Translation of "źle" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "źle" in a sentence and their turkish translations:

Źle.

- Yanlış.
- Hatalı.

- Źle Cię osądziłem.
- Źle Cię osądziłam.

Ben seni yanlış anladım.

To źle.

- Bu çok kötü.
- Ne yazık!
- Vah vah!

- Ty mnie źle rozumiesz!
- Źle mnie rozumiesz!

Beni yanlış anlıyorsun!

- Nie zrozum mnie źle!
- Nie zrozumcie mnie źle.

Beni yanlış anlamayın.

Źle to wygląda.

Bu kötü.

Źle się czujesz?

Kendini kötü mü hissediyorsun?

Mięso źle smakuje.

Etin tadı kötü.

Źle się zachował.

O kötü davrandı.

Poczuł się źle.

O kötü hissetmeye başladı.

Co jest źle?

- Sorun nedir?
- Ne yanlış?

Jesteś źle poinformowany.

Sen yanlış bilgilendirilmişsin.

Źle cię zrozumiałem.

Sen yanlış anlaşılansın.

Tom źle zrozumiał.

Tom yanlış anladı.

Coś jest źle?

Herhangi bir şey yanlış mı?

Źle mnie zrozumiano.

Yanlış anlaşıldım.

Źle go oceniłem.

Ben onu yanlış anladım.

Czułem się źle.

Kendimi kötü hissettim.

- Powiedz mi, co zrobiłem źle.
- Powiedz mi, co zrobiłam źle.

Bana neyi yanlış yaptığımı söyle.

Nie jest tak źle.

Gayet iyi bir şekilde işe yarıyor.

Nie zrozumcie mnie źle.

Beni yanlış anlamayın.

Ten zegar źle chodzi.

Saat yanlış.

Ona jest źle wychowana.

O kötü huyludur.

Pod presją źle pracuję.

Ben baskı altında iyi çalışmam.

Tom źle się zachowywał.

Tom kötü davranıyordu.

Źle się to skończyło.

Kötü sona erdi.

Zawsze jest coś źle.

Bir şey her zaman yanlış.

Nie traktowali mnie źle.

Onlar bana kötü muamele etmedi.

Nie wygląda tak źle.

O çok kötü görünmüyor.

Musiałaś mnie źle zrozumieć.

Yanlış anlamış olmalısın.

Nie zrozum mnie źle!

Beni yanlış anlamayın.

Cholera! Nie jest źle!

Vay canına! Bu fena değil!

Tom zrobił wszystko źle.

Tom her şeyi yanlış yaptı.

Teraz czuję się źle.

Şimdi kendimi kötü hissediyorum.

On mógł cię źle zrozumieć.

O sizi yanlış anlamış olabilir.

Ich szkola wygląda bardzo źle.

Onların okulu çok kötü görünüyor.

Tom zachował się bardzo źle.

Tom oldukça kötü davrandı.

Nie sądzę, że to źle.

Bunun o kadar kötü olduğunu sanmıyorum.

Jedzenie nie smakowało tak źle.

Yiyeceğin tadı o kadar kötü değildi.

To nie wygląda tak źle.

Çok kötü görünmüyor.

Nie było aż tak źle.

O kadar kötü değildi.

Muszę zrozumieć co robię źle.

Neyi yanlış yaptığımı bulmam gerek.

Proszę mnie źle nie zrozumieć.

Lütfen beni yanlış anlamayın.

Kto powiedział, że to źle?

- Bunun kötü olduğunu kim söyledi?
- Kötü olduğunu kim söyledi?

Sprawy potoczyły się bardzo źle.

İşler son derece yanlış gitti.

Źle się poruszała. Powoli, bardzo słabo.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Nadal źle się z tym czuję.

Onun hakkında hâlâ kötü hissediyorum.

Nie mów o nim źle publicznie.

Herkesin önünde onun hakkında kötü konuşma!

Mój przyjaciel czuje się bardzo źle.

Arkadaşım kendini çok hasta hissediyor.

Co jest, kurwa, z tobą źle?

Allah kahretsin, sana ne oldu?

BG do Helo One: Źle się czuję.

B.G.'den Birinci Helikopter'e: Kötü durumdayım!

Muszę się dowiedzieć, co dokładnie poszło źle.

Neyin yanlış gittiğini tam olarak öğrenmeliyim.

Nie wiedziałem, że czujesz się tak źle.

O kadar kötü hissettiğinin farkında değildim.

- Źle to robisz.
- Nie robisz tego prawidłowo.

Bunu yaptığın tarz yanlış.

Czułem się źle z tym, co zrobiłem.

Yaptığımdan dolayı kendimi kötü hissediyordum.

Nie wiedziałem, że jest aż tak źle.

İşlerin çok kötü olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.

Nie jest tak źle jak się wydaje.

O, göründüğü kadar kötü değil.

Mam przeczucie, że to się źle skończy.

Bana kötü bitecekmiş gibi geliyor bu.

Wszystko, co tylko mogło pójść źle, poszło.

Ters gidebilecek her şey ters gitti.

- Nie zrobili nic złego.
- Nie zrobili nic źle.

Onlar yanlış bir şey yapmadı.

Pracowałem od dwóch godzin, kiedy nagle poczułem się źle.

Kendimi aniden kötü hissettiğim sırada, iki saattir çalışıyordum.

Choć urodził się w Anglii, mówi po angielsku bardzo źle.

İngiltere 'de doğmuş olmasına rağmen, o çok kötü İngilizce konuşuyor.

Jessie źle mówiła po francusku, a jeszcze gorzej po niemiecku.

Jessie Fransızcayı kötü; Almancayı daha da kötü konuşuyordu.

- Chyba nie powinienem był tego robić.
- Może źle, że to zrobiłem.

Belki onu yapmamalıydım.

- Wygląda na to, że ten zegar źle działa.
- Ten zegar nie działa tak jak powinien.

Bu saat arızalı görünüyor.

Jak twierdzi staruszek, którego poznałem wczoraj, karaluchy można jeść i wcale tak źle nie smakują.

Dün tanıştığım yaşlı adama göre hamamböcekleri yenilebilir ve o kadar kötü tad vermez.

- W tym pokoju okropnie śmierdzi.
- Ten pokój strasznie śmierdzi.
- W tym pokoju bardzo źle pachnie.

Bu oda berbat kokuyor.

I pewnie zdziwiły go strzały i to, jak źle go potraktowali, więc nie uciekł od razu.

muhtemelen insanların ona kötü davranmasına, ateş etmelerine şaşırdı, o yüzden hemen kaçmadı.