Translation of "Ayak" in German

0.010 sec.

Examples of using "Ayak" in a sentence and their german translations:

Zamana ayak uydur.

Geh mit der Zeit!

Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

- Ich spüre meine Zehen nicht.
- Ich fühle meine Zehen nicht.
- Ich habe kein Gefühl in den Zehen.

Ayak parmaklarını kımıldattı.

Sie wackelte mit den Zehen.

Onlar ayak altındalar.

Sie sind im Weg.

Tempoya ayak uyduramıyorum.

Ich kann mit dem Tempo nicht mithalten.

Hızına ayak uyduramıyorum.

Ich kann mit dem Tempo nicht mithalten.

Sana ayak uyduramıyorum.

Ich kann nicht mit dir mithalten.

Çıplak ayak yürüdü.

Er ging barfuß.

Tom'a ayak uyduramadım.

- Ich konnte mit Tom nicht Schritt halten.
- Ich konnte nicht so schnell wie Tom.

Tom'a ayak uyduramıyorum.

Ich kann nicht mit Tom mithalten.

Ayak parmaklarınızı oynatın.

- Wackle einmal mit den Zehen.
- Wackeln Sie einmal mit den Zehen.

- Bacak bacak üstüne attı.
- O ayak ayak üstüne attı.

Er schlug seine Beine übereinander.

Teknolojiye artık ayak uyduralım

Lassen Sie uns mit der Technologie Schritt halten

Bu duruma ayak uydurabilirsek

wenn wir mit dieser Situation Schritt halten können

Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.

Ich höre Schritte draußen.

Kumda ayak izleri bulduk.

- Wir haben die Fußspuren im Sand gefunden.
- Wir fanden die Fußspuren im Sand.

Mike, sınıfına ayak uyduramadı.

- Mike konnte mit seiner Klasse nicht mithalten.
- Mike konnte mit seinem Kurs nicht mithalten.

Ayak parmaklarıma kolayca dokunabilirim.

Ich kann mit Leichtigkeit meine Zehen berühren.

O mahalleye ayak basmayın.

- Begib dich nicht in dieses Stadtviertel!
- Begeben Sie sich nicht in dieses Stadtviertel!

O, ayak bileğini burktu.

- Er hat sich den Knöchel verstaucht.
- Er hat sich den Fuß verstaucht.
- Er verstauchte sich den Fuß.

Ben sana ayak uyduramam.

Ich kann nicht mit dir mithalten.

Oğlumuz sınıfa ayak uyduramıyordu.

Unser Sohn konnte in der Klasse nicht mithalten.

Tom ayak parmağını çarptı.

Tom stieß sich seinen Zeh.

Suçlu ayak izleri bıraktı.

Der Verbrecher hinterließ Fußspuren.

Ayak parmağım kanamaya başladı.

Mein Zeh fing zu bluten an.

Tom'a ayak uydurmam zor.

Es fällt mir schwer, mit Tom Schritt zu halten.

Tom ayak sesleri duydu.

Tom hörte Schritte.

Ayak losyonuna ihtiyacım var.

Ich brauche Fußcreme.

Onlar ayak tırnaklarını boyadı.

- Sie haben sich die Fußnägel lackiert.
- Sie lackierten sich die Zehennägel.

Sana ayak uydurabileceğimi umuyorum.

- Ich hoffe, ich kann mit dir mithalten.
- Ich hoffe, ich kann mit Ihnen mithalten.

Elbiseleri modaya ayak uyduramıyor.

Seine Kleidung ist altmodisch.

Küçük ayak parmağım ağrıyor.

Mein kleiner Zeh tut weh.

Ona ayak uydurmak zor.

Es ist nicht einfach, mit ihr mitzuhalten.

Tom'a ayak uydurmaya çalışacağım.

Ich will mir Mühe geben, mit Tom mitzuhalten.

Sana ayak uydurmak zor.

- Es ist nicht einfach, mit dir mitzuhalten.
- Es ist nicht einfach, mit Ihnen mitzuhalten.

Onlara ayak uydurmak zor.

Es ist nicht einfach, mit ihnen mitzuhalten.

Sana ayak uydurmaya çalışacağım.

- Ich will mir Mühe geben, mit dir mitzuhalten.
- Ich will mir Mühe geben, mit Ihnen mitzuhalten.

Onlara ayak uydurmaya çalışacağım.

Ich will mir Mühe geben, mit ihnen mitzuhalten.

Ona ayak uydurmaya çalışacağım.

Ich will mir Mühe geben, mit ihm mitzuhalten.

Tom'un ayak fetişi vardır.

Tom steht auf Mauken.

Tom ayak bileği burktu.

Tom hat sich das Fußgelenk verstaucht.

Amcam doksana ayak bastı

Mein Onkel wurde neunzig Jahre alt.

Tom, Mary'ye ayak uyduramıyor.

Tom kann nicht mit Maria Schritt halten.

O ona ayak uydurdu.

Er hielt mit ihr Schritt.

O, ayak sesleri duydu.

Er hörte Fußschritte.

Tom'a ayak uydurmaya çalış.

Versuche, mit Tom Schritt zu halten.

Aslanın inine ayak basmayın!

Begib dich nicht in die Höhle des Löwen!

Mary ayak parmaklarını kımıldattı.

Maria wackelte mit den Zehen.

Hangi ayak parmağınıza dokunuyorum?

Welchen Zeh fasse ich gerade an?

Tom sadece ayak bileğini burkmadı. O, ayak parmaklarından üçünü kırdı.

Tom hat sich nicht nur den Knöchel verstaucht, sondern sich auch drei seiner Zehen gebrochen.

