Translation of "çalışmıyor" in French

0.011 sec.

Examples of using "çalışmıyor" in a sentence and their french translations:

- Vantilatör çalışmıyor.
- Fan çalışmıyor.

Le ventilateur ne fonctionne pas.

Radyo çalışmıyor.

- La radio ne marche pas.
- La radio ne fonctionne pas.

Körükler çalışmıyor.

- Les soufflets ne fonctionnent pas.
- La sonnette ne fonctionne pas.

Televizyon çalışmıyor.

- Le téléviseur ne marche pas.
- Le téléviseur ne fonctionne pas.

O çalışmıyor.

Elle ne court pas.

Telefonlar çalışmıyor.

Les téléphones ne marchent pas.

Lamba çalışmıyor.

La lumière ne fonctionne pas.

Öbürü çalışmıyor.

L'autre ne fonctionne pas.

Araba çalışmıyor.

La voiture ne démarre pas.

Projektör çalışmıyor.

Le projecteur ne fonctionne pas.

Saat çalışmıyor.

- L'horloge ne marche pas.
- L'horloge ne fonctionne pas.

Isıtıcı çalışmıyor.

Le chauffage ne fonctionne pas.

Isıtma çalışmıyor.

Le chauffage ne fonctionne pas.

Farlar çalışmıyor.

Les phares ne fonctionnent pas.

Motor çalışmıyor.

Le moteur ne démarre pas.

Yazıcı çalışmıyor.

L'imprimante ne fonctionne pas.

TV çalışmıyor.

La télé est cassée.

Telefonum çalışmıyor.

Mon téléphone ne fonctionne pas.

Tom çalışmıyor.

Tom ne travaille pas.

Bağlantın çalışmıyor.

Ton lien plante.

Mobilet çalışmıyor.

Le scooter ne démarre pas.

Asansör çalışmıyor.

- L'ascenseur est hors service.
- L'ascenseur ne fonctionne pas.
- L'ascenseur ne marche pas.

Motor düzgün çalışmıyor.

Le moteur ne fonctionne pas correctement.

Tuvaletin sifonu çalışmıyor.

La chasse d'eau ne fonctionne pas.

Benim arabam çalışmıyor.

Ma voiture ne fonctionne pas.

Bizim buzdolabı çalışmıyor.

Notre réfrigérateur ne fonctionne pas.

Kol saati çalışmıyor.

La montre-bracelet ne fonctionne pas.

O hiç çalışmıyor.

Ça ne fonctionne pas du tout.

Bu telefon çalışmıyor.

- Ce téléphone ne fonctionne pas.
- Ce téléphone ne marche pas.

Hiçbir şey çalışmıyor.

- Rien ne fonctionne.
- Rien ne marche.

O amplifikatör çalışmıyor.

Cet amplificateur ne fonctionne pas.

Bu hâlâ çalışmıyor.

Ça ne fonctionne toujours pas.

Saatim doğru çalışmıyor.

Ma montre ne marche pas bien.

Senin linkin çalışmıyor.

Ton lien plante.

Tom artık çalışmıyor.

Tom ne travaille plus.

Saatim iyi çalışmıyor.

Ma montre ne marche pas bien.

Cep telefonum çalışmıyor.

- Mon téléphone portable ne fonctionne pas.
- Mon téléphone portable ne marche pas.

Hiç kimse çalışmıyor.

Personne ne travaille.

Bu daktilo çalışmıyor.

Cette machine à écrire ne fonctionne pas.

Bilgisayarım artık çalışmıyor.

Mon ordinateur ne fonctionne plus.

Bu otomat çalışmıyor.

Ce distributeur automatique est en panne.

Bu saat çalışmıyor.

- Cette montre ne fonctionne pas.
- Cette horloge ne fonctionne pas.
- Cette pendule ne fonctionne pas.

Bu kulaklıklar çalışmıyor.

Ces écouteurs ne fonctionnent pas.

Bizim TV çalışmıyor.

- Notre téléviseur est cassé.
- Notre téléviseur est hors-service.
- Notre téléviseur est en panne.

O kulaklıklar çalışmıyor.

Ces écouteurs ne fonctionnent pas.

Telefonlardan hiçbiri çalışmıyor.

Il n'y a aucun téléphone qui ne fonctionne.

Buzdolabımız artık çalışmıyor.

