Translation of "Lebte" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Lebte" in a sentence and their turkish translations:

Tom lebte allein.

Tom yalnız yaşıyordu.

Dan lebte noch.

Dan hâlâ hayattaydı.

Kim lebte noch.

Kim hâlâ hayattaydı.

- Er lebte bei den Indianern.
- Er lebte bei den Indern.

O, kızılderelilerle yaşıyordu.

- Toms Altgroßmutter lebte in Schottland.
- Toms Urururgroßmutter lebte in Schottland.

Tom'un büyükbüyükannesinin annesi İskoçya'da yaşamış.

Er lebte da allein.

Tek başına orada yaşadı.

Ich lebte in Armut.

Ben yoksulluk içinde yaşadım.

Tom lebte in Australien.

Tom Avustralya'da yaşadı.

Ich lebte in Boston.

Boston'da yaşadım.

Tom lebte dort alleine.

Tom orada tek başına yaşadı.

Tom lebte in Boston.

Tom, Boston'da yaşadı.

Ich lebte in Rom.

Ben Roma'da yaşadım.

Sami lebte ein Doppelleben.

- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.

- Sie lebte etliche Jahre dort.
- Sie lebte dort viele Jahre lang.

Yıllarca orada yaşadı.

Bell lebte in London, oder?

Bell Londra'da yaşardı, değil mi?

Der alte Mann lebte allein.

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

Er lebte ein schlichtes Leben.

Sade bir hayat yaşadı.

Er lebte dort ganz allein.

O, orada yalnız yaşadı.

Tom lebte nie in Boston.

Tom, hiç Boston'da yaşamadı.

Tom lebte viele Jahre dort.

Tom yıllarca orada yaşadı.

Tom lebte allein im Wald.

Tom ormanda tek başına yaşıyordu.

Tom lebte dort ganz allein.

Tom tek başına orada yaşadı.

Tom lebte mehrere Jahre allein.

Tom yıllarca tek başına yaşadı.

Die Familie lebte in Armut.

Aile yoksulluk içinde yaşadı.

Tom lebte über seine Verhältnisse.

Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.

Hier lebte früher meine Familie.

Bu, ailemin yaşamış olduğu yerdir.

Tom lebte früher in Boston.

Tom Boston'da yaşardı.

Tom lebte ein schlichtes Leben.

Tom basit bir hayat yaşıyordu.

Layla lebte im ländlichen England.

Leyla, İngiltere kırsalında yaşıyordu.

Sami lebte in einem Flüchtlingslager.

Sami bir mülteci kampında yaşıyordu.

Er lebte ein ungückliches Leben.

Mutsuz bir hayat sürdü.

Meine Familie lebte in einer Hütte.

Ailem bir kulübede yaşıyordu.

Sie lebte schon immer in Otaru.

O, her zaman Otaru'da yaşadı.

Er fragte sie, wo sie lebte.

Ona nerede yaşadığını sordu.

Sie lebte allein in einer Hütte.

O, bir kulübede tek başına yaşıyordu.

Früher lebte sie in Tel Aviv.

O Tel Aviv'de yaşardı.

Tom lebte in einem kleinen Fischerdorf.

Tom küçük bir balıkçı köyünde yaşadı.

Er lebte sechs Jahre in Ankara.

Ankara'da altı yıl yaşadı.

Tom lebte viele Jahre in Boston.

Tom yıllarca boston'da yaşadı.

Ich lebte in einer kleinen Stadt.

Küçük bir kasabada yaşadım.

Tom lebte von 1963 bis 2013.

Tom 1963'ten 2013'e kadar yaşadı.

Fabio lebte zwei Jahre in Schanghai.

Fabio Şangay'da iki yıl yaşadı.

Sie fragte ihn, wo er lebte.

- Ona nerede yaşadığını sordu.
- Ona oturduğu yeri sordu.

Er lebte und starb in Vergessenheit.

Loş bir yerde yaşadı ve öldü.

- Es lebte einmal ein König in einer alten Burg.
- In einem alten Schloss lebte ein König.

Bir kale içinde bir kral yaşarmış.

Tom lebte zehn Jahre lang in Japan.

Tom Japonya'da on yıl yaşadı.

Der alte Mann lebte in der Dreizimmerwohnung.

Yaşlı adam üç odalı bir apartmanda yaşıyordu.

In einem alten Schloss lebte ein König.

Kral, eski kale de yaşadı.

Ich vergewisserte mich, dass er noch lebte.

Onun hâlâ hayatta olduğundan emin olmak için kontrol ettim.

Ich lebte vor einigen Jahren in Boston.

- Birkaç sene önce Boston'da yaşıyordum.
- Birkaç yıl önce Boston'da yaşıyordum.

Ein hübsches Mädchen lebte in dem Dorf.

Bu köyde güzelı bir kız yaşadı.

Mein Onkel lebte viele Jahre im Ausland.

Amcam yıllarca yurt dışında yaşadı.

Tom lebte viele Jahre lang in Boston.

Tom yıllarca Boston'da yaşadı.

Ich lebte vor drei Jahren in Japan.

Ben üç yıl önce Japonya'da yaşadım.

