Translation of "L'oro" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "L'oro" in a sentence and their turkish translations:

Chi vincerà l'oro?

Kim altın kazanacak?

L'oro non comprerà tutto.

Altın her şeyi satın alamaz.

- Devo sapere dove ha sepolto l'oro Tom.
- Io devo sapere dove ha sepolto l'oro Tom.
- Devo sapere dove ha seppellito l'oro Tom.
- Io devo sapere dove ha seppellito l'oro Tom.

- Tom'un altını nereye gömdüğünü bilmem gerekiyor.
- Tom'un altını nereye gömdüğünü bilmeliyim.

L'oro è più pesante dell'argento.

Altın gümüşten daha ağırdır.

La ruggine non attacca l'oro.

- Altın paslanmaz.
- Altını pas almaz.

L'oro pesa più del ferro.

Altın, demirden daha fazla çeker.

Il Sole splendeva come l'oro.

Güneş altın gibi parlıyordu.

I tuoi capelli brillano come l'oro.

Senin saçın altın gibi parlıyor.

L'oro è più prezioso del ferro.

Altın demirden daha kıymetlidir.

L'oro è più pesante del ferro.

- Altın demirden daha ağırdır.
- Altın, demirden daha ağırdır.

L'oro è un metallo molto costoso.

Altın çok pahalı bir metaldir.

L'oro è il re dei re.

Altın kralın kralıdır.

L'oro è più costoso del piombo.

Altın kurşundan daha pahalıdır.

In tanti hanno cercato l'oro, nella zona.

Burada çok fazla altın aranmış.

Pesa di più il piombo o l'oro?

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

L'oro è il più prezioso dei metalli.

Altın metallerin en değerlisidir.

- Le ore del mattino hanno l'oro in bocca.
- Il mattino ha l'oro in bocca.
- Chi prima arriva meglio alloggia.

Erken kalkan erken yol alır.

Gli uomini combattono con il ferro per l'oro.

İnsnlar altın için demirle savaştılar.

L'oro è più prezioso di qualsiasi altro metallo.

Altın diğer bütün metallerden daha değerlidir.

Gli uomini combattono per l'oro con il ferro.

Erkekler altın için demirle savaştılar.

Come la ruggine o la pirite, l'oro degli stolti,

pas veya pirit gibi

L'oro ha un prezzo, ma la conoscenza è inestimabile.

Altının bir bedeli var ama bilgi paha biçilmez.

L'oro si legava alle sostanze e si separava dalle pietre.

ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.

- Non era facile trovare l'oro.
- Non era facile trovare oro.

Altın bulmak kolay değildi.

Prima ha colpito il porto spagnolo di Valparaíso, dove ha preso l'oro e il vino cileni.

İlk olarak Valparaíso'daki İspanyol limanını vurdu. Oradan Şilili altını ve şarabı çaldı.