Translation of "فوق" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "فوق" in a sentence and their turkish translations:

فوق احتياجاتكم الشخصية."

kendi tutunacağın şeylere öncelik vermedin."

‫بموجات فوق صوتية.‬

Ses ötesi dalgada.

‫ترمي شبكتها فوق فريستها.‬

...ağını üstüne kapadı.

مرّت شاحنة فوق الكلب.

Bir kamyon bizim köpeği ezdi.

يطفو الزيت فوق الماء.

- Yağ, su üzerinde yüzer.
- Petrol su üzerinde yüzer.

الساعة مثبتة فوق الحائط.

Saat şöminenin üzerindedir.

انفجرت فوق تشيليابينسك ، روسيا

Rusya'nın Çelyabinsk bölgesinde patladı

- هل القطة فوق الكرسي أم أسفله ؟
- هل القطة فوق الكرسي أم تحته؟

Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?

‫أو أرى فوق الجبل هناك،‬

Ya da şuradaki dağın üstünde gördüğüm

وشعاع الموت يحلق فوق رؤوسكم.

kafanın üzerindeki o ölü ışını.

ممكن حجم 7 وما فوق

olası büyüklük 7 ve üzeri

هكذا ينزلق فوق تلك المظلة

işte o şemsiyenin üzerinden böyle süzülüp

كانت طائرتنا تحلق فوق السحب.

Uçağımız bulutların üzerinde uçuyordu.

أنا فوق ثمانية عشر عاماً.

18 yaşın üzerindeyim.

قفز كين من فوق الحائط.

Ken duvarın üzerinden atladı.

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

لأن أسعار الأدوية كانت فوق المتناول.

karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

‫أطير حالياً فوق جبال الألب السويسرية.‬

Şu anda İsviçre Alpleri'nin üzerinde uçuyorum.

‫تجعلها مضيئة في الأشعة فوق البنفسجية.‬

Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

‫تكشف الأشعة فوق البنفسجية صيادين خفيين.‬

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

‫الجرو الصغير أكثر مرونة فوق الصخور.‬

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

‫تمتص أصباغها الأشعة فوق البنفسجية الضارة،‬

Mercanların pigmentleri, zararlı morötesi ışığı emip

وضع طبق بلاستيكي فوق حوض السباحة

havuzun üzerine bir plastik tabak koyun

انفجر كويكب فوق تشيليابينسك في روسيا.

Bir asteroid, Rusya'daki Çelyabinsk üzerinde patladı.

فوق الكرة ونجدها قد تحللت، لقد اختفت.

ve işte, yok oldu, gitti.

‫أطير حالياً فوق جبال "الألب"‬ ‫السويسرية الخلابة!‬

Şu anda muhteşem İsviçre Alpleri'nin üzerinde uçuyorum!

‫حسناً، الآن لنلق بهذا...‬ ‫فوق أحد الأغصان.‬

Tamam, şimdi bunu bir dalın üzerine atacağız.

‫ولكنها بالتأكيد تحلق‬ ‫فوق تلك البقعة هناك،‬

Ama kesinlikle şu köşenin üzerinde daire çiziyorlar.

‫الطريقة الأولى ‬ ‫استخدام مصباح بالأشعة فوق البنفسجية.‬

İlki, basit bir UV ışığı kullanmak.

وخمس دقائقٍ بعدها، أجد نفسي فوق (باريس)

Beş dakika sonra Paris üzerindeyiz,

رأينا قرصًا فضيًّا عاديًّا يُحلّق فوق المنازل.

evlerin üzerinde asılı duran gümüş bir disk görmüştük.

‫أرجلها العريضة المشعرة‬ ‫تنزلق فوق أعمق الثلوج.‬

Geniş, kıllı ayaklarıyla en derin karda bile süzülerek ilerler.

‫يكمن الأمان فوق حافة الجرف بـ100 متر.‬

Güvenlik için uçurumun kenarından 100 metre aşağı inmeleri gerek.

أخذ توم شيئا ما من فوق الأرض.

Tom, zeminden bir şey aldı.

كان هناك زوجان من الأحذية فوق الأرض.

Yerde iki çift ayakkabı vardı.

"هل رأيت هاتفي الخليوي ؟" " إنه فوق الطاولة ."

"Cep telefonumu gördün mü?" "Masanın üstünde."

لتجاوز هذا التناقض، وللتعاون للارتقاء فوق هذه الأنانية،

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

‫هذا عندما توازن نفسك فوق حبل وتزحف عليه.‬

Bir halat üzerinde dengenizi sağlayıp karşıya geçiyorsunuz.

