Translation of "‎작은" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "‎작은" in a sentence and their turkish translations:

이건 작은 장치입니다 작은 로봇 탐사선이죠.

Küçük bir cihaz bu, küçük bir gezgin robot,

작은 집적회로와

küçük bir entegre devre,

작은 통을 꺼내서

Küçük kutumu çıkartacağım.

작은 펀치들로 바꿨습니다.

saygı duymayan bir gösteri hazırladım.

작은 조약돌을 주워서

Küçük bir taş alıyorlar.

이런, 작은 전갈입니다

Bakın, küçük bir akrep.

‎아주 작은 동물에게도요

En küçük hayvanları bile.

이 작은 싹들 보이시나요?

Tomurcukları gördünüz mü?

저기 작은 전나무가 있네요

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

저 작은 털들 보이시죠?

Bakın, şu küçük tüyleri görüyorsunuz.

그 작은 손의 터치로,

ve bu küçük el dokunuşuyla

부교는 작은 도시에서 사용되며

ponton köprüler küçük şehirlerde kullanılıyor,

이 작은 로봇을 만났습니다.

ve bu küçük adamla tanıştım.

‎더 작은 사냥감을 찾아야겠군요

Daha ufak bir şey mi baksalar?

‎작은 가족들이 함께 모여듭니다

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

작은 삽이 달려 있어서

küçük bir kepçesi olan

천방지축 뛰어다니던 작은 꼬마였습니다.

televizyondaki sevdiğim güreşçiler olurdum.

우리는 가장 작은 은하계로부터

Var olduğuna dair çok açık kanıtlarımız var.

비록 아주 작은 한 걸음이었지만

Küçük bir adım olmasına rağmen

작은 급류에서 수영하는 걸 연습했는데

daha küçük bir akıntıda bana yüzme alıştırması yaptırdılar.

NB: 그러니까 이 작은 장치,

NB: Evet, şuradaki küçük cihaz,

이 작은 장치는 '팁업'이라고 합니다

Bu küçük zımbırtıya "kıvrık uç" denir.

이 작은 굴은 이제 정리됐고

Küçük mağara temizlenmiş oldu

뒤에 달린 작은 독주머니 보이세요?

Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

작은 전갈입니다 자, 통 준비하고요

Küçük bir akrep. Tamam, bunu hazırlayalım.

하지만 그들이 작은 위안을 주셨고

Ama bana küçük bir parça güvence verdiler.

작은 목소리가 말했어요. "아저씨 아야했어요?"

ve küçük bir sesin çıktığını duyuyorum "uf mu olmuşsun?''

그래서 그는 작은 공장을 세워

Bu yüzden küçük bir fabrika kurdu

작은 빈민가 아이여

Little ghetto child

‎하지만 이 작은 설치류는 다르죠

Ama bu ufak kemirgen onlardan değil.

‎어마어마한 군집을 이룬 ‎작은 생물들입니다

Minik yaratıklardan oluşan göz alıcı bir yelpaze.

그것도 종류별로 작은 나무 칸막이에

ve içinde de ahşap bölmeler var,

‎따라서 작은 문어에게는 ‎치명적인 천적이죠

Yani hepsi ölümcül birer ahtapot avcısı.

‎이렇게 작은 동물은 보기 드물죠

Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.

어느 날 등장한 작은 소년의 부드러움과

bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

보세요 뒤에 달린 작은 독주머니 보이세요?

Şuna bakın. Arkasındaki zehir kesesini gördünüz mü?

저는 작은 치즈 가게를 가지고 있었는데

Küçük bir peynir dükkânım vardı

포루투갈 근처 작은 섬에 불과했다는 것이죠.

Ama belki Portekiz'in küçük bir adası olabilir.

간쑤성의 이 작은 농촌마을 학교에 도착하면

Ancak Gansu bölgesindeki küçük tarım köyüne vardığında,

‎바위 위에서는 ‎작은 새끼가 더 재빠릅니다

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

‎이 작은 수컷은 ‎제소리를 찾아야 합니다

Bu minik erkeğin etkili bir ses bulması lazım.