- Küçük ayak parmağımda ağrı var.
- Küçük ayak parmağımda bir ağrı var.

- Ich habe Schmerzen in meinem kleinen Zeh.
- Mir schmerzt der kleine Zeh.

Ayak parmaklarıyla anahtarlarını almaya çalıştı.

Tom versuchte seine Schlüssel mit den Zehen aufzuheben.

Tom güçlükle Mary'ye ayak uydurabildi.

Tom konnte kaum mit Maria Schritt halten.

Tom ayak altında dolaşmamaya çalışıyor.

Tom versucht, niemandem im Weg zu stehen.

Çok hızlı yürüme, ayak uyduramıyorum.

Nicht so schnell gehen! Ich komme nicht hinterher.

O ona ayak bileğini gösterdi.

Sie zeigte ihm ihr Fußgelenk.

Tom Mary'ye ayak masajı yaptı.

Tom massierte Maria die Füße.

Tom asla yalın ayak yürümez.

Tom geht nie barfuß.

Bugün evin dışına ayak basmadım.

- Ich habe heute noch keinen Fuß vor die Tür gesetzt.
- Ich habe heute keinen Fuß vor das Haus gesetzt.

Şiş bir ayak bileğim var.

Mein Knöchel ist angeschwollen.

Burkulmuş bir ayak bileğim var.

- Ich habe mir den Knöchel verstaucht.
- Mein Knöchel ist verstaucht.

Tom ayak baş parmaklarını kımıldattı.

Tom streckte seine Zehen aus.

Ayakkabıcının çocukları yalın ayak gider.

- Der Schneider hat keine Kleider.
- Des Schusters Frau muss in geflickten Schuhen gehen.

Maaşın enflasyona ayak uyduruyor mu?

Hält dein Gehalt mit der Inflation Schritt?

Narita'ya ayak basmadan, hava kararacak.

- Wenn du in Narita landest, wird es bereits dunkel sein.
- Wenn ihr in Narita landet, wird es bereits dunkel sein.
- Wenn Sie in Narita landen, wird es bereits dunkel sein.

Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.

Sein Gehalt kann mit der Inflation nicht Schritt halten.

Tom yürürken ayak bileğini burktu.

Tom hat sich beim Wandern den Knöchel verstaucht.

Ayak sesleri daha da yaklaştı.

Die Schritte kamen näher.

Mary ayak parmağını suya daldırdı.

Maria tauchte einen Zeh ins Wasser.

Tom kumdaki ayak izlerine baktı.

Tom betrachtete seine Fußspuren im Sand.

Tom kardaki ayak izlerine baktı.

Tom betrachtete seine Fußspuren im Schnee.

Tom arkasından ayak sesleri duydu.

Tom hörte Schritte hinter sich.

Göründüğü kadarıyla ayak seslerimi duymuyordu.

Anscheinend hörte er meine Schritte nicht.

Bir büyük ayak izi ve birkaç farklı boyutta daha küçük ayak izleri bulduk.

Wir fanden einen großen Fußabdruck und mehrere kleinere verschiedener Größen.

ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,

die Füße flach auf dem Boden abzustellen

Altyapı nüfus artışına ayak uyduramadığı için

da die Infrastruktur nicht mit dem Bevökerungswachstum mithalten konnte:

Ay'a ilk ayak basan Neil Armstrong

Neil Armstrong, der den Mond betrat

Biz en son araştırmaya ayak uydurmadık.

Wir haben mit der jüngsten Forschung nicht Schritt gehalten.

O, babasının ayak izlerini takip etti.

Er kommt seinem Vater nach.

O, sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çalışıyor.

- Er bemüht sich, mit seinen Klassenkameraden mitzuhalten.
- Er gibt sich Mühe, mit seinen Klassenkameraden gleichauf zu bleiben.

Onun ayak izlerini kumulun kumlarında buldum.

Im Dünensand fand ich die Spuren ihrer Füße.

Ben kaydım ve ayak bileğimi burktum.

Ich bin ausgerutscht und habe mir den Knöchel verdreht.

Tom'a ayak uyduramıyorum ama denemek zevkli.

Ich kann nicht mit Tom mithalten, aber es macht Spaß, es zu versuchen.

Tom yerde çamurlu ayak izleri gördü.

Tom sah dreckige Fußstapfen auf dem Fußboden.

Tom yaklaşan ayak seslerini duyduğunda baktı.

Tom sah auf, als er hörte, wie sich Schritte näherten.

Karda bir ayının ayak izlerini gördüm.

Ich sah die Fährte eines Bären im Schnee.

Tom kapının dışında ayak sesleri duydu.

Tom hörte Schritte vor der Tür.

Ayak tırnaklarına hiç oje sürdün mü?

Hast du dir schon einmal die Fußnägel lackiert?

Tom'un burkulmuş bir ayak bileği var.

Tom hat einen verstauchten Knöchel.

Tom sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çabaladı.

Tom mühte sich ab, um mit seinen Klassenkameraden mithalten zu können.

O ona bir ayak masajı yaptı.

Er massierte ihr die Füße.

Yerde bazı çamurlu ayak izleri vardı.

Auf dem Boden waren schlammige Fußspuren.

Tom çamurda Mary'nin ayak izlerini gördü.

Tom sah Marias Fußabdrücke im Schlamm.

Mary ayak parmaklarını sıcak kuma gömdü.

Maria grub ihre Zehen in den warmen Sand.

Ben hâlâ ayak işleri yapmak zorundayım.

Ich muss noch Besorgungen machen.