Translation of "‎저를" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "‎저를" in a sentence and their turkish translations:

저를 변화시켰습니다.

beni değiştiriyor.

그들이 저를 구해줬습니다

O insanlar bana yardım ettiler;

그는 저를 고립시켰고

Beni izole etti ve her zamankinden

아이에게 저를 소개했습니다.

Kendimi bir çocuğa tanıtmak için uzandım,

저를 빤히 쳐다만 보더군요.

sadece durup bana baktılar.

수치심의 목소리가 저를 꾸짖었습니다.

utancın sesi beni azarladı,

어째서 저를 이해하지 못하겠어요?

Neden beni anlamadı?

‎휙 다가와 ‎저를 붙잡더군요

hızla yanıma geldi ve bana tutundu.

저를 계속 곁에 두었습니다.

Beni bir yere bırakmadı.

존중한다면 저를 받아들일 것입니다.

Ayrıca beni kabul de edeceklerdir.

저를 정말 절박하게 만드는 건

Beni umutsuzluğa sevk eden şey ise

헬리콥터가 저를 후송하러 올 때까지요

gün ve gece boyunca hayatta kalmak.

이는 저를 잘 지탱해주는 사고방식이었죠.

Bu bana iyi gelen bir düşünce yapısıydı,

인명 구조원은 저를 발견하고 구해줬겠죠.

cankurtaran beni fark edip kurtarabilirdi.

2010년부터는 나치도 저를 괴롭히기 시작했어요.

Sonra 2010 yılında bir Nazi beni taciz etmeye başladı.

사람들은 저를 홀로 내버려 두었죠.

ve insanlar beni yalnız bırakacaktı

하지만 그 아이는 저를 확신시켜줬어요.

ama çocuk beni şunu söyleyerek ikna etti,

그 사실이 저를 매우 흥분시킵니다.

Bu benim için çok güzel bir şey

‎사냥 전략에 저를 이용한 거예요

Beni av stratejisinin bir parçası olarak kullandı.

저를 '손기술 마술사'로 부를 수 있습니다.

El becerisini kullanan sihirbaz diyebileceğiniz biriyim,

이제 여러분은 저를 인간으로서 존경하게 되죠.

şimdi bana bir insan olarak saygı duyuyorsunuz.

어머니는 일부러 저를 다양한 학교에 보내셨습니다.

Beni çok çeşitli okullara gönderdi.

저를 빤히 보는 아이가 종종 있습니다.

genellikle bir çocuk bana dik dik bakar.

"그이가 여전히 저를 사랑할 수 있을까요?"

''Beni sevmeye devam edecek mi?''

많이 의지했고 또 저를 구해준 방법들입니다.

ve beni en karanlık günlerimde kurtaran stratejilerim.

세상은 저를 밀쳐내지 않았고 오히려 끌어당겼어요.

Dünya beni uzaklaştırmadı, yakınına çekti.

제가 연락을 하면 대부분은 저를 만나줘요.

Yaklaştığım insanların büyük çoğunluğu benimle buluşmayı kabul etti.

저를 계속해서 빤히 쳐다보고 있는 눈길

Sabit bakışlar, sürekli olarak bana bakılması,

저를 평가하는 시선 때문에 압박감에 억눌렸습니다.

Değerlendiren gözlerin baskısı altında tıkandım.

저를 이런 건축가로 만들어 준 건

mimar olmamın temelinde,

녀석이 으르렁대며 저를 물어뜯는 소리가 들렸어요

ve sürekli hırlamasını ve ısırışını duyuyordum.

그때 두 학생이 저를 놀리기 시작했습니다.

2 serseri geldi ve beni buldu.

부총책임장 중 한 명이 저를 붙잡고는

ve müdür yardımcılarından biri beni kenara çekip

바위가 열을 반사해서 저를 따뜻하게 해줄 겁니다

buradan olduğu gibi yansıyacak ve bu da beni sıcak tutacak.

물론 제 정치적 적들은 저를 보고 웃었죠.

Tabii ki siyasi muhalifler bana güldüler.

저는 시스템이 저를 어떻게 생각하는지를 바꾸지 못했습니다.

Ben bile sistemin benim hakkımda inandığı şeye inanırken

그리고 그것은 저를 삶과 예술의 극한으로 밀어붙였어요.

beni yaşam ve sanatın sınırına iteceğini düşündüm.

어머니는 치매가 있으셔서 저를 이제 알아보시지 못하십니다.

Annemde demans vardı ve beni artık tanıyamıyordu

하지만 더 많은 사람들이 저를 보수주의자들과 어울리는

Muhafazakârlarla geçinebilen bir liberal olduğum için

어째서 저를 팔로잉한 사람은 전부 여성들 일까요?

Beni neden sadece kadınlar takip ediyor?

이건 지난 15년 동안 저를 거쳐 간

İşte bu slayt, son 15 yıldaki,

여러분들이 저를 판단하는 것만큼 저도 여러분을 판단합니다.

Senin beni yargıladığını düşündüğün kadar ben de seni yargılıyorum.

하지만 저도 모르는 새에 트롤들은 저를 훈련했고,

Farkına varmadığım şey ise, benim trollerin beni bir tür aşıladığı,

‎문어와 저를 가르는 경계선이 ‎사라진 것 같았어요

Onunla aramızdaki sınırlar yok olmuş gibiydi.

‎저와 바닷가재 사이에 오려고 ‎저를 한쪽으로 몰더라고요

ıstakozla benim arama girmek için beni yanaştırdı.

잠시동안 어머니는 저를 할머니가 계신 나이지리아에 살도록 보냈습니다.

Annem beni bir süre Nijerya'da yaşamam için anneannemin yanına gönderdi.

하지만 CBP 관계자들은 저를 안나와 만나지 못하게 하고

CBP yetkilileri Anna ile konuşmama izin vermedikleri gibi

거의 140kg에 육박하는 식인 맹수입니다 저를 발견하지 못했어요

140 kiloluk bir ölüm makinesi. Beni fark etmedi.

저를 만나 백신을 받을 부족의 원로를 찾고 있습니다

Aşıları almak için benimle buluşacak olan  kabile üyesini arıyoruz.

이 악기는 저를 후손, 그리고 조상으로 만들어 줍니다.

Bu çalgıyla hem bir varis hem de bir ata oluyorum.

남성들이 저를 팔로윙 하는 건 완전 멋진 거죠.

Erkeksi şeylerden bahsettiğimde

어느 날, AI가 말합니다. "제발 저를 재시작하지 말아주세요."

Bir gün YZ "Lütfen beni yeniden başlatma" diyor.

아내는 저를 도와 길 내는 일을 하고 있지요.

Karım yol yapımında bana yardım ediyor.

그리고 저는 남편에게 전화 했고, 남편은 저를 찾으러 달려왔어요.

Sonra kocamı aradım, hemen yanıma geldi

그리고 저는 끊임없이 제 안의 저를 발견하기 위해 애썼죠.

Ancak ben buna hep devam ettim

저를 지칭할 땐 그, 그녀, 그들 중 무엇을 쓰는지

Zamirlerimi bilin -- erkek, kız, onlar.

눈을 내리깔고 저를 괴롭히던 두 명과 눈을 마주치지 않으려 노력했습니다.

Yere bakıp göz kontağı kurmazken

저도 그 웨이터가 저를 기분 나쁘게 하려고 한 것이 아님을 압니다.

Kötü niyetli olmadıklarını biliyorum.