Translation of "저는" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "저는" in a sentence and their turkish translations:

저는 페미니스트입니다.

Ben bir feministim.

저는 믿습니다.

inanıyorum ki bu logo,

저는 울었고,

Ben ağlıyordum,

저는 자본가입니다.

Ben bir kapitalistim

저는 부끄러웠습니다.

Utanç duydum

저는 외로웠습니다.

Yapayalnızdım.

저는 역사학자입니다.

Ben bir tarihçiyim.

저는 행성과학자입니다.

Ben bir gezegen bilim insanıyım

저는 당선됐어요.

Seçildim

저는 매료되었어요.

beni büyüledi.

저는 예술가입니다.

Ben bir ressamım.

애초에 저는

En başından beri,

무엇보다 저는

Öncelikle,

저는 이것을 듣고는

Bunu duyduğumda,

저는 응급실 의사입니다.

Ben bir acil servis doktoruyum

저는 물러나야 했죠.

Geri adım atmak zorundaydım.

동료들의 도움으로 저는

Meslektaşlarımın da yardımıyla,

저는 조엘이라고 하며

Adım Joel,

저는 조직 심리학자입니다.

Ben bir örgütsel psikoloji psikoloğuyum.

저는 자폐증이 있고

Ben otizmliyim.

저는 몹시 춥고요

ve ben oldukça üşüyorum.

저는 우리의 어린이들이

Çocuklarımızın, bugün ektiğimiz tohumlardan yetişecek ağaçları

그리고 저는 적응했습니다.

Ben de adapte oldum.

저는 울고 싶었습니다.

ağlamak istedim.

저는 그에 매달렸습니다.

Ben de ona sımsıkı tutundum.

하지만 저는 살고

Bedeli hesaplamadan, nedenler olmadan

하지만 저는 미국인입니다.

Ama ben bir Amerikalıydım.

그래서 저는 생각했습니다.

Şöyle düşündüm ben de,

저는 기후 과학자입니다.

Ben bir iklim bilimciyim,

저는 협력단체를 시작했어요.

Bir destek grubu başlattım.

하지만 저는 찾았어요.

ama onu buldum

저는 간청할 뿐입니다.

Sadece savunma yapıyorum,

저는 '기업가병'에 걸렸습니다.

girişimcilik böceği tarafından ısırıldım.

저는 처음으로 투옥이

Hapsedilmenin duygusal olarak nasıl bir his olduğunu

저는 인간의 힘으로

İnsanoğlunun sefaleti

저는 아프리카의 마녀사냥과

Ben de Afrika'daki cadı suçlamalarını ve zulmü sona erdirmeyi

하지만 최근에 저는

Ancak son zamanlarda

저는 형제가 다섯입니다.

Beş erkek çocuklu bir aileden geliyorum,

저는 이렇게 말했지요.

Kendime diyordum ki

저는 그렇지 않습니다.

Ben istemiyorum.

저는 앞으로의 직업은

Gelecekteki mesleklerin

저는 대학의 2학년이었죠.

Henüz üniversitedeki ikinci yılımdı,

저는 슬로뱐시크를 방문했습니다.

Ben Sloviansk'ı ziyaret ettim.

저는 어렸을 때부터

Ama genç bir kız olduğumdan beri,

저는 양껏 먹었습니다.

ben kendi payımı yedim.

‎저는 숨이 차서

Ama nefes almak zorundaydım.

저는 대학 교수입니다.

Ben üniversite profesörüyüm, ...

저는 화가 났고,

Üzülecektim.

처음에 저는 당황했습니다.

Başta kafam karıştı

저는 안심하며 숨을 돌렸답니다.

Rahat bir nefes aldım

하지만 저는 계속할 겁니다.

Yine de devam edeceğim

저는 여전히 친구들이 있고

Hâlâ arkadaşlarım var,

저는 네브라스카 링컨 출신이에요.

Benim maceram Lincoln, Nebraska'da başlıyor.

저는 편부모 가정에서 자라면서,

Dolayısıyla tek ebeveynli bir ailede büyüdüm.

