Translation of "Klopfte" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Klopfte" in a sentence and their turkish translations:

- Er klopfte an der Tür.
- Er klopfte an die Tür.

O, kapıyı çaldı.

- Tom klopfte an die Türe.
- Tom klopfte an die Tür.

Tom, kapıyı çaldı.

Sie klopfte an die Tür.

O kapıyı çaldı.

Er klopfte an die Tür.

O, kapıyı çaldı.

Jemand klopfte an die Tür.

Biri kapıyı çaldı.

Tom klopfte an der Tür.

Tom kapıyı çaldı.

Tom klopfte an Marias Zimmertür.

Tom Mary'nin odasına giden kapıyı çaldı.

Tom klopfte an Marias Tür.

Tom, Mary'nin kapısını çaldı.

Tom klopfte an Marias Schlafzimmerfenster.

Tom, Mary'nin yatak odası penceresini tıklattı.

Bill klopfte mir auf die Schulter.

Bill omuzumu yavaşça vurdu.

Er klopfte mir auf die Schulter.

- O, omuzumu tıpışladı.
- O hafifçe omzuma vurdu.

Leise klopfte er an die Tür.

O, sessizce kapıyı çaldı.

Er klopfte an die geschlossene Tür.

O, kapalı kapıyı çaldı.

Tom klopfte an die geschlossene Tür.

Tom kapalı kapıyı çaldı.

Tom klopfte mir auf die Schulter.

Tom omzuma vurdu.

Tom klopfte leise an die Tür.

Tom sessizce kapıyı çaldı.

Ihre Mutter klopfte an die Tür.

Annesi kapıyı çaldı.

Sie klopfte sich auf den Rücken.

O onun sırtını sıvazladı.

Er klopfte seinem Bruder auf die Schulter.

O, erkek kardeşinin omuza vurdu.

Ein hässlicher Mann klopfte an meiner Tür.

Çirkin bir adam benim kapımı çaldı.

Ich klopfte, aber niemand öffnete die Tür.

Kapıyı çaldım ama hiç kimse kapıyı açmadı.

Tom klopfte seinem Sohn auf die Schulter.

Tom oğlunun omuzuna vurdu.

Tom klopfte an die Tür und wartete.

Tom kapıyı çaldı ve bekledi.

Er klopfte mir lächelnd auf die Schulter.

O, bir gülümseme ile omuzumu okşadı.

- Tom klopfte erneut.
- Tom hat wieder geklopft.

Tom kapıyı tekrar çaldı.

Tom ging an die Eingangstür und klopfte.

Tom ön kapıya doğru yürüdü ve çaldı.

Sie klopfte ihrem Sohn auf die Schulter.

Oğlunun omzunu okşadı.

Ich klopfte an die Haustür, aber niemand öffnete.

Ön kapıyı çaldım ama cevap yoktu.

Ich klopfte an die Tür, aber niemand machte auf.

Kapıyı çaldım fakat kimse cevap vermedi.

Tom hörte, wie jemand dreimal an die Türe klopfte.

- Tom birisinin kapıyı üç kez çaldığını duydu.
- Tom birisinin kapıya üç kez vurduğunu duydu.

Tom klopfte an die Tür, aber niemand reagierte darauf.

Tom kapıyı çaldı ama hiçbir yanıt almadı.

Tom wollte gerade gehen, als Maria an die Türe klopfte.

Tom Mary kapıyı çaldığında gitmek üzereydi.

- Er klopfte ihr auf den Rücken.
- Er tätschelte ihren Rücken.

O onun sırtını sıvazladı.

Er klopfte mir auf die Schulter und dankte mir für meine Hilfe.

Omzuma hafifçe vurarak ona yardım ettiğim için bana teşekkür etti.

Tom ging an eines der Häuser heran und klopfte an die Tür.

- Tom evlerden birine doğru gitti ve kapıyı çaldı.
- Tom evlerden birine yaklaşıp kapısını çaldı.

Er klopfte wieder und wieder an die Tür, aber es gab keine Antwort.

O tekrar tekrar kapıyı çaldı, ama cevap yoktu.

- Sie klopfte mir auf die Schulter.
- Sie hat mir auf die Schulter geklopft.

O omzuma yavaş yavaş vurdu.

Sie hatte gerade angefangen, das Buch zu lesen, als jemand an der Türe klopfte.

Birisi kapıyı çaldığında, o tam kitabı okumaya başlamıştı.

- Warum sagtest du nichts, als ich anklopfte?
- Warum reagiertest du nicht, als ich klopfte?

Kapıyı çaldığım zaman neden cevap vermedin?

Tom und Maria wollten sich gerade zum Abendessen hinsetzen, als Johannes an die Türe klopfte.

John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.

Ein Fremder klopfte mir von hinten auf die Schulter. Er hat mich wohl mit einem Anderen verwechselt.

Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

- Ich klopfte an deine Tür, um Hilfe zu erbitten.
- Ich habe an deine Tür geklopft, um Hilfe zu erbitten.
- Ich habe an Ihre Tür geklopft, um Hilfe zu erbitten.
- Ich habe an eure Tür geklopft, um Hilfe zu erbitten.

- Ben yardım istemek için kapını çaldım.
- Yardım istemek için kapınızı çaldım.