Translation of "Yaşamak" in Chinese

0.005 sec.

Examples of using "Yaşamak" in a sentence and their chinese translations:

- O, şehirde yaşamak istiyor.
- Şehirde yaşamak istiyor.

她想住在城市里。

Havasız yaşamak imkansızdır.

沒有空氣生活是不可能的。

Şehirde yaşamak istiyorum.

我想住在城市。

Ben yaşamak istiyorum.

我想活着。

Şehirde yaşamak istiyor.

她想住在城市里。

Ebediyen yaşamak istiyorum.

我想要永远活下去。

Susuz yaşamak imkansızdır.

生活沒有水是不可能的。

Japonya'da yaşamak pahalıdır.

生活在日本很昂貴。

Yalnız yaşamak istemiyorum.

- 我不想獨自生活。
- 我不想一個人住。

Tampa'da yaşamak istiyorum.

我想住在坦帕。

Böyle yaşamak istemiyorum.

我不想过这样的生活。

Boston'da yaşamak istemedim.

我没有想住在波士顿。

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

我想去澳大利亞生活。

Hayatımı korkuyla yaşamak istemiyorum.

我不想在恐惧中生活。

New York'ta yaşamak istiyorum.

我想住在紐約。

Hayatımı böyle yaşamak istemiyorum.

我不想过这样的生活。

Hava, yaşamak için vazgeçilmezdir.

空氣是生命中不可或缺的。

Tom Boston'da yaşamak istemiyor.

湯姆不想住在波士頓。

Birlikte yaşamak zorunda kaldık.

我們要在一起生活。

Burada kim yaşamak ister?

誰會想住在這裡?

Ölmeye gitmiyorum. Yaşamak için gidiyorum.

我去那里不是为了死亡。我去那里是为了生活。

Ben bu şekilde yaşamak istemiyorum.

我不想过这样的生活。

Biz Bostan da yaşamak istemiyoruz.

我们不住在波士顿。

O yaşamak için ne yapıyor?

他靠什么维持生活?

Burası Tom'un yaşamak istediği yer.

这就是汤姆想住的地方。

Tek başıma yaşamak için yeterince yaşlıyım.

我年紀夠大了可以自己一個人住。

Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.

在城市生活和在农村生活很不同。

Onun yaşamak için fazla zamanı yok.

- 他剩下的時間已經不多了。
- 他已經時日無多了。

Yaşamak için güzel bir ev arıyoruz.

我们在找一个漂亮的屋子住。

Biz yaşamak için bir şey yemeliyiz.

人生在世,總要有目標和追求的。

Şerefli ölmektense şerefsiz yaşamak daha iyidir.

好死不如赖活着

Büyük evler yaşamak için mutlaka rahat değildir.

大房子不一定适合住。

İnsanların birbirini sevdiği bir dünyada yaşamak istiyorum.

我想在一個人人相親相愛的世界裏生活。

İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.

人为生而食,非为食而活。

Şehirde yaşamak taşrada yaşamaya göre gerçekten farklıdır.

在城市生活和在农村生活很不同。

Ay yaşamak için iyi bir yer değil.

月球不是一個適合居住的地方。

Burası hayatımın geri kalanında yaşamak istediğim yer.

這裡是我餘生想待的地方

Bu güzel bir yer ama burada yaşamak istemiyorum.

这是个好地方,但我不想住在这儿。

Onlar sana niçin yaşamak için İngilizce öğrenmek zorundasın diyorlar?

怎麼會有人認為不懂英語就不能生存?

Yaşamak için yiyecek, giyecek ve bir eve ihtiyacımız var.

食物、衣服和住所都是生活的必需品。

Büyükbabam hayatının geriye kalan kısmını sakin bir şekilde yaşamak istiyor.

我的外公想安静地度过晚年。

Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

我们爱自己的母亲,几乎不无从知晓,无从感受,就像是活着的本能。