Translation of "صباح" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "صباح" in a sentence and their turkish translations:

- صباح الخير.
- صباح الخير!

- Günaydın.
- Günaydın!
- İyi sabahlar!
- Günaydınlar!

"صباح الخير."

"Bonjour" oldu.

صباح الخير.

Merhaba.

صباح الخير!

- Günaydın!
- İyi sabahlar!

صباح الخير

- Günaydın.
- Günaydın!
- Günaydınlar.
- İyi sabahlar.

يستحم كل صباح.

- O her sabah banyo yapar.
- O, her sabah banyo yapar.

أتسوق كل صباح.

- Her sabah alışverişe çıkarım.
- Her sabah alışverişe giderim.

مرحباً, توم. صباح الخير.

Merhaba Tom. Günaydın.

صباح الخير, أيها الطبيب!

- Günaydın, doktor!
- İyi sabahlar, doktor!

صباح الخير، أيها النوّام.

Günaydın uykucu.

سأتصل بِكَ كُل صباح.

Ben seni her sabah arıyor olacağım.

عادة ما أتمشى كل صباح.

Ben genellikle her sabah yürüyüş yaparım.

متى غادرت منزلك صباح اليوم؟

Bu sabah ne zaman evinden ayrıldın?

أذهب إلى المدرسة كل صباح.

- Her gün okula giderim.
- Her gün okula gidiyorum.
- Her sabah okula giderim.

صباح الخير. إنهُ وقت الإستيقاظ.

Günaydın, Kalkma zamanı.

صباح أمس أكلتُ كعكة الوفل!

Dün sabah bir gözleme yedim!

كل صباح انهضوا وحاولوا ترك السرير.

Her sabah yatağınızdan kalktığınızda deneyimi yatağınızda bırakın.

الأذنان كانا ينزفان دماً صباح اليوم.

Bu sabah kulağım kanıyordu.

صباح الخير, اليوم لدينا طقسُ جميل.

Günaydın. Bugün hava güzel.

أطعم قطتي كل صباح وكل مساء.

- Ben kedimi her sabah ve her akşam beslerim.
- Kedimi her sabah ve her gece besliyorum.

تركت ملاحظة على بابك صباح اليوم.

Bu sabah kapınıza bir not bıraktım.

وكأن أعواما مضت منذ صباح الأحد.

Pazar sabahından beri yıllar geçmiş gibi görünüyor.

يشاهد العديد من الناس الأخبار كل صباح

İnsanların pek çoğu sabah haberlerini

هو لديه عادة أن يمشي كل صباح.

- O her sabah yürümeyi kural olarak benimsemiştir.
- O, her sabah bir yürüyüşü kural olarak benimsemiştir.

إنه يشرب كأساً من الماء كل صباح.

O her sabah bir bardak su içer.

احرص على أن تتصل بي صباح الغد.

Yarın sabah beni mutlaka ara.

" مساء الخير أيها السيد صباح الخير أيتها السيدة"

kadar kolay olabilir.

يجب علينا إنهاء كل شيء قبل صباح الثلاثاء.

Salı sabahından önce her şeyi bitirmelisin.

- رأيت بوب هذا الصباح.
- قابلت بوب صباح اليوم.

Bu sabah Bob'ı gördüm.

تساعد أمها كل صباح في المطبخ لإعداد الفطور.

O her sabah annesinin mutfakta kahvaltı hazırlamasına yardım eder.

عندما كنتُ في الثانويّة، استيقظتُ السادسةَ كل صباح.

Geçmişte lisede, her sabah altıda kalkardım.

‫وفي كل صباح، كان نفس الصبي‬ ‫يُخربها بكل مرح.‬

ve her gün aynı çocuk onu neşeli bir şekilde yıktı.

- تغيّر كلّ شيء كثيراً. - صباح الخير يا سيّدي الرئيس.

-Çok değişmiş. -Merhaba başkanım.

في صباح الغد, هم سوف يشترون تذاكر لحفلة شاكيرا.

Yarın sabah, onlar Şakira'nın konseri için biletler satıyor.

لذا بالطبع ذهبت إلى الساحة مبكرًا في صباح يوم العرض،

Gösteri günü sabah erkenden arenaya gittim,

- هل انت مشغول غداً صباحاً ؟
- هل أنت مشغول صباح الغد ؟

Yarın sabah meşgul müsün?

أخبرني توم أنه يقوم بتمارين الضغط بعدد 30 مرة كل صباح

Tom bana her sabah otuz şınav çektiğini söyledi.

ودعت طلابها من الصف الرابع إلى الثامن للحضور 30 دقيقة كل صباح،

Dördüncü sınıftan sekizinci sınıfa kadar tüm öğrenciler her sabah 30 dakika

في صباح المعركة ، نهض الملك المضطرب مبكرًا ، وطلب من شاعره ثورمود أن

Savaş sabahı huzursuz kral erkenden kalktı ve şair Thormod'dan

أن يغنيها Bodvar Bjarke في صباح آخر موقف لـ Hing Hrolf ، والذي

önce tartıştığımız Hing Hrolf'un son standının sabahında Bodvar Bjarke tarafından söylenmesi

في صباح اليوم التالي سار على الجنرال أوستن ساكن القوة بالقرب من Montmirail.

Ertesi sabah General Osten-Sacken'in üzerine yürüdü Montmirail yakın kuvvet.

صباح الخير أيها الرئيس. ما شعورك بآخر دقائق من حياتك كرئيس؟ أشعر كأيّ يوم عادي.

Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.

في وقت مبكر من صباح اليوم التالي، استخدم حانون الدخان للإشارة إلى حنبعل لبدء عبور نهر الرون

Ertesi sabah Hanno Rhone'u geçmesi için dumanla Hannibal'e sinyal verdi.