Translation of "Güneş" in German

0.073 sec.

Examples of using "Güneş" in a sentence and their german translations:

- Güneş büyüktür.
- Güneş büyük.

Die Sonne ist groß.

Güneş, bizim güneş sistemimizin merkezindedir.

Die Sonne ist im Zentrum unseres Sonnensystems.

Güneş batıyor.

Die Sonne geht unter.

Güneş battı.

Die Sonne ist untergegangen.

Güneş doğuyor.

Die Sonne geht auf.

Güneş büyüktür.

Die Sonne ist groß.

Güneş parlak.

Die Sonne strahlt.

Güneş parlıyor.

Die Sonne strahlt.

Güneş gökyüzündedir.

Die Sonne ist am Himmel.

Güneş kırmızıdır.

Die Sonne ist rot.

Güneş parlaktı.

Die Sonne schien hell.

Güneş nerede?

Wo ist die Sonne?

Güneş batıyordu.

Die Sonne ging gerade unter.

Güneş sarıdır.

Die Sonne ist gelb.

Güneş parlamıyor.

Die Sonne scheint nicht.

Güneş yükseliyor.

Die Sonne geht auf.

- Güneş ufukta kayboldu.
- Güneş ufuktan battı.

Die Sonne versank am Horizont.

- Güneş zaten yükselmiş.
- Güneş zaten yukarıda.

Die Sonne ist schon aufgegangen.

Güneş lekeleri güneş manyetik alanının çok güçlü olduğu Güneş bölgeleridir.

Die Sonnenflecken sind Bereiche auf der Sonne, wo das Sonnenmagnetfeld sehr stark ist.

Mısır'daki güneş tapınağından

Aus dem Sonnentempel in Ägypten

Güneş batıdan doğmuş

Die Sonne wurde aus dem Westen geboren

Güneş kremi sürüyorsunuz

Sie tragen Sonnenschutzmittel auf

Güneş gökyüzünde parlıyor.

Die Sonne scheint am Himmel.

Güneş yakında doğacak.

- Die Sonne wird bald aufgehen.
- Bald wird die Sonne aufgehen.

Güneş batmak üzeredir.

Die Sonne geht bald unter.

Güneş yüzüme parlıyor.

Die Sonne scheint mir ins Gesicht.

Güneş ışın yayar.

Die Sonne strahlt Licht aus.

Güneş şimdi yükseliyor.

Die Sonne geht jetzt auf.

Güneş karı eritti.

Die Sonne schmolz den Schnee.

Güneş batıdan batar.

Die Sonne geht im Westen unter.

Güneş gece parlamaz.

Die Sonne scheint nachts nicht.

Güneş göz kamaştırıcıdır.

Die Sonne blendet.

Güneş birazdan batar.

Die Sonne geht bald unter.

Güneş henüz doğdu.

Die Sonne ist gerade aufgegangen.

Güneş henüz doğmadı.

Die Sonne ist noch nicht aufgegangen.

Güneş gözlüğüm var.

Ich habe eine Sonnenbrille.

Güneş batmaya başlıyor.

- Die Sonne ist dabei, unterzugehen.
- Die Sonne geht allmählich unter.

Güneş batmak üzere.

Die Sonne beginnt unterzugehen.

Güneş yeni batıyor.

Die Sonne geht gerade unter.

Güneş kremini unutma.

Vergiss nicht, dich gegen die Sonne einzucremen!

Güneş doğarken uyandım.

Ich wachte bei Sonnenaufgang auf.

Güneş bir yıldızdır.

Die Sonne ist ein Stern.

Güneş gözlüğüm nerede?

Wo ist meine Sonnenbrille?

Güneş gözlüğü takıyorum.

Ich habe eine Sonnenbrille auf.

Güneş olmasa yaşayamayız.

Wenn es die Sonne nicht gäbe, könnten wir nicht leben.

Güneş gözlerimi yakıyor.

Die Sonne verbrennt meine Augen.

Güneş yakında batacak.

Die Sonne wird bald untergehen.

Güneş gözlüğü takıyordum.

Ich trug eine Sonnenbrille.

Güneş doğudan doğar.

Die Sonne geht im Osten auf.

Sen benim güneş ışığımsın, benim tek güneş ışığımsın!

Du bist mein Sonnenschein, mein einziger Sonnenschein!