‎여러 작은 생물들이 ‎안심하고 나타나는 때죠

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

‎정교한 더듬이는 작은 움직임에도 ‎대단히 민감합니다

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

먼저 작은 실험을 하나 실시해야 합니다.

Küçük bir deney yaparız.

그래서, 작은 실험을 하나 해볼까 합니다.

Şimdi hep birlikte küçük bir deney yapalım.

그리고 주변에 작은 군집체를 이루고 있는

Gördüğünüz üzere çevrelerinde bir sürü başka madde var,

‎그 작은 알들이 ‎물기둥에 실려 들어갔죠

Küçücükler ve su kolonuna giriyorlar.

미세 플라스틱은 5mm보다 작으며 작은 조각에서부터

Bunlar 5 milimetreden küçük objelerdi ve büyük objelerin parçalanmış küçük kısımlarından tutun...

작은 마을과 길들을 만드는 데에 시간을 보내고

Biraz zaman geçirdim, yolları olan küçük bir köy inşa ettim

풀 가장자리를 따라서 난 작은 톱니가 보이시나요?

Yaprakların kenarındaki şu küçük şeyleri görüyor musunuz?

이 작은 보온병을 믿고 로프를 타고 내려가라고요?

Bu küçük matarayla inmemi mi istiyorsunuz?

행성을 둘러싼 작은 세계가 햇볕을 쬐게 하거나

Mesela güneş ışığından faydalanmak için bir yıldızın çevresine bir obje koymak,

‎이 작은 박쥐들은 ‎매년 수백 km를 이동합니다

Bu ufak yarasalar, açan çiçeklerin peşinde...

‎작은 메뚜기쥐는 ‎피하는 게 나을 것 같은데요

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

‎개구리의 작은 몸뚱이는 ‎열을 거의 만들어내지 못하죠

Küçük bedeni neredeyse hiç ısı üretmiyor.

‎이 작은 수컷 퉁가라개구리는 ‎겨우 골무만 합니다

Bu ufak, erkek tungara kurbağası sadece bir yüksük boyutunda.

‎남아프리카 모셀베이의 작은 섬은 ‎남아프리카물개 4,000마리의 ‎보금자리입니다

Mossel Körfezi, Güney Afrika'daki bu ufacık ada 4.000 Güney Afrika kürklü fokuna ev sahipliği yapmaktadır.

작은 조약돌 하나를 그림자 끝에 놓은 다음

Gölgenin ucuna... ...ufak bir taş koyup

하늘의 어느 작은 공간을 보여줄 수 있습니다.

Ama gökyüzünün çok ufak bir kısmına işaret edebiliyor.

그러니 이렇게 작은 것들을 찾는 것은 힘들죠.

Bu yüzden onları bulmak epey zor.

모든 현실은 작은 입자들이 진동함으로써 발생한다는 것인데

tüm gerçekliğin o minicik şeylerin titreşiminden yayıldığı fikri...

‎작은 틈으로 ‎코를 밀어 넣을 수도 있어요

Burunlarını küçük çatlaklara sokabiliyorlar.

미세 플라스틱의 총량에 비하면 엄청나게 작은 수준이죠

...toplam plastik miktarının küçük bir parçası.

작은 플라스틱 조각들로 오염되고 있다는 사실을 발견했죠

küçük plastik parçalarıyla kirlendiğini fark ettiler.

작은 도구 즉 손수건이나 카드를 능숙히 다룬다는 것이죠.

yani mendiller ya da iskambil kağıtları gibi küçük nesneleri kullanıyorum.

표에 있는 작은 화살들을 보시면 시뮬레이션을 하는 것인데요,

Bütün bu küçük oklar, onların simülasyon yapma şekli,

뱀은 이 작은 죽음의 덫보다 무섭지 않다고 합니다

bu küçük ölüm tuzağından daha korkunç yılan az bulunur.

작은 바크 전갈의 독은 사람을 죽일 만큼 위험합니다

Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.

