Translation of "Sarı" in Polish

0.004 sec.

Examples of using "Sarı" in a sentence and their polish translations:

Çiçekler sarı.

Kwiaty są żółte.

Zehirli sarı kurbağa.

To trujący dzrzewołaz.

Tüm toplar sarı.

Wszystkie piłki są żółte.

Sarı rengi severim.

Podoba mi się żółty kolor.

Sarı sayfalarda ara!

Szukaj na żółtych stronach!

- Bahçedeki tüm çiçekler sarı.
- Bahçedeki bütün çiçekler sarı.

Wszystkie kwiaty w ogrodzie są żółte.

Sarı ve yeşilin tonları

odcienie żółci i zieleni

- Onlar sarı.
- Onlar korkak.

One są żółte.

Büronun kapısı sarı renklidir.

Drzwi do biura są żółte.

Toplardan hiçbiri sarı değil.

Żadna z piłek nie jest żółta.

O, sarı evde yaşar.

On mieszka w żółtym domu.

Sarı eşarbımı beğenmiyor musunuz?

Nie podoba ci się mój żółty szalik?

O tebeşir sarı değildir.

Ta kreda nie jest żółta.

Bu elma sarı mı?

Czy to jabłko jest żółte?

Kırmızı, yeşil ve sarı olabiliyorlar.

Może być czerwony, zielony i żółty,

Oğlumun lastik ördeği sarı renklidir.

Gumowa kaczuszka mojego syna jest żółta.

Önümde sarı bir araba var.

Naprzeciwko mnie jest żółty samochód.

Mary sarı bir elbise giyiyor.

Mary ma na sobie żółtą sukienkę.

Bu sarı kazağı niçin denemiyorsun?

Dlaczego nie przymierzysz tego żółtego swetra?

Onun uzun sarı saçları vardı.

Miała długie blond włosy.

Lidia'nın sarı düz saçları var.

Lidia ma proste blond włosy.

Bu kuş bir sarı kuyruksallayan.

Ten ptak to pliszka.

Sarı saç ve mavi gözleri var.

On ma blond włosy i niebieskie oczy.

Onun mavi gözleri ve sarı saçı var.

Ma niebieskie oczy i blond włosy.

Ania kahverengi ama Magdalena sarı saça sahip.

Ania jest brunetką, a Magdalena - blondynką.

Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

Również Felicja ma proste blond włosy.

Karaçalının üzerindeki çiçeği gördünüz mü? Sarı olan kısmı?

Widzicie ten mały kwiatek na kolcoliście? Ten taki mały i żółty?

İşte gece şehirde avlanan sarı renkte bir fırsatçı.

Oto bezczelny włóczęga na nocnym polowaniu w mieście.

Annem küçük erkek kardeşime sarı bir şemsiye aldı.

Mama kupiła żółty parasol mojemu młodszemu bratu.

İsveç'teki herkesin sarı saçları ve mavi gözleri mi var?

Czy wszyscy w Szwecji mają blond włosy i niebieskie oczy?

Bazı zehirli sarı kurbağalar bir insanı öldürecek kadar zehir barındırır.

Niektóre drzewołazy mają wystarczająco dużo jadu, by zabić człowieka.