Translation of "كثيرًا" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "كثيرًا" in a sentence and their turkish translations:

- هو يحبك كثيرًا.
- هو يحبكِ كثيرًا.
- هو يحبكم كثيرًا.

O seni çok seviyor.

- هو يحبك كثيرًا.
- هو يحبكِ كثيرًا.

O seni çok seviyor.

تزعجني كثيرًا،

küresel bir sorun

سأفتقدك كثيرًا.

Seni çok özleyeceğim.

تغيرتَ كثيرًا.

Sen çok değiştin.

- وبخني ذلك المعلم كثيرًا.
- وبختني تلك المعلمة كثيرًا.

O öğretmen tarafından şiddetle azarlandım.

القتال، ليس كثيرًا

mücadele etmeyse, çok fazla değil.

نسمع هذا كثيرًا.

Ve bizler bunu sürekli duyuyoruz.

وتهمّنا الأرباح كثيرًا.

ve kârın çok önemli olduğunu biliyorum.

والآن نفتقدها كثيرًا

ve şimdi de çok özlüyoruz

لا تغضب كثيرًا.

Bu kadar kızma.

هو يحبكِ كثيرًا.

O seni çok seviyor.

لأن العالم تغيّر كثيرًا.

Çünkü dünya çok değişti.

أنا معجب بك كثيرًا.

Seni çok seviyorum.

هذه السكين أفادتني كثيرًا.

Bu bıçak benim için çok yararlıydı.

دعنا لا نستعجل كثيرًا.

Çok fazla acele etmeyelim.

ولكن لا يبقون معنا كثيرًا

Burada uzun süre kalmayacaklar

الآن، هذا يحدث معي كثيرًا.

Bu benim başıma her zaman gelir.

نتحدث كثيرًا عن عائلتها السعيدة.

Mutlu ailesi ile ilgili çok konuştuk.

ولم يهتموا كثيرًا بمستقبل بلادنا.

çok az önemseyen diasporadakilerle tanıştım.

كانوا متقدمين علينا كثيرًا كعصر

bizden çağ olarak çok ileridelerdi

أنت تعتمد على الآخرين كثيرًا.

Sen diğerlerine çok fazla bağlısın.

لم أرها كثيرًا في المدرسة.

Onu okulda sık görmedim.

لم أعلم أنه شَرِبَ كثيرًا.

Onun o kadar çok içtiğini bilmiyordum.

تغير كثيرًا منذ المرة الأخيرة.

Son kezden bu yana o çok değişti.

لماذا يهتم المسلمون بالدفن كثيرًا؟

Müslümanlar defin konusunu neden bu kadar önemsiyor?

من يضحك أخيرًا يضحك كثيرًا.

Son gülen iyi güler.

يذهب توم إلى بوسطن كثيرًا.

Tom sık sık Boston'a gider.

‫كثيرًا ما يصادف تزاوجها اكتمال القمر.‬

Çoğu zaman dolunaya denk gelecek şekilde ürerler.

تعلمون ، هناك مصطلح مستخدم كثيرًا اليوم

Hani günümüzde çok kullanılan bir terim var ya

نذهب أنا وبيتر كثيرًا إلى السينما.

Peter ve ben sık sık sinemaya giderdik.

أنا لا أحب هذه الفكرة كثيرًا.

O fikri fazla sevmiyorum.

إذا أكلت كثيرًا فإنك تصير سمينًا.

Çok yersen şişmanlarsın.

على الرغم من أن فاتح بورتاكال جعلنا غاضبين ، إلا أنه جعلنا نضحك كثيرًا واستمتع كثيرًا

Fatih Portakal'ı sinirlendirse de bizi çok güldürmüştü ve çok eğlenmiştik

إنّها الكلمة التي سمعناها كثيرًا هذا الأسبوع.

bu hafta çokça duyduğumuz bir sözcük.

لأنني أهتم كثيرًا بشأن هذه الحيوانات المذهلة

çünkü bu harika hayvanlar benim için çok önemli

العواصف الشمسية التي لا نشعر بها كثيرًا

solar fırtınaları biz çok hissetmiyoruz

إذا كنت سألقي حديثًا، فإنني أتوتر كثيرًا،

konuşma yapacak olsam çok heyecanlanırım diyen varsa

- عمي يدخن كثيرًا جدا، ولا غنى له عن التبغ.
- خالي يدخن كثيرًا جدا، ولا غنى له عن التبغ.

Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.

- سيغضب توم كثيرًا إن عرف أنّي قلتُ لكِ هذا.
- سيغضب توم كثيرًا إن عرف أنّي قلتُ لكَ هذا.

Tom sana bunu söylediğimi öğrenirse, çok kızar.

لا يتعلق كثيرًا بالإنجازات بقدر ما يتعلق بالفرص.

başarıyla ilgili olmadığını anlamamız gerekir.

