Translation of "Tutamadı" in English

Gözyaşlarını tutamadı.

- She could not refrain from tears.
- She couldn't stop the tears.

O, sözünü tutamadı.

She failed to keep her promise.

O kendini tutamadı.

He couldn't help himself.

O gözyaşlarını tutamadı.

- She could not refrain from tears.
- She couldn't keep from crying.
- She couldn't help but cry.
- She couldn't stop the tears.
- She could not hold back her tears.
- He could not hold back his tears.
- She couldn't hold back her tears.
- He couldn't hold back his tears.

O, gözyaşlarını tutamadı.

- He could not hold back his tears.
- He couldn't hold back his tears.

Carol gözyaşlarını tutamadı.

Carol couldn't choke back her tears.

Mary öfkesini tutamadı.

- Mary couldn't contain her anger.
- Mary couldn't hide her anger.

Tom kendini tutamadı.

Tom couldn't help himself.

Tom gözyaşlarını tutamadı.

Tom couldn't stop the tears.

Tom sözünü tutamadı.

Tom failed to keep his promise.

Tom öksürüğünü tutamadı.

- Tom couldn't stop coughing.
- Tom began coughing.
- Tom started to cough.

Tom öfkesini tutamadı.

Tom couldn't hold back his anger.

O artık öfkesini tutamadı.

He could no longer contain his anger.

Tom artık kendini tutamadı.

Tom couldn't contain himself any longer.

Tom bir iş tutamadı.

Tom couldn't hold a job.

O artık kendini tutamadı.

He could no longer restrain himself.

Tom gülmekten kendini tutamadı.

Tom couldn't keep from smiling.

Öfkesini kontrol altında tutamadı.

He couldn't keep his anger in check.

Tom gözlerini Mary'den uzak tutamadı.

Tom couldn't keep his eyes off Mary.

Leyla o evliliği canlı tutamadı.

Layla was unable to keep that marriage alive.

Tom bakmak istemiyordu ama kendini tutamadı.

Tom didn't want to look, but he couldn't help himself.

Haberlerin gerçek olduğunu öğrenip, sevinç göz yaşlarını tutamadı.

Upon finding the news true, she couldn't help but cry for joy.

Tom babasının eve gelmesi hakkında ağzını kapalı tutamadı.

Tom couldn't keep his mouth shut about his father coming home.

Tom demir yolu hattını geçtiğini biliyordu ama kendini tutamadı.

Tom knew he was crossing the line, but he couldn't help himself.

Tom sadece tüm torba patates cipsini yemekten kendini tutamadı.

Tom just couldn't stop himself from eating the whole bag of potato chips.