Examples of using "위에" in a sentence and their turkish translations:
Hemen yukarıda.
Kayalığın üzerine çıktım.
ama aynı zamanda bu yitim bölgelerinden birinin üstüne oturuyor.
Kanyonun üstüne indik.
Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.
Çatlakların üzerine inşa ediyoruz.
aptal gibi bir dondurma kabının üzerine koymuştum,
Pekâlâ. Şimdi üzerindeyim.
Şehir, nehirlerin havzasına konuşlanmış,
kafanın üzerindeki o ölü ışını.
''The Boat'' adlı hapishaneye gönderildi.
Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.
Aslında sırt çantası bile olur. Bakın, üzerine yatıyorum.
Bu şehir zemine çok nazikçe oturtulmuş.
yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.
nehrin karşısına geçebiliyor.
Bulutlara çıkabilirim, artık gri değiller
Yukarıdaki helikopterin görebileceği şekilde kara yazabilirim.