Translation of "értelme" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "értelme" in a sentence and their turkish translations:

- Nincs semmi értelme.
- Semmi értelme.

Hiçbir şey mantıklı değil.

- Ennek nincs értelme.
- Ennek semmi értelme.

O beyhude.

Nincs értelme?

O bir anlam ifade etmiyor mu?

- Ennek van értelme?
- Ez jelent valamit?
- Van értelme?

Bu mantıklı mı?

Ennek semmi értelme.

bu saçmalık.

Nincs értelme panaszkodni.

- Şikâyet etmenin bir faydası yok.
- Şikayet etmenin faydası yok.

- Zagyvaság!
- Semmi értelme!

- Mantıksız!
- Delinin zoruna bak!

Nincs értelme izgulni.

Sinir olmanın hiçbir anlamı yok.

Ennek lenne értelme.

Bu mantıklı olur.

Ennek nincs értelme.

Bu bir anlam ifade etmiyor.

Nincs értelme várni.

Beklemenin bir faydası yok.

Másnak nincs értelme.

Başka hiçbir şey mantıklı gelmiyor.

Semmi értelme vitatkozni.

Tartışmanın faydası yok.

- Van értelme.
- Értelmes.

Bu mantıklı.

Van valamelyiknek értelme?

Bunlardan herhangi biri mantıklı geliyor mu?

- Ennek marhára nincs semmi értelme.
- Ennek baromira nincs semmi értelme.

Bu lanet olası hiç mantıklı değil.

- Szerintünk ennek nincs értelme.
- Úgy gondoljuk, hogy ennek nincs értelme.

Bunun mantıklı olmadığını düşünüyoruz.

Nincs értelme tovább erőltetni.

tıkıştırmak işe yaramayacak.

Ennek szerintem semmi értelme.

Bana bir şey ifade etmiyor.

Nincs semmi értelme odamenni.

Oraya gitmenin faydası yok.

Mi az élet értelme?

- Hayatın anlamı nedir?
- Yaşamın amacı nedir?

Látszólag ennek semmi értelme.

- Bu, anlam ifade eder gibi görünmüyor.
- Bu anlamlı gibi görünmüyor.
- Bu mantıklı gözükmüyor.

Nincs értelme tovább élni.

Artık yaşamanın anlamı yok.

Nincs értelme ezen aggódni.

Onun hakkında endişe etmenin bir anlamı yok.

Nincs értelme veled vitázni.

Seninle tartışmak faydasız.

Nincs értelme tovább vitázni.

Tartışmayı uzatmak fuzuli.

Semminek nem volt értelme.

Hiçbir şey mantıklı gelmedi.

Mary az életem értelme.

Mary yaşama sebebimdir.

- Nincs értelme megjátszanod, hogy beteg vagy.
- Nincs értelme betegnek tettetned magad.

Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.

- Ennek a mondatnak az értelme bizonytalan.
- Ennek a mondatnak az értelme homályos.

Bu cümlenin anlamı belirsiz.

Annak, amit mondasz, semmi értelme.

Söylediğinin anlamı yok.

Nincs értelme tanácsot adni neki.

Ona tavsiye bulunmanın bir anlamı yok.

Van értelme annak, amit mondok?

Mantıklı oluyor muyum?

Ennek a filmnek nincs értelme.

- Bu film hiçbir anlam ifade etmiyor.
- Bu film saçma.

Úgy gondolom, ennek van értelme.

Sanırım o bir anlam ifade ediyor.

Nincs értelme már ezen aggódni.

Şimdi onun hakkında endişelenmenin bir anlamı yok.

Van ennek egyáltalán bármi értelme?

Bu hiç mantıklı mı?

Többé már semminek nincs értelme.

Artık hiçbir şey mantıklı değil.

Ennek a mondatnak semmi értelme.

- Bu cümle mantıksız.
- Bu cümlenin bir anlamı yok.

Amit mondtál, annak nincs értelme.

Söylediğin mantıklı değil.

Ennek már több értelme van.

Bu daha mantıklı.

Annak a történetnek nincs értelme.

Bu hikaye mantıklı değil.

Amit mondasz, annak semmi értelme.

Söylediğinin bir anlamı yok.

Tom szerint semmi értelme ennek.

Tom bunun mantıklı olduğunu sanmıyor.

