Translation of "Stole" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Stole" in a sentence and their turkish translations:

- Kotka śpi na stole.
- Kot śpi na stole.

- Kedi masanın üzerinde uyuyor.
- Kedi masanın üstünde uyuyor.

- Klucz leży na stole.
- Klucz jest na stole.

Anahtar masanın üzerinde.

- Książka leży na stole.
- Książka jest na stole.

Kitap masanın üstündedir.

- Na stole siedział kot.
- Kot był na stole.

Bir kedi masanın üstündeydi.

Co je na stole?

Masanın üstündeki nedir?

Na stole jest pomarańcza.

- Masanın üstünde bir portakal var.
- Masanın üzerinde bir portakal var.

Połóż to na stole.

Onu masaya bırakın.

Kot skakał na stole.

- Kedi masanın üzerine atladı.
- Kedi masaya atladı.

Zostaw to na stole.

Onu masaya bırak.

Na stole był kot.

Bir kedi masadaydı.

Tom siedzi przy stole.

Tom masada oturuyor.

Zostaw jedzenie na stole.

Yemeği masanın üzerinde bırak.

Kotka śpi na stole.

Kedi masanın üzerinde uyuyor.

Taro, obiad na stole.

Taro, yemek hazır.

On siedzi przy stole.

O, masada oturuyor.

Na stole jest kurz.

Masada toz var.

Jabłko leży na stole.

Bir elma masada duruyor.

Jedzenie jest na stole.

Yemek masada.

Na stole siedział kot.

- Masanın üzerinde bir kedi var.
- Masanın üstünde bir kedi vardı.
- Bir kedi masadaydı.
- Bir kedi masanın üstündeydi.
- Masanın üzerinde bir kedi vardı.

- Kalkulator na stole jest mój.
- Ten kalkulator na stole jest mój.

- Masanın üstündeki hesap makinesi benim.
- Masadaki hesap makinesi benim.

Mogłem to zostawić na stole.

Onu masanın üstünde bırakmış olabilirim.

Ile książek jest na stole?

Masanın üstünde kaç tane kitap var?

Nie kładź łokci na stole.

Dirseklerinizi masanın üstüne koymayın.

Czy na stole jest kot?

Masanın üzerinde bir kedi var mı?

Rozłożyła na stole sześć nakryć.

O altı kişilik masa hazırladı.

On położył książkę na stole.

O, kitabı masanın üstüne koydu.

Tom położył gazetę na stole.

Tom gazeteyi masaya koydu.

Niebieski telefon jest na stole.

Mavi telefon masanın üstünde.

Na stole stoi butelka wina.

Masanın üzerinde bir şişe şarap var.

Nie kładź książek na stole.

Kitapları masanın üstüne koyma.

Tom włączył lampę na stole.

Tom masa lambasını yaktı.

Tom położył tacę na stole.

Tom tepsiyi masaya koydu.

Tom umarł na stole operacyjnym.

Tom ameliyat masasında öldü.

Mary rozłożyła na stole wielką mapę.

Mary büyük haritayı masanın üstüne yaydı.

Rozłóżmy mapę na stole i porozmawiajmy.

Haritayı masanın üzerinde açalım ve onu tartışalım.

Może zostawiłem/zostawiłam to na stole.

- Belki de masanın üzerinde bıraktım.
- Belki de masanın üstünde bıraktım.

Tom położył swoje karty na stole.

Tom kartlarını masaya koydu.

Tom położył swój plecak na stole.

Tom sırt çantasını masaya koydu.

Tom zostawił dla ciebie coś na stole.

Tom senin için masanın üstüne bir şey bıraktı.

Tom postawił swoją pustą szklankę na stole.

Tom boş bardağını masaya koydu.

Siedzieli przy stole i grali w karty.

Masanın etrafına oturup iskambil oynadılar.

Proszę pana, zostawił pan zapalniczkę na stole!

Bayım, çakmağınızı masada unuttunuz.

- Widziałeś mój telefon komórkowy? - Jest na stole.

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

- Tom postawił na stole szarlotkę i dzbanek z kawą.
- Tom postawił jabłecznik oraz dzbanek kawy na stole.

Tom elmalı tartı ve kahve demliğini masaya koydu.

Tom położył swoje klucze na stole w jadalni.

Tom anahtarlarını yemek masasına koydu.

Tom położył swoje karty na stole z uśmiechem.

Tom bir tebessümle kartlarını masaya koydu.

Tom, Mary i John usiedli w kuchni przy stole.

Tom, Mary ve John mutfak masasının etrafına oturdular.

Tom wyciągnął kolejny dokument i położył go na stole.

Tom başka bir belge çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Tom położył swoją teczkę na stole i otworzył ją.

Tom çantasını masaya koydu ve onun kilidini açtı.

Tom położył talerz z kanapkami na stole przed Mary.

Tom sandviç tabağını Mary'nin önündeki masaya koydu.

Tom zdjął swój zegarek i położył go na stole.

Tom saatini çıkardı ve masanın üzerine koydu.

Położyłem na stole ciastka, a dzieci zjadły je natychmiast.

- Masaya bir miktar kurabiye koydum ve çocuklar onların hepsini silip süpürdüler.
- Masaya bir miktar kurabiye koydum ve çocuklar onları hemen yediler.

Na stole leżał talerz, a na nim trzy jajka sadzone.

Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

Dwie godziny temu na tym stole leżały dwa czerwone kapelusze.

İki saat önce bu masada iki tane kırmızı şapka vardı.

Tom wyjął trochę pieniędzy z kieszeni i położył je na stole.

Tom cebinden biraz para çıkardı ve onu masanın üstüne koydu.

- Tom położył portfel na stole.
- Tom położył swój portfel na stół.

Tom cüzdanını masanın üstüne koydu.

Tom i Mary usiedli przy niepomalowanym stole piknikowym, by zjeść obiad.

Tom ve Mary öğle yemeklerini yerken boyanmamış bir piknik masasında oturdular.

Nie wiem, gdzie dokładnie zostawiłem moje klucze, ale myślę, że są na stole w jadalni.

Anahtarlarımı nereye bıraktığımı tam olarak bilmiyorum ama sanırım onlar yemek odası masasındalar.