Examples of using "Vízbe" in a sentence and their turkish translations:
O suya atladı.
Tom boğuldu.
Suya atlayalım.
Tom boğuldu mu?
Suyun içine düştüm.
O suya girmek...
Ben Tom'u suya ittim.
Tom suya atladı.
- Boğulmaktan korkuyorum.
- Boğulmaktan korkarım.
Tom suya düştü.
Onları denize atın.
Çocuk suya atladı.
Elbiseleriyle suya atladı.
Köpekbalığı dolu suya düştü.
Tom suyun içine bir şeyler koydu.
O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
Tom suya düşüp boğuldu.
Tom giysilerini çıkarmadan suya atladı.
Suya atlayın ve onların ardından yüzün!
Mary ayak parmağını suya daldırdı.
Balıkçılar derin sulara ağ atmakta.
Tom soğuk suya atlamak istemedi.
Ertesi gün suya girmek çok korkutucuydu.
O suya atlamak için kendini ikna edemedi.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
Su aygırları serinlemek için gündüz sıcağında suda durur.
Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
İlk başlarda suya girmek zor. Burası yüzmek için gezegendeki en vahşi, en korkunç yerlerden biri.
Eğer bitkiler ve taşlar suda ise o zaman bu olur: bitkiler yüzer ve kayalar batar.
Suda ahşap yüzecektir ve taş batacaktır.