- Güneş - aslında tüm güneş sistemimiz - Samanyolu Galaksisinin merkezinde döner.
- Güneş, daha doğrusu tüm Güneş sistemi, Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında dönmektedir.

Die Sonne – in der Tat unser ganzes Sonnensystem – kreist um das Zentrum der Milchstraßengalaxie.

Güneş batarken, yüzey serinliyor.

Sobald die Sonne untergeht, wird es an der Oberfläche kühler.

Yakında güneş aylarca yükselmeyecek.

Bald wird die Sonne monatelang nicht mehr aufgehen.

Ekimden beri güneş çıkmamış.

Die Sonne ist seit Oktober nicht mehr aufgegangen.

Nihayet, güneş ufukta kayboluyor.

Endlich versinkt die Sonne am Horizont...

Bunu güneş ışığında bırakabilirsiniz

Und dann kann man sie in der Hitze der Sonne lassen

Peki, güneş sistemini çevreleyen

Nun, um das Sonnensystem herum

Güneş sisteminin dışarısına doğru

aus dem Sonnensystem

Yani dolayısıyla güneş doğduğunda

Also, wenn die Sonne aufgeht

Güneş onun cildini bronzlaştırdı.

Die Sonne hat ihre Haut gebräunt.

Benim güneş yanığım acıyor.

Mein Sonnenbrand tut weh.

Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

- Sonnenlicht erhellt den Raum.
- Sonnenlicht erhellt das Zimmer.

Güneş her zaman parlamaz.

Die Sonne scheint nicht immer.

Güneş olmasaydı, dünyada yaşayamazdık.

Ohne die Sonne könnten wir nicht auf der Erde leben.

O güneş gözlüğü takıyor.

- Sie trägt eine Sonnenbrille.
- Sie hat eine Sonnenbrille auf.

Güneş, Dünya'dan çok uzaktadır.

Die Sonne ist sehr weit von der Erde entfernt.

Güneş ışıl ışıl parlıyordu.

Die Sonne strahlte.

Güneş en parlak yıldızdır.

Die Sonne ist der hellste Stern.

Güneş aydan daha parlaktır.

Die Sonne ist heller als der Mond.

Geceleyin güneş gözlüğü takıyorum.

Ich trage nachts eine Sonnenbrille.

O, güneş enerjisi kullanır.

- Es läuft mit Sonnenenergie.
- Es nutzt Sonnenenergie.

Güneş gün boyunca parıldar.

Die Sonne scheint tagsüber.

Güneş herkes için parıldar.

Die Sonne scheint für alle.

Güneş kremine ihtiyacım var.

- Ich brauche Sonnenöl.
- Ich brauche Sonnencreme.

Biraz güneş kremi sürmeliyim.

Ich hätte mich mit einem Sonnenschutzmittel einreiben sollen.

Ben güneş gözlüğümü kaybettim.

Ich habe meine Sonnenbrille verloren.

O, güneş gözlüğü takıyor.

- Er trägt eine Sonnenbrille.
- Er hat eine Sonnenbrille auf.

Güneş dağların ardında battı.

Die Sonne ging hinter den Bergen unter.

Güneş sabah erken doğar.

Die Sonne geht frühmorgens auf.

Güneş geceleri de parlar.

Die Sonne scheint auch des Nachts.

Güneş gece nereye gider?

Wohin geht die Sonne des Nachts?

Biraz güneş kremi sür.

Mit Sonnenmilch einreiben!

Uyandığımda, güneş çoktan doğmuştu.

Die Sonne war schon aufgegangen, als ich erwachte.

Şu güneş gözlüğünü seviyorum.

Ich mag die Sonnenbrille.

Bulutların arkasından güneş parıldıyor.

Hinter den Wolken scheint die Sonne.

Güneş bulutların arkasında parlar.

Hinter den Wolken scheint die Sonne.

Güneş ufkun üzerinde yükseliyor.

Die Sonne erhebt sich über den Horizont.

O güneş gözlüğünü çıkardı.

Sie nahm ihre Sonnenbrille ab.

Tom güneş gözlüğünü çıkarttı.

Tom nahm seine Sonnenbrille ab.

Tom güneş gözlüğü takıyor.

- Tom trägt eine Sonnenbrille.
- Tom hat eine Sonnenbrille auf.

Güneş enerjisi geleceğin yöntemidir.

Sonnenenergie weist den Weg in die Zukunft.

Güneş dağların arkasından indi.

Die Sonne ging hinter den Bergen unter.