Translation of "완전히" in Turkish

0.034 sec.

Examples of using "완전히" in a sentence and their turkish translations:

끈은 완전히 잘렸습니다.

İp parçalandı.

완전히 다른 세계였습니다.

Farklı bir dünyaydı.

‎완전히 가만히 서서

Hiç kıpırdamadan durarak...

완전히 박살이 났네요

Baksanıza, resmen paramparça olmuş.

완전히 새로운 깨달음이었죠.

Bu tamamen başka bir farkındalık düzeyindeydi.

게임에서 완전히 사라지지는 않습니다.

oyunumuzda tamamen yok olmaz.

방정식의 완전히 반대편에 서서

kendimi denklemin diğer tarafında buluyorum

외부와 완전히 차단되진 않았습니다

Ama hava şartlarına karşı tam olarak korunaklı değil.

제 관점은 완전히 바뀌었고,

Bakış açım bilişsel bir dönüşüm geçiriyor,

그의 사건은 완전히 기각되었답니다.

davası tamamen düştü.

제가 완전히 해결했습니다. 맞나요?

Olayı çözdüm, değil mi?

완전히 자동화된 자동차는 아닐지라도

Tamamen otonom olmasa bile

제이콥: 완전히 새로운 세상이에요.

JC: Yepyeni bir dünya var artık.

서로 완전히 다르게 되었죠.

ve hepsi tamamen farklı olurdu,

캠퍼스는 완전히 난리가 났어요.

Kampüste yer yerinden oynamıştı tabii.

많은 연결이 완전히 끊어졌습니다.

tüm bu bağlantılar tamamen ortadan kalktı.

완전히 사라져버렸네요 산 반대편을 수색해보겠다

Şu anda tamamen yok olmuş. Aramaya dağın diğer tarafında devam edelim.

완전히 잘못 알고 있는 거죠.

Ama bu, son derece yanlış.

너를 완전히 통제하지 못한다는 거지.

Bu tam kontrollü olmadığın anlamına geliyor.''

완전히 받아들여진다는 건 놀라운 특권이었습니다.

Vahşi, özgür bir hayvan tarafından bütünüyle kabullenilmek

이 기술은 정부가 완전히 통제하고 있습니다.

Bu, bizzat hükûmet tarafından yüzde 100 kontrol edilen bir teknoloji.

타란툴라예요, 보이시죠? 모래를 완전히 뒤집어쓰고 있네요

Tarantula, gördünüz mü? Bakın, üzeri kumla kaplı.

피난처로 적절합니다 해가 완전히 지길 기다리죠

ve artık buraya sığınıp güneşin tam olarak batmasını bekleyebiliriz.

이번 국민투표는 완전히 어둠 속에서 치러졌습니다.

Ve tüm bu referandum karanlıkta gerçekleşti

‎두뇌 싸움에서 ‎상어가 완전히 밀린 거예요

Kurnazlığıyla köpek balığını tamamıyla alt etmiş oldu.

제가 그들을 조종한다고 완전히 의식하지 못한 채요.

onları manipüle ettiğimden bihaber olarak seçtiğini keşfettik.

저는 완전히 새로운 정체성으로 아침을 맞이하게 되었습니다.

ve tamamen yeni bir kimlikle uyanıyorum.

제 삶의 다른 부분들은 완전히 통제 불능이었으니까요.

hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

우리가 볼 수 있듯이 완전히 평범한 현상이죠.

Ve görebileceğiniz gibi kesinlikle normal durumdalar.

하지만 전 완전히 다른 관점을 얘기하고 싶습니다.

Ben tam tersini savunuyorum.

프로이센 군대가 후퇴하지만, 완전히 깨진 건 아니었다.

Prusya Ordusu geri çekilir; ancak dağılmaz.

‎완전히 새로운 시각으로 ‎정글을 드러낼 수 있습니다

...yağmur ormanlarını yepyeni bir gözle görebiliyoruz.

‎약 100일이 지나자 ‎새 팔은 완전히 성장했습니다

Nihayetinde, yaklaşık 100 gün sonra, kol tamamen yeniden büyümüştü.

주인공이 세상을 보는 관점을 완전히 바꿔 버리는 거죠.

çünkü ana karakterin dünyayı nasıl gördüğünü değiştirir.

아시다시피, 완전히 기대 이상이었기에 당시엔 감정이 들떠있는 상태였습니다.

Hiç beklemediğim bir şeydi, bu yüzden çok şaşırmıştım.

수행 방법의 정신적 측면에 대한 생각이 완전히 바뀌었습니다.

ve performansın zihinsel yönü hakkındaki düşüncelerimi sonsuza kadar değiştirdi.

그동안 모두들 완전히 놓쳐왔던 걸 우리가 발견했다는 사실이었죠.

inceleme yapan herkesin gözünden kaçan bir şeyi keşfetmiş olmamız:

한 가족으로서 우리는 경제적으로 또 감정적으로 완전히 망가졌어요.

Aile olarak hem ekonomik hem de manevi yönden hırpalanıyorduk.

저와 여러분과는 완전히 다른 물질로 구성되어 있다는 것입니다.

siz ve benden tamamen farklı bir şeyden yapılmış olduğuydu.

직장을 벗어나면 이 세상은 완전히 다를 거라고 생각합니다.

İş dışında dünya tamamıyla farklı bir yer olabilirdi.

여러분은 무언가를 정확히 보면서도 완전히 못 볼 수 있습니다.

Bir şeye doğrudan bakıp onu tamamen gözden kaçırabilirsiniz

하지만 밤새 바람이 세게 불면 완전히 덮여버릴 수도 있어요

Ama gece kuvvetli bir rüzgâr çıkarsa üzeri tamamen örtülebilir.

여성들과 아이들에게 성을 완전히 소유할 수 있도록 자율권을 준다면

kadınların ve kızların, onu tamamen sahiplenmesini sağlamak da

그런데 여러분이 완전히 틀렸다는 걸 어떻게 증명할 수 있을까요?

hatalı olduğunuz gerçeğini zihnimde nasıl yorumlayacağım?

‎어린 녀석들은 갈증에 시달리고 ‎갓 태어난 새끼는 완전히 지쳤죠

Küçükler susamaya başladı. Yenidoğan bitap düşmüş durumda.