Tom lebte bis vor drei Monaten nebenan.

Tom üç ay öncesine kadar bize bitişikte yaşadı.

- Tom lebte dort.
- Dort hat Tom gewohnt.

Tom orada yaşadı.

Maria lebte ein langes und glückliches Leben.

Mary uzun ve mutlu bir hayat yaşadı.

Tom lebte nicht gerne auf dem Land.

Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.

Er fragte mich, wo mein Onkel lebte.

O bana amcamın nerede yaşadığı sordu.

Tom lebte in der Nähe von Maria.

Tom Maria'ya yakın oturuyordu.

Tom lebte allein in einer kleinen Wohnung.

Tom küçük bir dairede tek başına yaşıyordu.

Sami lebte in einer sehr gefährlichen Gegend.

Sami çok tehlikeli bir yerde yaşıyordu.

- Der Dichter lebte etwas mehr als zwanzig Jahre hier.
- Der Dichter lebte etwas über zwanzig Jahre hier.

O şair 20 yıldan biraz fazla burada yaşadı.

Das Paar lebte glücklich bis zu seinem Ende.

Çift, ​​sonuna kadar mutlu bir hayat yaşadı.

Ein alter Mann lebte in dem alten Haus.

Eski bir evde yaşlı bir adam yaşardı.

Er bekam Malaria, als er im Dschungel lebte.

Ormanda yaşarken sıtmaya yakalanmış.

Zu dieser Zeit lebte niemand auf der Insel.

O zaman adada kimse yaşamadı.

Die alte Frau lebte alleine in einer Dreizimmerwohnung.

Yaşlı bayan tek başına üç odalı bir dairede yaşadı.

Auf dieser Insel lebte einmal ein alter Mann.

Bir zamanlar bu adada yaşlı bir adam yaşarmış.

Als Kind lebte er in einem kleinen Dorf.

Çocukken küçük bir kasabada yaşıyordu.

Einmal lebte ein reicher Mann in dieser Stadt.

Bu şehirde bir zamanlar zengin bir adam yaşardı.

Naoki war arm und lebte in einer Hütte.

Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşardı.

Er ist der tapferste Soldat, der jemals lebte.

- Kendisi yaşamış en cesur askerdir.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- O, şimdiye kadar yaşamış en cesur askerdir.

Er lebte in London als der Krieg ausbrach.

- Savaş çıktığında o Londra'da yaşıyordu.
- Savaş patlak verdiğinde, o, Londra'da yaşıyordu.

Sie lebte in England, als der Krieg begann.

Savaş patlak verdiğinde İngiltere'de yaşıyordu.

Mein Vater lebte dreißig Jahre lang in Nagoya.

Babam 30 yıl Nagoya'da yaşadı.

Mr Smith lebte vor drei Jahren in Kyoto.

Bay Smith üç yıl önce Kyoto'da yaşadı.

Napoleon lebte auf der Insel Elba im Exil.

Napolyon, Elba adasında sürgünde yaşadı.

Das ist das Haus, in dem sie lebte.

Burası onun yaşadığı ev.

Tom lebte den Großteil seines Lebens in Boston.

Tom hayatının çoğunu Boston'da yaşadı.

Wer war der größte Philosoph, der jemals lebte?

- Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Bugüne kadar yaşamış en büyük filozof kimdi?

Er lebte in England, als der Krieg begann.

Savaş başladığında, o, İngiltere'de yaşıyordu.

Er lebte bis ins Alter von 90 Jahren.

O, 90 yaşına kadar yaşadı.

Tom lernte Französisch, als er in Québec lebte.

Tom Quebec'te yaşarken Fransızca öğrendi.

Ich war sehr erleichtert, dass er lebte und atmete.

Hayatta olduğunu, nefes aldığını görünce içim rahatladı.

Vor vielen, vielen Jahren lebte einmal ein alter Mann.

Yıllar yıllar önce, yaşlı bir adam yaşarmış.

Tom lebte mit seinen Eltern in einem kleinen Haus.

Tom ailesi ile birlikte küçük bir evde yaşıyordu.

- Es lebte einmal eine alte Frau auf einer kleinen Insel.
- Es war einmal auf einer kleinen Insel, da lebte eine alte Frau.

Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kadın yaşıyordu.

Maiks Mutter lebte vor ihrer Heirat in einer großen Stadt.

Mike'ın annesi evlenmeden önce büyük bir şehirde yaşadı.

In jenen Tagen lebte ich in einer Hütte am Strand.

Ben o günlerde sahildeki bir kulübede yaşadım.

- Tom wusste, wo Marie lebte.
- Tom wusste, wo Maria wohnte.

Tom Mary'nin nerede yaşadığını biliyordu.

In der Vergangenheit lebte er, wie mir scheint, in Spanien.

Bana öyle geliyorki, Geçmişte o, İspanya'da yaşadı.

Tango lebte mit einem kleinen Kind in einem kleinen Dorf.

Tango küçük bir köyde küçük bir çocukla yaşıyordu.

Evliya Celebi war ein türkischer Reisender, der im siebzehnten Jahrhundert lebte.

Evliya Çelebi 17. yüzyılda yaşamış bir Türk seyyahıdır.