Translation of "Whispering" in Turkish

1.856 sec.

Examples of using "Whispering" in a sentence and their turkish translations:

[whispering] Let's go.

Hadi.

Why's everyone whispering?

Neden herkes fısıldıyor?

Why are you whispering?

- Neden fısıldıyorsun?
- Neden fısıldaşıyorsunuz?

Why are we whispering?

Biz neden fısıldıyoruz?

Who's Tom whispering to?

Tom kime fısıldıyor?

I heard them whispering.

Onların fısıldadıklarını duydum.

What are you whispering for?

Ne için fısıldıyorsun?

What are you whispering about?

Ne hakkında fısıldıyorsun?

I heard Tom and Mary whispering.

Tom ve Mary'nin fısıldaşdığını duydum.

Tom is whispering something to Mary.

Tom Mary'ye bir şey fısıldıyor.

What are you guys whispering about?

Siz beyler ne hakkında fısıldıyorsunuz?

I heard my parents whispering last night.

Dün akşam, annemle babamın fısıldaştıklarını duydum.

I don't know why Tom is whispering.

Tom'un niçin fısıldadığını bilmiyorum.

Tom heard a voice whispering his name.

Tom onun adını fısıldayan bir ses duydu.

What are they whispering to each other?

Ne fısıldaşıyorlar?

Tom and Mary were whispering to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.

Tom and Mary are whispering to each other.

Tom ve Mary birbirlerine bir şey fısıldıyordu.

I wonder what they're whispering to each other.

Onların birbirlerine ne fısıldadıklarını merak ediyorum.

[whispering] Just 40 foot away over there. Look, look.

Sadece 10 metre ilerimizde, bakın.

Tom pretended not to hear Mary and John whispering.

Tom, Mary ve John'un fısıldaştıklarını duymuyor gibi davrandı.

- I heard you guys whispering.
- I heard you whisper.

Siz beylerin fısıldadığını duydum.

Tom stood next to Mary, whispering into her ear.

Tom, Mary'nin yanında durdu ve onun kulağına fısıldadı.

Tom pretended not to hear what Mary and John were whispering.

Tom, Mary ve John'un ne fısıldadığını duymamış gibi yaptı.

Tom and Mary were standing just outside the door, whispering to each other.

Tom ve Mary kapının hemen dışında duruyorlardı, birbirlerine fısıldıyorlardı.

Instead of whispering it quietly, why don't you say it to my face!

Sessizce fısıldayacağına neden yüzüme söylemiyorsun?

Tom and Mary were snuggled up to each other and Tom was whispering something into Mary's ear.

Tom ve Mary birbirlerine sarıldı ve Tom Mary'nin kulağına bir şey fısıldıyordu.