Notre réfrigérateur ne fonctionne plus.

- Bu makineler şimdi çalışmıyor.
- O makineler şimdi çalışmıyor.

Ces machines ne fonctionnent pas en ce moment.

Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

- La chasse d'eau ne marche pas correctement.
- La chasse d'eau ne fonctionne pas correctement.

O şimdi İngilizce çalışmıyor.

Il n'apprend pas l'anglais en ce moment.

O artık burada çalışmıyor.

Il ne travaille plus ici.

Elektrikli ısıtıcımız iyi çalışmıyor.

Notre chauffage électrique ne fonctionne pas bien.

- Telefon çalışmıyor.
- Telefon bozuk.

- Le téléphone ne marche pas.
- Le téléphone ne fonctionne pas.

Bu makineler şimdi çalışmıyor.

Ces machines ne fonctionnent pas en ce moment.

Telefon şu anda çalışmıyor.

Le téléphone ne fonctionne pas actuellement.

Bu telefon düzgün çalışmıyor.

Ce téléphone ne marche pas.

- Duş bozuk.
- Duş çalışmıyor.

- La douche est cassée.
- La douche ne fonctionne pas.

Belli ki, o çalışmıyor.

À l'évidence, ça ne fonctionne pas.

Kız kardeşim Paris'te çalışmıyor.

Ma sœur ne travaille pas à Paris.

O makineler şimdi çalışmıyor.

Ces machines ne fonctionnent pas en ce moment.

O çalışmıyor, değil mi?

- Cela ne marche pas, n'est-ce pas ?
- Cela ne fonctionne pas, n'est-ce pas ?

Tom artık burada çalışmıyor.

Tom ne travaille plus ici.

Memnuniyetsizliğin gücü bu şekilde çalışmıyor.

Ce n'est pas comme ça que le pouvoir de l'insatisfaction fonctionne.

Artık orada hiç kimse çalışmıyor.

- Personne n'y travaille plus.
- Personne ne travaille plus là.

Gözlerim artık çok iyi çalışmıyor.

Mes yeux ne fonctionnent plus très bien.

Bu telefon, gerektiği gibi çalışmıyor.

Ce téléphone ne fonctionne pas comme il devrait.

Tom eskisi kadar çok çalışmıyor.

Tom ne travaille plus autant qu'il le faisait.

Bunun neden çalışmıyor olduğunu anlamıyorum.

Je ne comprends pas pourquoi ceci ne fonctionne pas.

Bizim yurdun ısıtma sistemi düzgün çalışmıyor.

- Le chauffage de notre dortoir ne fonctionne pas correctement.
- Le système de chauffage de notre résidence universitaire ne fonctionne pas correctement.

Saat çalışmıyor, yeni pillere ihtiyacım var.

L'horloge s'est arrêtée. Il me faudrait des piles neuves.

Bu asansör çalışmıyor. Lütfen merdivenleri kullanın.

L'ascenseur est en panne. Merci d'utiliser les escaliers.

Telefonumuz artık çalışmıyor. Onu tamir etmeliyim.

Notre téléphone ne fonctionne plus. Je devrais le faire réparer.

Bugün burada kimse çalışmıyor, Tom dışında.

Personne ne travaille ici aujourd'hui à part Tom.

Hiç kimse çalışmıyor. Herkes Dünya Kupası'nı izliyor.

Personne ne travaille. Tout le monde regarde la Coupe du monde.

- Klavyem güzel çalışmıyor.
- Klavyemin tuşları güzel basmıyor.

Mon clavier ne marche pas bien.

Bu, pil zayıf olduğu için çok iyi çalışmıyor.

Ça ne marche pas si bien parce que la pile est usée.

O şu anda burada çalışmıyor fakat burada çalışırdı.

Il ne travaille plus ici maintenant, mais avant il travaillait bien ici.

Hiç mi bize bir şey empoze etmeye çalışmıyor acaba?

essaie-t-il jamais de nous imposer quoi que ce soit?

Yazıcının içinde bir kağıt parçası sıkıştı ve artık çalışmıyor.

Une feuille de papier s'est coincée dans l'imprimante et depuis elle ne fonctionne plus.

- Bu binadaki asansörler çok zaman çalışmıyor.
- Bu binanın asansörleri çoğu zaman çalışmaz durumda oluyor.

Les ascenseurs de cet immeuble sont souvent en panne.