Translation of "üzerine" in Finnish

0.011 sec.

Examples of using "üzerine" in a sentence and their finnish translations:

Larvayı üzerine koyacağım.

Laitan toukan koukkuun.

Kayalığın üzerine çıktım.

Pääsin kallion laelle.

Kapağı üzerine kapatalım.

Laitetaan kansi päälle.

Tokyo'nun üzerine sis çöktü.

Savusumu leijui Tokion yllä.

Tom divanın üzerine oturdu.

- Tomi istahti sohvalle.
- Tomi istuutui sohvalle.

Ellerini başının üzerine koy.

Kädet pään päälle!

Onun üzerine bahis oynamazdım.

- En löisi siitä vetoa.
- En menisi vannomaan.

Ceketimi masanın üzerine koydum.

Laitoin takkini pöydälle.

Üzerine oturmak için ip... ...kullanacağım

Käytän köyttä - istuimena.

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım

Käytän köyttä istuimena.

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım.

Käytän köyttä - istuimena.

Üzerine ışığı tutun ve çekin.

Valaise se hetkeksi.

Başkanın isteği üzerine toplantıya katıldı.

Hän osallistui tapaamiseen puheenjohtajan pyynnöstä.

Kutunun üzerine bir şey koymayın.

- Älä pane mitään laatikon päälle.
- Älä laita mitään tuon laatikon päälle.

Tom bir kayanın üzerine oturdu.

Tom istui alas kivelle.

Halatı yüksekteki dalların üzerine atmayı denemeliyim.

Yritän saada köyden korkean oksan yli.

Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.

Pääsimme kallion laelle. Upea maisema.

Ve bu atkıyı kullanıp üzerine işeyeceğim.

Virtsaan tämän kankaan päälle.

Profesör, Fransa tarihi üzerine konferans verdi.

Professori luennoi Ranskan historiasta.

O, içkisini tüm smokinimin üzerine döktü.

Hän loiskutti drinkkinsä pikkutakkini päälle.

Tom kendi üzerine soğuk su döktü.

Tomi kaatoi päälleen kylmää vettä.

- Onu masaya bırak.
- Masanın üzerine koy.

Laita se pöydälle.

Kaydedilmiş verinin üzerine yazmak ister misin?

Haluatko tallentaa edellisen tiedoston päälle?

- Darılmak yok!
- Gücenmek yok!
- Üzerine alınma!

- Älä pane pahaksesi!
- Ei ollut tarkoitus loukata!

Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.

Tom laitatti kaikki pukunsa kuntoon.

Ressam resimlerini tuvalin üzerine yapar, müzisyenlerse sessizliğin üzerine. Biz müziği sunarız, siz ise sessizliği.

Maalaaja maalaa kuvansa kankaalle, mutta muusikot maalavat hiljaisuuteen. Me tarjoamme musiikin, te puolestaan hiljaisuuden.

Aptal gibi bir dondurma kabının üzerine koymuştum,

ja tasapainottelin sitä typerästi jäätelöastian kannella,

Tamam, şimdi bunu bir dalın üzerine atacağız.

Nyt heitämme tämän - oksan yli.

Modern medeniyet bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.

Moderni sivilisaatio perustuu tieteelle ja kasvatukselle.

Ben Amerikaların tarihi üzerine bir kitap okuyorum.

Luen kirjaa Amerikan historiasta.

Sonunda kendi kılıcı üzerine düşerek intihar etti.

Lopulta hän tappoi itsensä heittäytymällä omaan miekkaansa.

Tom başının üzerine biraz soğuk su döktü.

Tom kaatoi kylmää vettä päähänsä.

Ben üzerine yazmak için bir şey istiyorum.

- Haluaisin jotain, jolle voin kirjoittaa.
- Haluaisin jotain, johon voin kirjoittaa.

Nehir üzerine yeni bir köprü inşa ediliyor.

Uutta siltaa rakennetaan joen yli.

Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

Yhteiskuntajärjestys ei tule luonnostaan: sen perusta on tavoissa.

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

Ristiriidasta selviytymisellä - ja itsekkyyden yläpuolelle nousemisella -

Aslında sırt çantası bile olur. Bakın, üzerine yatıyorum.

Voin käyttää reppua makaamalla sen päällä.

Daha ayrıntılı olarak bunun üzerine tekrar gitmek istiyorum.

Haluan käydä sen vielä läpi tarkemmin.

Tom genellikle sosisli sandviçlerinin üzerine hardal ve ketçap koyar.

Tavallisesti Tom panee makkarasämpylöihinsä sinappia ja ketsuppia.

Sonra, Khumbu Buz Çağlayanı'nın üzerine ahşap bir köprü inşa edildi.

Puista rakennettiin silta Khumbun jääputouksen yli.

Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.

Tom istui alas kivelle ja otti pikkukiven pois kengästään.

- Sen tamamen iyileşmene konsantre olmalısın.
- Sen tamamen iyileşmen üzerine yoğunlaşmalısın.

Sinun täytyy keskittyä kokonaan toipumiseesi.

Tom bir parça et kesti ve onu tabağının üzerine koydu.

Tomi leikkasi lihapalasen ja laittoi sen lautaselleen.

Çoğu zaman bu tarantulaları hareket ettirmenin yolu nazikçe üzerine doğru üflemektir.

Tarantulat saa usein hyvin liikkeelle - puhaltamalla niitä kevyesti.

Lateks eldiveni alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Lateksikäsine vedetään - purkin yli, käärmeen päästä otetaan kiinni,

Lateks eldivenimizi alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Lateksikäsine vedetään - purkin yli, käärmeen päästä otetaan kiinni,

Google'a ait Motorola tarafından patent ihlalleri üzerine Apple'a karşı dava açıldı.

Patenttirikkomuksia koskevan kanteen Applea vastaan jätti Googlen omistama Motorola.

- Tom çatısının üzerine güneş paneli taktırdı.
- Tom çatısına güneş paneli kurdurdu.

Tomi asennutti aurinkopaneelit talonsa katolle.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Hän keskittyy sivistämiseen, ennaltaehkäisyyn ja ihmisen elintiloissa kulkevien kissojen jäljitykseen.

Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.

Hän pilkkasi itseään humoristisesti, mikä viestii matalasta itsetunnosta.

Belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

lähes sata kotiloa ja kiveä - ja peitti haavoittuvaisen päänsä lonkeroillaan.

Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

- Tomi laittoi laastarin pienen hämähäkkiä esittävän tatuointinsa päälle, jotta hänet päästettäisiin japanilaiselle kuumalle lähteelle.
- Tomi laittoi laastarin pienen hämähäkkiätatuointinsa päälle, jotta hänet päästettäisiin onseniin.

O, mükemmel olan çok derin doğal bir kuyudan suyunu çekti, bunun üzerine çok basit bir kasnak bloğu kurdu.

Hän sai erinomaisen vetensä syvästä luonnollisesta lähteestä, jonka ylle hän oli virittänyt yksinkertaisen taljajärjestelmän.

Tom restoranda herkesin önünde dizlerinin üzerine çöktü, cebinden bir elmas yüzük çıkardı ve herkes alkışlarken Mary'ye evlenme teklif etti.

Tom polvistui ravintolassa kaikkien nähden, otti timanttisormuksen esiin taskustaan ja kosi Maria kaikkien läsnäolevien aploodeeratessa.