Examples of using "어린" in a sentence and their turkish translations:
Her neyse, işler değişmeye başladı. Pek çok Güney Koreli genç Avrupa'dan ve
O zamanlar sadece bir çocuktum.
bir çocuğun tırnağı boyutunda görüntüleme çipi.
Yarısından çoğu gençlerden oluşuyor.
Genç yavrular başlarına bela almış.
Genç yavrular birlik olarak yol almaya çalışıyor.
Küçük çocuklarım yok.
Bir de küçük bir çocuğumuz vardı.
Çocukluğumdan
1960'lar ve 70'lerde küçük bir çocuktum,
Kesilmiş uzuvları olan küçük çocukların
Ve o bazıları 6 yaşında olan çocuklara,
Umudum bu yönde.
Bu küçük kız korktu.
Annem okulu oldukça erken bıraktı.
Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.
ve genç öğrenciler için kolay anlaşabilir bir biçime dönüştürdüm.
Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.
...pek bu gençlerin dişine göre değil.
Gece görüşü kapibaranınkinden çok daha iyidir.
içinde büyüdüğüm ev,
Çocukluğumdaki dört kanallı televizyondan
ya da belki sokağa çıkmak üzere olan bir çocuk.
TV muhabiri ile oyuncu arasında ayrım yapmadım.
Yaklaşık iki üç yaşlarında o küçük kız ile aynı yaşlarda
Bu genç sürünün hayatta kalması baş dişi aslana bağlı.
Yavruları da pek bir şey avlayacakmış gibi değil.
Bu kadar küçük puma yavruları nadiren görülür.
Çok küçük bir yaşta bir kâşif olmanın ne demek olduğunu bana gösterdi.
Çoucukluğum süresince gayet Arjantinli hissediyordum
Yavrular, antilopları korkutup kaçırıyor. Doğruca dişiye geliyorlar.
Ama çoğu genç maymun gibi daha öğreneceği çok şey var.
Küçükler susamaya başladı. Yenidoğan bitap düşmüş durumda.
Çocukluğumun çoğunu kayalık havuzlarında geçirdim. Sığ yosun ormanlarına dalardım.
herkese yardımsever olana "küçük yardımcı" gibi.
Gece yarısı ziyafeti bu genç erkeğin daha dominant orangutanlardan kaçınma yöntemi olabilir.
Bu kadar çok av olması burayı ideal bir eğitim alanı yapar. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenen bir jaguar için mesela.
Çocukluk anılarım, buranın kayalıklı kıyıları, gelgitleri ve yosun ormanlarıyla dolu.
Peşinde yavrularla kolay olmuyor. Genç erkek daha çok oyun peşinde gibi.