Translation of "Yiyecek" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Yiyecek" in a sentence and their arabic translations:

Yiyecek arıyorum.

‫أبحث عن طعام.‬

Sürekli yiyecek,

وينصب اهتمامكم على الطعام،

Yiyecek getir.

أحضر الطعام.

Yiyecek alacağım.

سوف أُحضرُ الطعام.

yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

‫وحمل الغذاء،‬ ‫وأضع الغذاء أعالي الأشجار ‬ ‫في سروالي الداخلي.‬

Yiyecek hazırlama merkezlerinde,

وأن تستخدم في أماكن إعداد الطعام.

Köylülere yiyecek sağladılar.

زودوا القرويين بالطعام.

- Köpeği beslemeyin.
- Köpeğe yiyecek vermeyin.
- Köpeğe yiyecek verme.

لا تُطعم الكلب.

Yiyecek ve tarımdan bahsediyorum.

بل عن الطعام والزراعة.

Sıcaklık, yiyecek... ...ve güvenlik.

‫الدفء والطعام‬ ‫والأمان.‬

Yiyecek çok... ...zaman az.

‫يجب أكل الكثير...‬ ‫في وقت قصير.‬

Yiyecek yaşam için gereklidir.

الغذاء ضروري للعيش.

Yiyecek bir şey ister misin? Yiyecek bir şey ister misin?

‫تريدين تناول بعض الطعام؟‬ ‫تريدين تناول بعض الطعام؟‬

- Bütün insanlar markette yiyecek alır.
- Bütün insanlar pazarda yiyecek alır.

كل الناس يشترون الطعام من السوق.

- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- Hepimize yetecek kadar yiyecek vardı.

كان هناك ما يكفينا من الطعام.

Dediğim gibi, yiyecek de götürün.

وكما قلت، اجلبوا معكم طعامًا.

Inanılmaz sayıda yiyecek resmi gösterirsek

عدداً هائلاً من الصور،

Soğuğa rağmen yiyecek stokları donmamış.

‫رغم البرد، لم تتجمد مؤونتها.‬

Bütün yaz çalışarak yiyecek biriktirir.

يعمل طوال الصيف ، يتراكم الطعام.

O, bana biraz yiyecek sağladı.

- هي قدمت لي بعض الطعام.
- هي ذودتني ببعض الطعام.

Bana yiyecek bir şeyler ver.

أعطني ما يمكنني أكله.

Bana yiyecek bir şey getir.

أحضر لي شيئاً لآكله.

Peki bu insanlar ne yiyecek, ne içecek, taş mı yiyecek bu insanlar?

فماذا يأكل هؤلاء الناس ، يشربون ، الحجر أو الطعام؟

Daha fazla yiyecek yetiştirmemiz gerekiyor diyebiliriz.

أكثر من إنتاج 10.000 سنة الماضية مجتمعة.

Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Vahşi doğada yiyecek ararken seçiçi olamazsınız!

‫عندما تبحث عن الطعام في البرية‬ ‫لا يمكنك أن تنتقي!‬

Vahşi doğada yiyecek ararken seçici olamazsınız!

‫عندما تبحث عن الطعام في البرية‬ ‫لا يمكنك أن تنتقي!‬

Doğu Prusya'ya yaptığı yiyecek arama baskınlarının

تم انتقاد ناي مرة أخرى من قبل نابليون بعد ثلاثة أشهر ، عندما

Tom yiyecek bir şeyler sipariş etti.

طلب توم شيء للأكل

Yiyecek yakalamak için en iyi ihtimalimiz ne?

‫ما هو أفضل رهان لدينا‬ ‫على صيد بعض الطعام؟‬

Yiyecek anlamına geliyor. Bu da enerji demek.

‫هذا يعني وجود طعام.‬ ‫هذا يعني طاقة.‬

Bu genelde bir yiyecek kaynağı bulduklarını gösterir.

‫وعادة ما تكون هذه علامة‬ ‫على أنها عثرت على مصدر للغذاء.‬

Kış yaklaştıkça vahşi doğada yiyecek iyice azalıyor.

‫في البرية، يندر الطعام باقتراب الشتاء.‬

Büyükanne, ailesine yiyecek almak için markete gitti.

الجدة ذهبت الي السوق لشراء طعام للأسرة.

Tom'un gerçekten tüm istediği yiyecek bir şeydi.

كل ما كان يحتاجه توم حقاً كان شيئاً ما ليأكله.

Açım, bu yüzden yiyecek bir şeyler alacağım.

أنا جائع، لذلك سأذهب لتناول بعض الطعام.

Annesi her hafta yiyecek için on dolar birktirirmiş,

وأمها تحفظ عشر دولارات كل أسبوع للطعام -

Artı: Yiyecek alerjisi riskini de önemli ölçüde azaltırsınız.

بالإضافة إلى أنك ستخفض بشكل كبير خطر الحساسية الغذائية.

