Translation of "çalacağını" in English

0.022 sec.

Examples of using "çalacağını" in a sentence and their english translations:

Sana nasıl çalacağını öğretebilirim.

I can teach you how to steal.

O, nasıl gitar çalacağını bilmiyor.

He doesn't know how to play the guitar.

O, nasıl piyano çalacağını biliyor.

He knows how to play the piano.

Tom nasıl fagot çalacağını bilebilir.

Tom might know how to play the bassoon.

Tom nasıl gitar çalacağını biliyor.

Tom knows how to play the guitar.

O nasıl piyano çalacağını bilmiyor.

He doesn't know how to play the piano.

Tom nasıl piyano çalacağını bilmiyor.

Tom doesn't know how to play the piano.

Tom nasıl piyano çalacağını biliyor.

Tom knows how to play the piano.

Tom Viyolayı nasıl çalacağını biliyor.

Tom knows how to play the viola.

Tom nasıl ıslık çalacağını biliyor.

Tom knows how to whistle.

Tom nasıl mandolin çalacağını bilmiyor.

Tom doesn't know how to play the mandolin.

Tom nasıl caz çalacağını biliyor.

Tom knows how to play jazz.

Tom nasıl blues çalacağını biliyor.

Tom knows how to play the blues.

O şarkıyı nasıl çalacağını hatırlayabiliyor musun?

Can you remember how to play that song?

Nasıl piyano çalacağını sana kim öğretti?

Who taught you how to play the piano?

O, ona nasıl piyano çalacağını öğretti.

She taught him how to play the piano.

Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.

Tom doesn't know how to play the bass guitar.

Öğretmemi istiyorsan sana ukuleleyi nasıl çalacağını öğretirim.

I'll teach you how to play the ukulele if you want me to.

Tom obuayı nasıl çalacağını öğrenmek istediğini söylüyor.

Tom says he wants to learn how to play the oboe.

Tom Mary'nin nasıl trompet çalacağını öğrenmesini istiyor.

Tom wants Mary to learn how to play the trumpet.

Tom'a nasıl saksafon çalacağını öğreten kişi benim.

I'm the one who taught Tom how to play the saxophone.

Sana gitarı nasıl çalacağını öğreten kişinin Tom olduğunu unuttum.

I forgot Tom was the one who taught you how to play the guitar.

Bir beyefendi nasıl banjo çalacağını bilen ve bilmeyen biridir.

A gentleman is someone who knows how to play the banjo and doesn't.

Tom Mary'nin arpı o kadar çok iyi çalacağını beklemiyordu.

Tom didn't expect that Mary would be able to play the harp so well.