وتشبه كثيرًا الأشخاص المصابون بالقلق الرياضياتي الذين أدرسهم.

Matematik endişesi olanlarınkine benzer.

‫لكن هذه الوحوش الصغيرة‬ ‫كثيرًا ما تصطاد بعضها.‬

Fakat bu minik canavarlar genelde birbirlerini avlar.

أعتقد أن الأطفال اليوم لا يمكنهم الاستمتاع كثيرًا

şimdiki çocuklar pek bunun keyfini çıkaramıyor sanırım

شيء لم نلتقي به كثيرًا في هذه السنوات

bu yıllarda çok karşılaşmadığımız bir şey

بينما نقدر النساء كثيرًا حتى في تلك السنوات

Biz o yıllarda bile kadına o kadar çok değer verirken

‫فعدم وجود عائق أمام هذه البيئة‬ ‫يساعدك كثيرًا.‬

o ortamla aranda hiçbir engel bulunmaması çok yardımcı oluyor.

كثيرًا ما يساعدنا الزوار بالتبرعات النقدية لدعم مشروعنا

Ziyaretçiler, projemize destek olmak için genellikle para yardımında bulunuyor.

سنأكل كثيرًا الليلة، آمل أنك لست على حمية.

Bu akşam çok yemek yiyeceğiz, bu yüzden umarım bir diyette değilsin.

ألوح بالمقص في الهواء كثيرًا، لأني صغير ولا أقهر.

Bunu havada çılgınca sallıyorum çünkü genç ve yenilmezim.

وهم يساعدون أبناءهم كثيرًا على أداء واجبات الرياضيات المنزلية،

ve çocuklarına matematik ödevlerinde yardım eden ebeveynlerin çocukları

‫بأول خيط نور من الفجر،‬ ‫ترتفع درجة الحرارة كثيرًا.‬

Şafağın sökmesiyle... ...sıcaklık tepeye fırlıyor.

‫كثيرًا ما تنخفض درجة الحرارة‬ ‫عن سالب 40 مئوية.‬

Sıcaklık düzenli olarak eksi 40 derecelere kadar düşüyor.

فهي بالفعل تستخدم كثيرًا هذه الأيام في تعقيم الغرف،

odaları ve işyerlerini sterilize etmede

ليس كثيرًا ، سيتحلي الجميع أو الجميع بالصبر مرة واحدة

Çok değil ya herkes ya herkes bir kere sabredecek

قد درس وفكر كثيرًا في مشاكل التنظيم والقيادة العسكرية.

, 25 yıllık hizmete sahip bir tuğgeneraldi .

‫كانت في الجزء الخلفي من الوكر‬ ‫ولا تتحرّك كثيرًا.‬

Yuvanın en arkasında, pek hareket etmiyor.

- هل تحبان بعضكما البعض بشدة؟
- هل تحبان بعضكما كثيرًا؟

Birbirinizi çok seviyor musunuz?

مرة أخرى ، إنه شيء لا يستخدم كثيرًا غير المسلمين الأتراك.

Yine Türk müslümanları dışında çok kullanılmayan birşeydir

ولا يستغرقنا الأمر كثيرًا لنكون هناك من أجل بعضنا البعض.

Onların yanında olmamıza engel olan hiçbir şey yok.

هنا شخص بسبب أول حديث له، يتوتر كثيرًا بالقدر الذي...

Burada kişinin ilk konuşması olacağı için o kadar çok heyecanlanıyor ki

وأعتقد أن كثيرًا منا لديه، أو يستطيع أن يميز قصة مماثلة.

Ve bence çoğumuz buna benzer hikâyelere sahibiz ya da aşinayız.

المُحاوِرة: حسنًا، نيك، أنا مُتأكدة من أنك تتلقى هذا السؤال كثيرًا.

Moderatör: Nick, eminim bu soruyu çok fazla duyuyorsundur.

- إذا أكلت كثيرًا فإنك تصير سمينًا.
- إذا أكلت كثيراً، ستصبح سميناً.

- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- Çok fazla yemek yersen şişmanlarsın.

كنت أضطر كثيرًا لتذكيرها "تكلمي بصوت ينتاسب مع كونك في مكان مغلق، جين"

ona sık sık "İç ses Janie" derdim

في الواقع ليس كثيرًا ، على الأقل إذا ذهبنا قبل أسبوع وحصلنا على نتائج اللوتو؟

Aslında çok değil yani bir hafta öncesine gidip bir loto sonuçlarını alsak en azından olmaz mı?

لا تمانع في ذلك كثيرًا ، لا تهتم أو من الأفضل أن تقول ذلك بشكل صحيح

bunada çok aldırış etmeyin boşverin ya doğru söylemek her zaman daha iyidir