Translation of "했어요" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "했어요" in a sentence and their turkish translations:

결혼도 했어요.

Evlendim.

‎전부 공부해야 했어요

Her şeyi öğrenmeliydim.

모두 이건 정상이라고 했어요.

Herkes durumun normal olduğuna karar kılmıştı.

그래서 전 바꿔야 했어요.

Yani, değişmek zorundaydım.

그러고는 다음날 다시 전화를 했어요.

Bir sonraki gün tekrar aradım

서로 악수도 하고 식사도 했어요.

Birlikte yemek yedik. El sıkıştık.

통증이 너무 심해서 그만둬야 했어요.

Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.

근처 개울에서 물을 길어와야 했어요.

Yakındaki akarsulardan su almak için yürürdük.

잘하지 못하면 화가 나곤 했어요.

eğer bilemediysem, üzüleceğimi düşünürdüm.

매일 증세가 심각해지는 엄마를 지켜봐야만 했어요.

Annemin durumu, gözlerimin önünde her gün daha da kötüye gidiyordu.

화학 약품에 달라붙은 금을 분리하곤 했어요

ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.

한 엄마와 아기와 함께 있도록 했어요.

bir anne ve bir küçük çocuğu koyup

제가 대신 신청할 수 없다고 했어요.

bu centilmen için başvuru yapmama müsaade etmediler.

밤새도록 살사 클럽에서 춤을 추곤 했어요.

salsa kulüplerinde sabaha kadar dans ederdim.

무더운 건기에는 수 킬로미터를 걸어야 했어요.

Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.

표범은 절 풀어주더니 학교에서 나가려 했어요

Beni bıraktı ve bölmeden çıkmaya çalıştı.

다른 이들의 눈을 골똘히 바라보기도 했어요.

gözleri büyük bir sevinçle diğer insanların gözleriyle buluşuyordu.

하지만 전 알아야 했어요. 알고 싶었어요.

Ama bilmem gerekiyordu. Bilmek istiyordum.

‎굴에 돌아가기 쉽게 ‎도와줄까 생각도 했어요

Yuvasına dönmesi için fiziksel olarak yardım etmeyi düşündüm.

실험 참가자들에게 영상을 보면서 횟수를 세라고 했어요,

bunu izleyip topun takım arkadaşları arasında

저는 세계 여러 곳을 여행하고 싶어 했어요.

dünyayı dolaşmak istiyorum.

어떨 때는 집으로 혐오 편지가 오기도 했어요.

Bazen nefret mektupları evime de geliyordu.

"변호사가 말하지 말라고 했어요." 라고 답을 하긴 했지만

''Avukatlar bunu söylememize izin vermiyor'' dediler.

그러자 아빠는 이 차를 우리 캠핑카로 만들겠다고 했어요.

Ama babam ''Hayır, bunu tatil evimiz yapacağız'' diyordu.

거기서 애들이 논다는 걸 알 지 못 했어요."

yani çocukların orada oynadıklarını hiç fark etmemiştim."

저는 다시 한 번 다른 모습을 끄집어내기로 했어요.

yine kendimi geliştirmeye karar verdim,

그는 그 모습이 마치 개방형 교도소처럼 보였다고 했어요.

Bunun küçük bir güvenlik zindanı gibi göründüğünü söyledi.

‎직접 소개도 했어요 ‎여러 번 만나게 해 줬죠

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

제 판단능력은 저하되었고 생각의 흐름이 자주 끊기곤 했어요.

Pek bir anlam veremedim, Düşünce kervanımı çok kolay kaybettim.

그 누구도 다시는 그 런 감정을 안 느꼈으면 했어요.

Kimsenin yeniden böyle hissetmesini istemedim.

재빠르게 생각할 수 있도록 난상토론(브레인스토밍)도 시작 했어요.

daha hızlı düşünmeleri için tüm ekip üyelerime doğaçlamayı öğrettim.

RH: 알다시피, 제 첫 회사는 성장에 대해 집착을 많이 했어요.

RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.

‎살 날이 1년 남짓 남은 이 암컷은 ‎생존법을 얼른 터득해야 했어요 ‎"52일째"

Ve hızlı öğrenmesi gerek çünkü bir yıldan biraz fazla bir ömrü var. 52. GÜN