‫أتعرفون عندما يخشنون الطرق فوق الجليد؟‬ ‫يستخدمون الرمال.‬

Buza karşı yollara müdahale ederler ya? Kum kullanırlar.

وأكثر من النصف ممن أعمارهم فوق 85 سنة،

yaşı 85 olan hastaların yarısının

الذين يكافحون حقا للارتقاء بأنفسهم فوق الفقر المدقع.

kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

يستمر النمل الآخر في الصعود فوق هذا الجسر

diğer karıncalar bu köprünün üzerinden devam ederek tırmanıyor

‫الجذور تنمو فوق بعضها البعض وتتشابك.‬ ‫وحل عميق ملتصق.‬

Birbirinin üzerinden geçen kökler karmakarışık. Derin bir çamur var.

‫يجب أن نتوخى الحذر‬ ‫ونحن نسير فوق بحيرة متجمدة.‬

Donmuş bir göle çıkarken dikkatli olmalıyız.

هذا الجزء الأمامي من مخنا الذي يقع فوق عيوننا

ve genellikle bizi olumlu düşünmeye odaklayan

‫والأشعة فوق البنفسجية ستقتل فعلياً‬ ‫الكثير من البكتيريا بها،‬

ve böylece ultraviyole ışınlar sudaki birçok bakteriyi öldürecektir.

لأن الجميع يعرف أن الأشعة فوق البنفسجية غير آمنة.

çünkü UV ışınlarının güvenli olmadığını herkes biliyor.

وأكد الفحص بالموجات فوق الصوتية بالفعل ما كنا نشك فيه:

ultrason şüphelendiğimiz her şeyi doğruladı:

لكن كان هنالك مستوى فوق الابتدائي وأسرع بقليل من سابقه.

Aynı zamanda biraz daha hızlı olan Seviye 1,5'leri de vardı.

‫يجب أن أحاول وضع الحبل...‬ ‫فوق أحد هذه الغصون العالية.‬

Halatı yüksekteki dalların üzerine atmayı denemeliyim.

‫أرجو أن يظل هذا الحبل ‬ ‫سليماً فوق هذه الحواف الحادة.‬

Umarım halat sivri köşelerde sorun çıkarmaz.

‫يجب أن أتوخى الحذر ‬ ‫حتى لا أهبط فوق الأفعى مباشرة.‬

Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyım.

‫هذا ليس كالمصابيح العادية، بل يبدو كهذا.‬ ‫بالأشعة فوق البنفسجية.‬

Bu normal bir el feneri değil, böyle görünüyor. Ultraviyole.

‫تريد أن نذهب لاصطياد عقرب‬ ‫باستخدام مصباح بالأشعة فوق البنفسجية.‬

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

‫انظر إلى الفرق ‬ ‫عندما أسلط عليه الأشعة فوق البنفسجية.‬ ‫رائع.‬

UV ışığını tuttuğumda nasıl fark ettiğine bakın. Bum.

‫تريد أن نذهب لاصطياد عقرب‬ ‫باستخدام مصباح بالأشعة فوق البنفسجية.؟‬

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

35% من الأمريكيين فوق سن 45 يعانون من الوحدة المزمنة.

45 yaşını geçmiş Amerikalıların %35'i kronik olarak yalnız.

وسوف أقوم بنشر بعض البكتيريا في الهواء فوق هذا الجلد.

Cildin hemen üzerine boşluğa bakteri ekliyorum,

سقطت شجرة فوق سيارتي الجديدة وأجبرت على أخذها لساحة الخردوات.

Yeni arabamın üstüne bir ağaç düştü ve onu hurdaya ayırmak zorunda kaldım.

‫سبب توهّج العقارب عند تعرضها‬ ‫للأشعة فوق البنفسجية لا يزال غامضًا.‬

Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.

‫ممتصة الأشعة فوق البنفسجية‬ ‫التي يشعها القمر ‬ ‫ومشعة إياها كضوء فلوريّ.‬

Ay'dan yansıyan morötesi ışığı absorbe edip florışı şeklinde etrafa yayıyorlar.

‫لكن بالنسبة إلى الحشرات التي تستطيع‬ ‫رؤية أطياف الأشعة فوق البنفسجية،‬

Fakat morötesi spektrumu görebilen böcekler için...

‫لكنها لم تبتعد.‬ ‫ظلّت فوق يدي حتى طفوت إلى سطح الماء.‬

Ama bırakmadı. Elimin üstünde yüzeye geldi.