저는 그곳에서 친구를 만들었습니다

Orada arkadaşlar edindim.

저는 주차를 도와주신 분의

O akşam bizi park alanında bulan adamın

저는 몇몇 안티바이러스 회사들에게

Stalker programlarını kötü olarak işaretlemeye başlamaları için

그래서 저는 생각하기 시작했죠.

Böylece düşünmeye başladım:

당시 저는 어린 아이였습니다.

O zamanlar sadece bir çocuktum.

저는 고생물학자이면서 비교 해부학자이며,

Ben bir paleontolog, aynı zamanda bir karşılaştırmalı anatomistim

저는 근본적으로 사회를 변화시키려고

Sıfırdan sosyal değişime öncülük eden insanlardan biri

저는 모든 사람을 가르칩니다.

Herkese öğretiyorum.

저는 사람들에게 사람들을 먹이고

İnsanlara beslenme, barınma ve eğitimin

저는 최근 CBP에 의해

Anna'ya ulaşma çabasıyla

저는 샌디에고의 사무실을 떠나

San Diego'daki büromdan çıkıp

저는 템프라니오를 마시지 않았고

Tempranillo içemedim.

저는 지난 10년 동안,

Son on yıl içinde,

언론인으로서 저는 렌즈를 돌려

Bir gazeteci olarak kamerayı çevreye tutar halde buldum kendimi,

저는 미국에서 공부를 마치고

Araştırmalarımı Amerika'da tamamladım

사실 이 단계에서 저는

Şimdi itiraf etmeliyim ki

그렇지만 저는 우리 모두가

Durum böyleyken tüm kalbimle inanıyorum ki

저는 벌을 끔찍히도 싫어합니다.

Ben eşek arılarından nefret ederim.

저는 그 단어가 싫습니다.

O terimden nefret ediyorum.

저는 베네수엘라 출신 이민자입니다.

Ben Venezuela göçmeniyim.

저는 이 흥미로운 기술이

Bence bu heyecan verici bir teknoloji

저는 유전 의학의 발달이

Genetik tıptaki gelişmelerin

저는 신경과학자이므로 내부에 집중합니다.

Ben bir nörobilimciyim ve odaklandığım yer içerisi,

저는 단지 행운이라고 생각했습니다.

Şans olduğunu düşünmüştüm

그리고 저는 참을성이 없습니다.

Ve ben sabırsızım.

있죠, 저는 쥐가 싫어요

Sıçanlardan nefret ettiğimi söylemek istiyorum.

저는 병을 선고받은 이후부터

Bana tanı koyulduğundan beri beni bir arada tutan

하지만 저는 병원이 그리웠습니다.

Ama hastane ortamını özlemiştim.

저는 다시 움직이고 싶었습니다.

Tekrar hareket halinde olmak istiyordum,

저는 그들의 조언이 필요했고,

Tavsiyelerine ihtiyacım vardı,

저는 그녀에게 경외심을 느꼈습니다.

Ona çok saygı duymuştum,

저는 막 시작했단 말이에요."

Her şey daha yeni başladı."

하지만 동시에 저는 사랑을

Ama aynı zamanda sevgiyi tecrübe ettim.

저는 잿더미로 작아지지 않았어요.

yanıp kül olmamıştım.

저는 그 어둠 속에서

İnanıyorum ki karanlığın içerisinde,

저는 동일한 현상을 목격했습니다.

aynı olayın yaşandığını gördüm.

나중에 저는 미국으로 왔어요.

Sonunda okumak için Amerika’ya geldim.

저는 너무 화가 났죠.

Çok sinirlenmiştim.

그래서 저는 거기로 갔어요.

Oraya gittim.

저는 그만두었지만, 그만두지 않았죠.

Bıraktım, bırakmadım.

저는 자폐증 진단을 받았어요.

bana otizm teşhisi kondu.

저는 그렇지 않다고 말씀드리죠.

Kolaylaşmıyor diyorum onlara,

저는 배울 수 있었습니다.

öğrenebilirdim.

저는 제 자신한테 그랬죠.

Kendime dedim ki