Mi értelme tényeket magolni az iskolában,

Aynı okul sisteminin en iyi bilim dalının bize sunduğu

Nincs semmi értelme tőlem pénzt kérni.

Benden para istemenin bir anlamı yok.

Azt gondolja, a munkájának semmi értelme.

O, işinin anlamsız olduğunu düşünüyor.

Semmi értelme kínozni, úgysem fog vallani.

Ona işkence etmek anlamsız, o itiraf etmeyecek.

Ennek a szónak kettős értelme van.

Bu kelimenin bir çift anlamı var.

Amit Tom mond, annak van értelme.

Tom'un söylediği anlamlıdır.

Tomi történetének semmi értelme nem volt.

Tom'un hikayesi hiçbir anlam ifade etmiyordu.

A képzelt dologgal az a gond, hogy túl sok értelme van. A valóságnak soha sincsen értelme.

Kurmaca ile ilgili sorun çok fazla mantıklı olmasıdır. Gerçek hiç mantıklı gelmez.

Mert mi értelme kulcsra zárni egy házat,

çünkü herhangi biri bağlı bir cihaz üzerinden giriş yapabiliyorsa

Tom tudta, hogy nincs értelme a vitának.

Tom tartışmanın bir anlamı olmadığını biliyordu.

Semmi értelme sincs annak, amit Tamás mond.

Tom'un söylediği hiçbir anlam ifade etmiyor.

Az életnek szerelem nélkül egyáltalán nincsen értelme.

Sevgisiz yaşamın hiç anlamı yoktur.

És látják? Máris úgy tűnik, mintha lenne értelme.

Ve gördünüz mü? Mantıklı olabilir gibi hissettiriyor, değil mi?

"Az élet értelme nem a materiális világban van,

"Anlam, madde aleminde bulunan bir şey değildir;

Nincs értelme megjátszanod, hogy nem tudsz erről semmit.

Bunun hakkında hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmanın faydası yok.

Azon tűnődöm, hogy van-e értelme az életemnek.

Hayatımın yaşamaya değer olup olmadığını merak ediyorum.

Mi értelme továbbállni, ha ez a város legkellemesebb helye?

Şehrin en iyi bölgesi elindeyken niye gidesin ki?

Úgy gondolom, nincs semmi értelme, hogy megpróbáljuk őt meggyőzni.

Sanırım onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yok.

Nem sok értelme van idegen nyelveket tanítani az óvodában.

Okul öncesi dönemde yabancı dil eğitimi çok anlamlı değil.

Az élet értelme az, ami megmarad, miután minden más elvész.

Anlam, her şey soyup çıkarıldığında geriye kalan şeydir."

Újra kéne írnod ezt a mondatot. Ennek így nincs értelme.

Bu cümleyi yeniden yazmalısın. Bir anlam ifade etmiyor.

- Ennek nincs semmi értelme.
- Ez egy csacsiság.
- Ez egy butaság.
- Ez egy ostobaság.
- Ennek se füle, se farka.
- Ennek nincs értelme.
- Ez badarság.

Bu mantıklı değil.

Nincs értelme siránkozni és panaszkodni. Légy inkább elégedett azzal, amid van.

- Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalış.
- Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın.

- Késő bánat, eb gondolat.
- Késő bánat, ebgondolat.
- Mi haszna sincs, ha sírunk a kiömlött tej miatt.
- Az utólagos megbánásnak nincs semmi értelme.
- Nincs értelme a múlton keseregni.

- İş işten geçti.
- Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye.
- İş işten geçmiş.

- Nem csoda, ha a valóság furcsább, mint a fikció. A fikciónak kell hogy értelme legyen.
- Nem csoda, hogy a valóság furcsább, mint a kitalált történetek. Hiszen egy kitalált történetnek muszáj, hogy legyen valami értelme.

Gerçeğin kurguya kıyasla yabancı olmasında şaşılacak bir şey yok. Kurgu mantıklı olmalıdır.

- Nem értettem, hogy beszédének mi volt a célja.
- Nem értettem, hogy mi értelme volt a beszédének.

Onun konuşmasının ana noktasını anlamadım.

- Egyáltalán nem értem, amit mondtál.
- Amit mondtál, annak számomra se füle, se farka.
- Amit mondtál, annak számomra nincsen semmi értelme.

Ne söylediğini hiç anlayamıyorum.