Examples of using "했어요" in a sentence and their turkish translations:
Evlendim.
Her şeyi öğrenmeliydim.
Herkes durumun normal olduğuna karar kılmıştı.
Yani, değişmek zorundaydım.
Bir sonraki gün tekrar aradım
Birlikte yemek yedik. El sıkıştık.
Acısı koşuyu bıraktıracak derecede çoğalmıştı hatta.
Yakındaki akarsulardan su almak için yürürdük.
eğer bilemediysem, üzüleceğimi düşünürdüm.
Annemin durumu, gözlerimin önünde her gün daha da kötüye gidiyordu.
ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.
bir anne ve bir küçük çocuğu koyup
bu centilmen için başvuru yapmama müsaade etmediler.
salsa kulüplerinde sabaha kadar dans ederdim.
Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.
Beni bıraktı ve bölmeden çıkmaya çalıştı.
gözleri büyük bir sevinçle diğer insanların gözleriyle buluşuyordu.
Ama bilmem gerekiyordu. Bilmek istiyordum.
Yuvasına dönmesi için fiziksel olarak yardım etmeyi düşündüm.
bunu izleyip topun takım arkadaşları arasında
dünyayı dolaşmak istiyorum.
Bazen nefret mektupları evime de geliyordu.
''Avukatlar bunu söylememize izin vermiyor'' dediler.
Ama babam ''Hayır, bunu tatil evimiz yapacağız'' diyordu.
yani çocukların orada oynadıklarını hiç fark etmemiştim."
yine kendimi geliştirmeye karar verdim,
Bunun küçük bir güvenlik zindanı gibi göründüğünü söyledi.
Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.
Pek bir anlam veremedim, Düşünce kervanımı çok kolay kaybettim.
Kimsenin yeniden böyle hissetmesini istemedim.
daha hızlı düşünmeleri için tüm ekip üyelerime doğaçlamayı öğrettim.
RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.
Ve hızlı öğrenmesi gerek çünkü bir yıldan biraz fazla bir ömrü var. 52. GÜN