Yiyecek alerjisi ve hassasiyeti düşündüğünüzden daha fazla yaygındır.

الحساسية الغذائية وحسّاسات الغذاء أكثر شيوعًا مما ندرك.

Bu genelde bir yiyecek kaynağı buldukları anlamına gelir.

‫وعادة ما تكون هذه علامة‬ ‫على أنها عثرت على مصدر للغذاء.‬

Ve bu genelde bir yiyecek kaynağı bulduklarının işaretidir.

‫وعادة ما تكون هذه علامة‬ ‫على أنها عثرت على مصدر للغذاء.‬

Ve kıyı boyunca yiyecek kaynakları da karşıma çıkabilir.

‫وكذلك ربما تكون هناك بعض الموارد الغذائية‬ ‫على طول‬‫ الساحل.‬

Çoğu hayvan, şehirleri yiyecek bulmak için ziyaret eder.

‫معظم الحيوانات تزور المناطق الحضرية‬ ‫بحثًا عن الطعام.‬

Bu sefer yiyecek lokma bulamayınca sizce ne yapacaklar?

ماذا تعتقد أنهم سيفعلون عندما لا يستطيعون العثور على لدغة الطعام هذه المرة؟

Tek amaçları geçim derdi ve yiyecek, değil mi?

جميعهم عن المؤن والطعام. أليس كذلك؟

Su kaynağı bulduğunuzda yiyecek bir şeyler de bulacaksınız demektir.

‫لذا عندما تجد مصدراً للماء،‬ ‫لا بد وأن تجد طعاماً للأكل.‬

Bu, hayatta kalmak isteyenler için harika bir yiyecek kaynağı.

‫وهذا بالنسبة للناجي،‬ ‫مصدر غذاء ممتاز.‬

Acıkmaya başladım, peki yiyecek yakalamamızın en iyi yolu nedir?

‫بدأت أشعر بالجوع‬ ‫ما هو أفضل رهان لدينا على صيد بعض الطعام؟‬

Ama siyah mürekkep beyninizin boşlukta yiyecek var sanmasını sağlıyor.

لكن اللون الأسود يدفع عقلك لإسقاط الطعام في الفراغ.

Yiyecek yayıncısında bu normal bir beyin fırtınası süreci değildir.

ليست هذه عملية تبادل أفكار عادية عند ناشر الأغذية.

Kaynak, yiyecek bulmak ve susuz kalmamak için en iyi şansınız,

‫إنه فرصتك المثلى في وجود موارد،‬ ‫وغذاء والبقاء رطباً،‬

Deniz blokajları kıtlığa neden olmaya başlamıştı. Avrupa'da yiyecek ve yakıt ...

حصار بحري كانت بداية لتسبب نقص الغذاء والوقود في جميع أنحاء أوروبا ...

Günde 17 gemi, hepsi acilen ihtiyaç duyulmaktadır yiyecek ve malzemeler.

من 17 سفينة يوميا، كل محملة على وجه السرعة الغذاء والإمدادات.

- Yiyecek bir şey istiyor musun?
- Bir şey yemek ister misin?

هل تريد أن تأكل شيئا؟

Burada su da var. Çok yiyecek yok ama sana bunu getirdim.

‫لديّ مياه هنا...‬ ‫ليس لديّ طعام كثير، ولكنني أحضرت لك هذا.‬

Vahşi yaşam size bir yiyecek fırsatı sunarsa, onu değerlendirirsiniz! Ne yemeliyiz?

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬ ‫ماذا ينبغي أن نأكل إذن؟‬

Sonbaharda stokladığı yiyecekler de tükenmiş durumda. Soğuk gecede yiyecek araması gerek.

‫ما خزنته من طعام في الخريف قد انتهى.‬ ‫عليها الخروج والبحث عن الطعام‬ ‫في الليل البارد.‬

Lokantada bir kızla el sıkışmaya gider . Ve kız ve yiyecek yoluyla,

المطعم. وعبر الفتاة والطعام ينتشر الفيروس الذي ينتقل عبر

Kar yüzünden ormanın zemininde yiyecek bulmak pek mümkün değil. Başka yerlere bakmalı.

‫يُصعب الثلج عملية العثور على الطعام‬ ‫على أرض الغابة.‬ ‫عليها البحث في مكان آخر.‬

Kurbağa yumurtası mı, zıpkınla balık avlamak mı? Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

‫إذن بيض الضفادع أم صيد الأسماك بالرمح؟‬ ‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

لكل شخص الحق في مستوى من المعيشة كاف للمحافظة على الصحة والرفاهية له ولأسرته، ويتضمن ذلك التغذية والملبس والمسكن والعناية الطبية وكذلك الخدمات الاجتماعية اللازمة، وله الحق في تأمين معيشته في حالات البطالة والمرض والعجز والترمل والشيخوخة وغير ذلك من فقدان وسائل العيش نتيجة لظروف خارجة عن إرادته.