‫تلتقط نحو مئة صدفة وحجر...‬ ‫ثم تطوي أذرعها فوق رأسها الضعيف.‬

belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

يعيشون على ارتفاع مترٍ واحدٍ فوق مستوى سطح البحر. ما يعني

, deniz seviyesinin iki veya on metreye çıkması halinde katliam

لا نسطيع رؤية الأشعّة فوق البنفسجيّة، لكنّ الحشرات تستطيع أن تراها.

Biz ultraviyole ışınları göremiyoruz ama böcekler görürler.

أقام الرومان جسرا عائما فوق نهر تيسينوس وجهزوا معسكرهم على الضفة الغربية

Romalılar Ticinus nehri üzerine bir köprü yaparak karşıya geçtiler ve kamp kurdular.

ويشعر الناس بالإهانة حين تقول إن السياسة تصبح في النهاية فوق القانون.

Siyasi eylemlerin hukukun üstüne çıktığı söylendiğinde insanlar alınıyor.

‫ما قولك؟ ‬ ‫هل نستخدم المصباح والزجاجة الشفافة؟‬ ‫أم نستخدم مصباح الأشعة فوق البنفسجية؟‬

Ne düşünüyorsunuz? El feneri ve şişeyi mi kullanayım? Yoksa UV ışığını mı?

‫ماذا سيكون اختيارك إذن؟‬ ‫الصيد باستخدام الأشعة فوق البنفسجية؟‬ ‫أم عمل فخ لاجتذابه‬‫؟‬

Ne yapacağız? Ultraviyole ışıkla mı avlanacağız? Yoksa bir tuzak mı yapacağız?

لكن في التلال فوق الضباب، يمكن لقوات حنبعل الخفية رؤية العمود الروماني بوضوح

Ancak tepelerin yukarısında, Hannibal'ın gizlenmiş birlikleri rahatlıkla Roma yürüyüş kolunu görebilmekte.

استيقظت القوات الرومانية على المقذوفات التي تطير فوق الحواجز، وطلب منهم للإستعداد للمعركة

Tahta kazıklarla desteklenmiş kampın üzerinden geçen mızraklarla uyanan Romalı birlikler hızla savaş düzeni emri aldı.

ولكن عندما بدأ جيش حنبعل رحلته فوق جبال الألب، حصلت مشكلة في أيبيريا

Ancak Hannibal'in ordusunun Alplerdeki yolculuğunun başlamasıyla İberyada da bir bela büyümekteydi.

‫واقع الأمر أنه من الذكاء أن نستخدم ‬ ‫الأشعة فوق البنفسجية في البحث عن عقارب.‬

Aslında akrep ararken UV ışık kullanmak oldukça akıllıcadır.

‫المكان هنا أصبح شديد الضيق.‬ ‫يجب أن أتوخى الحذر ‬ ‫حتى لا أهبط فوق الأفعى مباشرة.‬

Burası gittikçe daralıyor. Yılanın üstüne basmamak için dikkatli olmalıyız.

‫لنذهب للعثور على هذا الحطام.‬ ‫سنطير في اتجاه الغرب ‬ ‫فوق بعض أقسى التضاريس في العالم.‬

Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.

في الربيع التالي ، سار جيش نابليون فوق جبال الألب إلى إيطاليا. قادت طليعة لانز الطريق ،

Sonraki bahar, Napolyon'un ordusu Alpler üzerinden İtalya'ya yürüdü. Yolu Lannes'ın öncüsü açtı

لا أريد أن تتسرب منه الدماء ، هل يمكن لشخص ما أن يأخذ شعري بلطف ويسحبه فوق

olabilir, bir adam kafası edilecek diz çökmek yapar ve o ben biraz

- لا يوجد آثار حياة فوق سطح كوكب المريخ.
- لا أثر لوجود حياة على سطح كوكب المريخ.

Mars'ta hiç yaşam işareti yok.

ضرب الكرة بعيدًا يعني أن لاعبي الغولف يمكنهم تحريك الكرة فوق العقبات المصممة لجعل اللعبة صعبة.

Topa çok fazla vurmak, golfçülerin oyunu zorlaştırmak için tasarlanmış engellerin üzerinden topu uçurabileceği anlamına gelir.

‫يمكن لمنجم تحت الأرض ‬ ‫أن يكون أقل بـ20 إلى 30 درجة‬ ‫عن درجات الحرارة فوق سطح الأرض.‬

Bir yeraltı madeni, yüzeydeki sıcaklıktan 20-30 derece daha serin olabilir.

ما أضفته هو تعليق و ليس ترجمة. لإضافة ترجمة ما عليك إلا الضغط على أيقونة あ→а الظاهرة فوق الجملة.

Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için cümle üzerindeki "あ→а" simgesine tıklayın.