Ben onun harika güzelliğini reddedecek kadar aptal değilim.

Damos un paso más hacia el ensanchamiento del estándar de belleza

güzellik standartını genişletmeye ve dünyanın D kızlarının da güzel

Este niño impresionó a los que vieron la belleza del ángel.

Bu çocuk meleğin güzelliği görenleri hayran bıraktı

Ella tiene la intención de participar en un concurso de belleza.

O bir güzellik yarışmasına katılmak niyetinde.

¿Por qué gastar un tiempo precioso en el salón de belleza?

Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?

Para alcanzar lo que les han hecho creer que es la belleza.

bu riski alıp bu ürünleri kullanmaya istekliler.

Pero quiero señalar que la belleza de la regla del no-inglés

Ancak, ana-dil-yok kuralının güzelliğinin herkesle her zaman

Estoy tratando de descubrir la belleza que aún no se ha descubierto.

Henüz keşfedilmemiş güzellikleri keşfetmeye çalışıyorum.

Tal vez ella no es una belleza, pero tiene un buen corazón.

Aslında o güzel değil ama iyi huylu.

Las mujeres jóvenes de este barrio son bien conocidas por su belleza.

Bu bölgenin genç kadınları, güzellikleriyle iyi tanınırlar.

¿Sabes el nombre de la vencedora del concurso de belleza del año pasado?

Geçen yılki güzellik yarışmasında kazananın adının ne olduğunu biliyor musunuz?

La mejor parte de la belleza es la que ninguna imagen puede mostrar.

Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.

El futuro le pertenece a aquellos que creen en la belleza de sus sueños.

Gelecek, rüyalarının güzelliğine inananlara aittir.

¿Es la comida, tu idioma o tu belleza genética que te hace más femenina?

Senin gıdan ya da dilin veya genetik yapın seni daha kadınsı yapar mı?

- También es bella.
- También es una belleza.
- También es una hermosura.
- También es una preciosidad.

O da güzel bir kadındır.

Las lenguas pertenecen a todos sus hablantes, quienes tienen un interés común en la utilidad y la belleza.

Diller, menfaat ve güzellikte ortak bir yanı olan tüm konuşmacılarına aittir.

Mira, no es la religión de la belleza y la tolerancia de la que han estado hablando durante años.

onların bize yıllardır bahsettiği güzellik, hoşgörü dini değilmiş bakın Müslümanlık diyorlar