Translation of "Grain" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Grain" in a sentence and their turkish translations:

He deals in grain.

O tahıl ticareti yapar.

Does Germany export grain?

Almanya tahıl ihraç ediyor mu?

Tom prefers whole-grain cereals.

- Tom tam-buğday ürünlerini tercih eder.
- Tom tam taneli tahıl tercih eder.

I prefer whole-grain cereals.

Tam taneli tahıl tercih ediyorum.

He prefers whole-grain cereals.

O tam taneli tahılları tercih eder.

She prefers whole-grain cereals.

O tam tahıllı hububatı tercih eder.

Mary prefers whole-grain cereals.

Mary tam taneli tahılı tercih ediyor.

We prefer whole-grain cereals.

Biz tam tahıllı gevrekleri tercih ediyoruz.

Farmers sow grain seeds in spring.

Çiftçiler, tahıl tohumlarını ilkbaharda ekerler.

They export grain to many countries.

Onlar birçok ülkeye tahıl ihracatı yapıyorlar.

The barns are full of grain.

Ambarlar tahılla dolu.

They store their grain in similar ways,

benzer şekilde tahıl muhafaza ediyorlar,

We import grain from Canada every year.

Her yıl Kanada'dan tahıl ithal ederiz.

We import grain from the United States.

ABD'den tahıl ithal ederiz.

Rye was called the grain of poverty.

Çavdara yoksulluk tahılı denirdi.

Waste not a single grain of rice!

Tek bir tane pirinci israf etmeyin!

- A grain of sand has fallen into my eye.
- A grain of sand fell into my eye.

- Gözüme kum kaçtı.
- Gözüme kum tanesi kaçtı.

We shouldn't waste even one grain of rice.

Bir pirinç tanesini bile harcamamamız gerekir.

It's easier to cut wood with the grain.

Tahtayı damar yönünde kesmek daha kolaydır.

Rice is a grain that feeds billions of people.

Pirinç milyonlarca insanı besleyen bir tahıldır.

The field mice were eating up the farmers' grain.

Tarla fareleri çiftçilerin tahılını yiyordu.

Oh Zeus, the farm does not provide much grain.

Oh Zeus, çiftlik fazla tahıl sağlamıyor.

There is not a grain of truth in his story.

Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.

Even a blind chicken can find a grain of corn.

Kör bir tavuk bile bir mısır tanesini bulabilir.

You'd better take his words with a grain of salt.

Onun sözlerini şüphe ile karşılaşan iyi olur.

It directly caused the garrison at Clastidium to surrender the town's massive grain depot.

Clastidium'da ki garnizonun devasa tahıl ambarlarını teslim etmesine sebep oldu.

Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.

E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.

Their light is a signal to wingless females on the ground. She's the size of a grain of rice.

Işıkları, zemindeki kanatsız dişilere işaret göndermektedir. Dişi, pirinç tanesi kadardır.

What is the Kingdom of God like? To what shall I compare it? It is like a grain of mustard seed, which a man took, and put in his own garden. It grew, and became a large tree, and the birds of the sky lodged in its branches.

Tanrı'nın alemi nasıl bir yer? Neyle kıyaslayacağım onu? Bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal tohumu tanecikleri gibi. Büyüyüp kocaman bir ağaç oldu, ve sonra göğün kuşları dallarına misafir oldu.