Translation of "الصباح" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "الصباح" in a sentence and their turkish translations:

- تغني الطيور في الصباح الباكر.
- تغرد الطيور في الصباح الباكر.

Kuşlar sabah erken öterler.

لماذا تأخرت هذا الصباح؟

Neden bu sabah geç kaldın?

ماذا فعلت هذا الصباح؟

Bu sabah ne yaptın?

شاهدت التلفاز هذا الصباح.

Bu sabah TV izledim.

متى استيقظت هذا الصباح؟

Bu sabah ne zaman kalktın?

هُم جائعون هذا الصباح.

Bu sabah onlar aç.

استيقظت في الصباح الباكر

O, sabahın erken saatlerinde uyandı.

الجو بارد هذا الصباح.

Bu sabah hava soğuk.

ذلك لأن المدرسة في الصباح

Bunun sebebi okulun sabah olması

لديهم اربعة فصول في الصباح

Onların sabahleyin dört dersi var.

ذهبت هذا الصباح إلى الكنسية.

Bu sabah kiliseye gittim.

استيقظت في الخامسة هذا الصباح.

Bu sabah saat beşte uyandım.

غادر توم في الصباح التالي.

Tom ertesi sabah ayrıldı.

شروق الشمس جميل هذا الصباح.

Bu sabah gündoğumu güzel.

علي بالذهاب غدا في الصباح.

- Yarın sabah gitmeliyim.
- Yarın sabah gitmek zorundayım.

يبدو توم متعبا هذا الصباح

Tom bu sabah yorgun görünüyor.

لا أغسل شعري في الصباح

Sabahları saçımı yıkamam.

وما هدأت الإشتباكات إلا عند الصباح

Sabah gel, işler sakinleşsin.

انا انتظره منذ هذا الصباح الباكر.

Bu sabahın erken saatlerinden beri onu bekliyorum.

لم ترن ساعتي المنبهة هذا الصباح.

- Bu sabah alarmlı saatim çalmadı.
- Bu sabah çalar saatim çalmadı.

لا أغسل شعري بالصابون في الصباح.

Sabah saçımı şampuanlamam.

يوقظني الديك وطيور أخرى في الصباح.

Sabahları horoz ve diğer kuşlar beni uyandırıyor.

هو، خرج للمشي قبل فطور الصباح.

O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

مثل ضباب منخفض مع إشراقة نور الصباح

Gün doğumunda alçakta duran sis gibi

‫يحمل هواء الصباح الراكد أغانيها‬ ‫عبر الظلال.‬

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

مكالمة تنبيه لمدة 3 سنوات في الصباح

3 yıl kadar sabah çalar saat adında bir

هل تدربت على عزف البيانو هذا الصباح؟

Bu sabah piyano çalıştın mı?

لقد نام أكثر من المعتاد هذا الصباح.

O, bu sabah uyuyakaldı.

استيقظت الساعة السادسة و النصف هذا الصباح.

Bu sabah 6:30'da kalktım.

في الصباح الباكر، عندما كانت حمامات المحطة مفتوحة

Sabahın erken saatlerinde, istasyonun tuvaletleri açıldığında,

- رأيت بوب هذا الصباح.
- قابلت بوب صباح اليوم.

Bu sabah Bob'ı gördüm.

- استيقظت في السابعة هذا الصباح.
- استيقظت السابعة صباحاً.

Bu sabah yedide kalktım.

أنا بالفعل ذهبت إلى محل الجزار هذا الصباح.

Bu sabah zaten kasap dükkânına gittim.

‫مهمتنا هي النجاة‬ ‫من هذا الطقس البشع حتى الصباح،‬

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

‫لنحصل على قسط من النوم ‬ ‫ونواصل بحثنا في الصباح.‬

Şimdi güzel bir uyku çekelim ve araştırmamıza sabah devam edelim.

نحن في الصباح الباكر من 24 يونيو، 217 ق.م.

24 Haziran M.Ö 217'nin erken sabahı...

في الحقيقة لم آكل أي شيء منذ هذا الصباح.

Doğruyu söylemek gerekirse bu sabahtan beri bir şey yemedim.

تلقى طوم باكرا هذا الصباح مكالمة هاتفية من ماري

Tom bu sabahın erken saatlerinde Mary'den bir telefon çağrısı aldı.

عندما استيقظت هذا الصباح لم أرد القيام عن السرير.

Bu sabah uyandığımda yataktan kalkmak istemedim.

يعني اختفاء الشوكولا. ومصير قهوة الصباح لن يكون افضل اذا

sabah kahvesinin kaderi daha iyi olmazdı. Dünyadaki kahve yetiştirme bölgelerinin

‫لكن عليها التحرّك.‬ ‫على قطيعها عبور البلدة‬ ‫قبل عودة زحام الصباح.‬

Ama çok oyalanmasa iyi eder. Sürüsü, sabah trafiği başlamadan kasabadan ayrılmalı.

‫لا يمكنك الانتظار حتى الاستيقاظ في الصباح،‬ ‫إذ هناك الكثير لفعله،‬

Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,

- ماذا فعلت هذا الصباح؟ - عملت. قمت بجزّ العشب بجراري. أنا متوتّر جداً.

-Bu sabahı nasıl geçirdiniz? -Çalışarak. Traktörü çalıştırıp otları biçtim. Çok gergindim.

"مات المشير هذا الصباح متأثراً بالجروح التي أصيب بها في ميدان الشرف.

“Mareşal bu sabah namus sahasında aldığı yaralardan öldü.

ولا فيلة وعند الصباح ان بقيت على قيد الحياة ولم تغرق مع

olduğu için birçok hayvan da onları özlüyor