Examples of using "Täynnä" in a sentence and their turkish translations:
Gölgeler içinde...
- Tokum.
- Ben tokum!
- Midem dolu.
- Karnım tok.
- Kova su ile dolu.
- Kova su dolu.
Tomurcukların uçlarını görüyor musunuz?
Tom toktu.
Otobüs dolu.
Kutu çilek doluydu.
İyice doyduklarında da...
Bakın, ciddi şekilde su toplamaya başladı.
Gökyüzü yıldızlarla dolu.
Gökyüzü tamamen yıldızlarla doluydu.
Kutu neredeyse doluydu.
Oda çiçeklerle dolu.
Bıktım!
Oda tıka basa doluydu.
Oda bilgisayarlarla doluydu.
Doğa gizemlerle doludur.
- Çok meşgulüm.
- İşim başımdan aşkın.
- Fazla meşgulüm.
- Çok işim var.
Otobüs tamamen doluydu.
Park insanlarla doluydu.
Tren yolcularla doluydu.
Bütün otobüsler dolu
Çocuklar enerji dolular.
Duvar grafiti dolu.
Tren tıka basa doluydu.
Geleceğin olasılıklarla dolu.
- Ben tokum.
- Doydum.
Restoran her zaman tıka basa doludur.
Şehir taksiden geçilmiyor.
Burası bir sürü mahlukla doludur.
Öyle bir dünya ki, tuhaf yaratıklar...
Bu bölge ağzına kadar dolu!
Dün mağaza tesadüfen kalabalıktı.
Japonya doğal güzellikleriyle zengindir.
Onun çilek dolu bir sepeti var.
- İngilizceden usandım.
- İngilizceden bıktım!
O, her zaman fikirlerle dolu.
Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur.
Şehir aç askerlerle doluydu.
O kitap hatalarla dolu.
Bizim bahçemiz ilkbaharda zambaklarla doludur.
Gözleri yaşlarla doluydu.
Tren insanlarla doluydu.
Yeni vergi kanunu boşluklarla dolu.
Tom'un vücudu morluklarla kaplıydı.
Korku... ...ve hayret dolu...
O, neşe doluydu.
Hayat niçin o kadar acı dolu?
Daha fazla istemiyorum, teşekkür ederim. Ben tokum.
Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.
Tok musun?
Balık iyi proteinlerle, iyi enerjiyle doludur
Besleyici yumurtalarla dolu dişileri koklayarak bulur.
Unutmayın, bu çöl zorlu olacak. Birçok zorlukla dolu.
Bankanın önündeki otopark tamamen dolu.
- Hayat iniş ve çıkışlarla doludur.
- Hayat çıkışlarla ve inişlerle doludur.
Her başarılı yazarın ret mektuplarıyla dolu bir çekmecesi vardır.
Bar tıka bas doluydu.
Karınları balıkla doldu, kurulanıp kürklerini fırçalama vakti.
Gecenin sıra dışı zorluklar ve benzersiz fırsatlarla dolu olduğunu...
Sizi hasta edebilecek bir sürü şeyle dolu olacaktır.
Benim dairem hiç kullanmadığım eşyalarla doludur.
Bu yağışlı havadan bıktım.
Fransızcadan bıktım.
Arabadaki yakıt tankı dolu.
Hayat sorunlarla doludur.
Tom hapishane tarafından temin edilen düşük kaliteli yiyecek yiyerek besleniyordu.
Japonya güzel şehirlerle doludur. Örneğin, Kyoto ve Nara.
Tom'un yarışmalarda kazandığı kupalarla dolu bir dolabı var.
Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
ilerideki güzergâh da zor kararlar almayı gerektiren engellerle dolu olacak demektir.
Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.
Bu mağara yarasalarla dolu.
Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.
Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.
Tom'un bodrumu onun yıllardır kullanmadığı ve muhtemelen asla tekrar kullanmayacağı şeylerle doludur.