뉴욕 북부 작은 마을이나 아이다호에서 일어날 수 있다면,

veya Idaho’da bunlar yapılabiliyorsa

재빨리 움직여 곰팡이 핀 작은 플라스틱 의자를 밀어넣고는

Hızlıca hareket ediyorsun, o küçük kalıpsı plastik sandalyeye çarpıyorsun

이는 사람 두뇌의 가장 작은 뉴런의 직경과 같습니다.

insan beynindeki en küçük nöronun yarıçapı kadar.

하지만 기초 지식이 있다면 작은 디테일까지 감상할지도 모릅니다.

Ama bilginiz varsa en küçük ayrıntıyı bile görürsünüz,

‎하지만 이 작은 괴물들은 ‎많은 경우 서로를 사냥합니다

Fakat bu minik canavarlar genelde birbirlerini avlar.

‎큰다람쥐는 작은 무화과 씨앗을 ‎한입에 수십 개씩 삼킵니다

Dev bir sincap ağzını her seferinde düzinelerce küçük incir tohumuyla dolduruyor.

아마 자신이라면 그런 작은 목표를 성취하진 못할 거라더군요.

ne kadar cesur ve umut doluydum

훨씬 작은 이 정도 크기의 장치를 가져갈 겁니다.

O hâlde daha küçük bir cihaz kullanacağız, tıpkı bunun gibi.

그리고, 이 작은 은하계들은 암흑물질에 대한 커다란 단서입니다.

Ve bu ufaklıklar karanlık madde açısından önemli ipuçları.

LG는 TV보다 더 작은 스크린의 OLED 스마트폰을 출시했어.

cep telefonları daha küçük ekranlarla çıkardılar. Bu şekilde, elinde

라텍스 장갑을 쓸 겁니다 이 작은 통도 있고요 좋습니다

lateks bir eldiven kullanacağız. Küçük kavanozumuz da burada. Pekâlâ.

이 레이저포인터가 보이시나요? 그리고 제 손에 생긴 작은 점도요?

Bu lazer ışığın elimde nasıl göründüğünü görüyor musunuz?

키가 작은 사람의 입장에서 보는 세상이 어떤지 한번 느껴봐."

Kısa tarafta olmanın nasıl olduğunu gör bakalım."

‎이들은 수많은 해양 생물의 ‎주요 식량이기도 하죠 ‎작은 치어부터 

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

‎저희가 살던 작은 목조 방갈로는 ‎최고 수위선보다 지대가 낮았어요

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

‎문어는 작은 틈새에도 ‎몸을 욱여넣습니다 ‎게는 문어의 존재를 알아차리고

Kendini küçücük bir çatlaktan sokabiliyor. Yengeç onu hisseder gibi oldu

작은 차량도 안전하게 지나갈 수 있는 튼튼한 길을 만들었습니다.

öyle sağlam bir yol yaptım ki küçük araçlar bile güvenle geçebilir.

작은 입자들은 더 멀리 퍼져나가는 것을 볼 수 있는데

ve göreceksiniz ki biz ayrıca daha uzun mesafeli, daha küçüklerini üretiyoruz

차극은 길고 손가락처럼 생긴 부속물로 끝에 작은 이빨 3개가 달렸습니다

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

자, 이건 작은 동물을 잡기 위해 고안된 덫 중의 하나입니다

Pekâlâ, bu küçük hayvanları yakalamak için tasarlanmış bir tuzak.

자, 이건 작은 동물들을 잡기 위해 고안된 덫 중의 하나입니다

Pekâlâ, bu tuzak küçük hayvanları yakalamak üzere tasarlanmış bir tuzak.

저는 힘이 큰 정부 아래에서 작디 작은 차를 몰기 보다는

muhtemelen mini mini arabalar ve büyük hükümetler yerine

작은 플라스틱 가닥으로 만든 합성섬유 원단이라는 것을 알 수 있죠

küçük plastik ipliklerinin dokunmuş hali olduğunu görebiliriz.

바깥 세상과의 유일한 연결통로는 높아서 볼 수도 없는 작은 창문 하나였습니다.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

어미의 배를 갈라 꺼낸 새끼의 작은 뿔까지 뽑아내는 끔찍한 만행을 저지르죠

yavrunun ufacık boynuzunu almak için onu keserek annenin karnından çıkarmak tek kelimeyle korkunç.