Translation of "‎직접" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "‎직접" in a sentence and their turkish translations:

제가 직접 봤잖아요. 저도 직접 참여했어요.

Başından beri bizzat gördüm,

스스로 직접 해보세요.

Başka birinin bu yeri almasına izin vermeyin.

직접 사용해 보세요.

Kendiniz deneyin.

가서 직접 봐야겠더라고요.

Gidip görmeye karar verdim.

직접 해 보세요.

Deneyin.

직접 계산할 필요도 없습니다.

Hesap yapmak yok.

희귀한 나무를 직접 깎아

nadir bir ahşaptan elle oyulmuş,

청년들이 직접 이름을 지었습니다.

Bu hareketin ismini bizzat gençler koydu.

저는 다 커서야 직접 부딪힘으로써

Yetişkin olup uyuşmazlık alanında çalışana kadar da

직접 사업을 시작할 수도 있고요.

Hatta kendi işlerini kurma imkanı bulabiliyorlar.

제가 직접 보아 온 바로는

çünkü güvenli ve karşılanabilir

아버지께서 직접 지은 집이기도 했습니다.

kendi elleriyle yaptığı ev.

직접 해 보면 꽤 뿌듯한 경험입니다.

Aslında oldukça kârlı bir iş.

저는 직접 UN 기후 변화 협의회,

Bizzat Birleşmiş Milletler İklim Konferansı'na,

그들은 사하라 이남의 아프리카로 직접 항해하여

Afrikalı insanları kaçırmak ve köle yapmak için Sahraaltı Afrika'ya

그런데 CEO가 직접 겪는 아픔은 아니에요.

Bunları feda eden CEO’lar değil.

함께 하고 싶은 공동체를 직접 찾아가서

Dâhil olabileceğiniz toplulukları arayın,

직접 하는 것은 별로 가능하지 않았습니다.

fakat "birini yap" kısmı neredeyse hiç olmamıştı.

제가 개인적으로 직접 제3 세계의 가난에서부터

Üçüncü dünya yoksulluğundan konforlu bir orta sınıfın varlığına

그곳 사람들이 직접 피해를 본다는 것입니다.

direkt olarak etkilenecek.

헨켈은 제조과정에서 직접 소셜 플라스틱을 사용합니다.

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

직접 마주하게 된다면 어떤 방법을 쓸 건가요?

peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

그리고, 그 사람한테 직접 신청해 달라고 하세요."

Onun başvuru yapmasına izin vermelerini talep ediyorsun."

워싱턴 기념비를 직접 수천 번은 봤기 때문에

Washington Anıtı bizzat kendim, binlerce kez gördüm

화난 군중이 직접 나서 많은 표범을 죽이고 있습니다

birçok pars, meseleleri kendileri çözmek isteyen öfkeli çeteler tarafından öldürülüyor.

‎부모가 둘 다 돌아오지 않자 ‎직접 찾으러 나섭니다

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

그래서 저희는 임상 전 실험 동물에게 직접 해보았죠.

Yaptık, preklinik hayvan modellerinde başardık.

‎직접 소개도 했어요 ‎여러 번 만나게 해 줬죠

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

그래서 저는 직접 제 자신만의 마인크래프트 서버를 만들게 되었고

Bir Minecraft sunucusu aldım.

저는 직접 나서서 여러 명의 용감하고 특이한 모임 주최자들을 인터뷰했습니다.

Bunun için de onlarca cesur ve ilginç organizasyon sahibiyle röportaj yaptım;

CA: 그런데 당신은 직원들이 직접 자신의 휴가 시기를 정하게 하죠.

CA: Çalışanlarına kendi tatil zamanlarını ayarlama izni verdin

롬은 톱니비늘 살모사를 직접 보기 전까진 얼마나 퍼져 있는지 모를 거랍니다

Bu pullu seri katilin ne kadar yaygın olduğunu kendi gözünüzle görmeden anlayamazsınız, diyor.

‎녀석은 물 밖으로 나와 ‎공기 속 산소를 직접 흡수합니다 ‎마침내 태양이 돌아옵니다

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

뭄바이 같은 도시 정글엔 쉬운 먹잇감이 있습니다 무시무시한 표범을 직접 볼 수 있는 곳이죠

Mumbai gibi kent ormanlarındaki başıboş köpek, kedi ve tavukların, yani kolay lokmaların peşinde.