Translation of "Oynuyordu" in English

Kim oynuyordu?

Who was playing?

Onunla oynuyordu.

She was toying with him.

Tom pasor oynuyordu.

Tom played shortstop.

Hangi takımlar oynuyordu?

What teams were playing?

Çocuklar çamurda oynuyordu.

The children were playing in the dirt.

Tom futbol oynuyordu.

Tom was playing football.

Sami kumar oynuyordu.

Sami was gambling.

- Mary üniversitede voleybol oynuyordu.
- Mary kolejde voleybol oynuyordu.

Mary played volleyball in college.

O, bir çakmakla oynuyordu.

He was playing with a lighter.

O, bir oyuncakla oynuyordu.

He was playing with a toy.

Üç çocuk parkta oynuyordu.

Three children were playing in the park.

O bir çakmakla oynuyordu.

He was playing with a lighter.

Tom seninle oyun oynuyordu.

Tom was toying with you.

Çocuk ahşap bloklarla oynuyordu.

The child was playing with wooden blocks.

Bebek bir çıngırakla oynuyordu.

The baby was playing with a rattle.

Bir grup çocuk oynuyordu.

A group of children were playing.

Tom arka bahçede oynuyordu.

Tom was playing in the backyard.

O, havuzda çocuklarla oynuyordu.

He was playing with the kids in the pool.

Su samuru nehirde oynuyordu.

The otter was playing in the river.

Tom yiyecekleriyle oyun oynuyordu.

Tom toyed with his food.

Dora mutfakta bebeğiyle oynuyordu.

Dora was playing with her doll in the kitchen.

Sami tesbihinin boncuklarıyla oynuyordu.

Sami was fiddling with the beads of his rosary.

Tom telefonunda oyun oynuyordu.

Tom was playing a game on his phone.

Tom üniversitede voleybol oynuyordu.

Tom played volleyball in college.

Gariban bir yanaşmayı oynuyordu burada

the odd one was playing alongside here

Birileri tenis kortunda tenis oynuyordu.

Some were playing tennis on the tennis court.

Tony o zaman nerede oynuyordu?

Where was Tony playing then?

O, bütün gün tenis oynuyordu.

He was playing tennis all day.

Penisiyle iğrenç bir şekilde oynuyordu.

He was playing with his sausage disgustingly.

Çocuklar polisler ve soyguncular oynuyordu.

The boys played cops and robbers.

Tom bu sabah tenis oynuyordu.

Tom was playing tennis this morning.

Sami her zaman kumar oynuyordu.

Sami was always gambling.

Sami, Playstation'da bir oyun oynuyordu.

Sami was playing a game on Playstation.

Kediler baskın çıkma oyunu oynuyordu.

The cats were playing dominance games.

Bir grup çocuk parkta oynuyordu.

A group of children were playing in the park.

Dün gece dizinin tekrarı oynuyordu.

There was a rerun of the episode last night.

- O boş bir tenekeyle futbol oynuyordu.
- Boş bir teneke kutu ile futbol oynuyordu.

He was playing football with an empty can.

çıkarcı düzenbaz hileci bir kapıcı oynuyordu

a rogue trickster trickster playing a concierge

Linda'nın kocası ona karşı ikili oynuyordu.

Linda's husband was two-timing her.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.

The cat was playing with a live mouse.

O sırada kız kardeşi ile oynuyordu.

She was playing with her sister at that time.

Tom bir grup arkadaşla basketbol oynuyordu.

Tom was playing basketball with a group of friends.

Tom her pazartesi günü tenis oynuyordu.

Tom played tennis each Monday.

Tom okul müzikalinde baş rolü oynuyordu.

Tom played the main part in the school musical.

Çok eski bir video oyunu oynuyordu.

She was playing a really old video game.

Leyla çok kurnaz bir oyun oynuyordu.

Layla was playing a very cunning game.

Sami, Leyla ile bir oyun oynuyordu.

Sami was playing a game with Layla.

Sami çok tehlikeli bir oyun oynuyordu.

Sami was playing a very dangerous game.

Sami bir akıllı telefon oyunu oynuyordu.

Sami played a smartphone game.

Farklı sosyal ekonomik sınıflarını teker teker oynuyordu

playing different social economic classes one by one

O, eski bir teneke ile futbol oynuyordu.

He was playing football with an old tin.

Sami, Leyla'nın hayatında önemli bir rol oynuyordu.

Sami was playing an important role in Layla's life.

Frank hasta olamaz. O bütün gün tenis oynuyordu.

Frank can't have been ill. He was playing tennis all day.

Genç kız yan odada oyuncak bir bebekle oynuyordu.

The young girl was in the next room playing with a doll.

- Tom zaman için oynuyordu.
- Tom zaman kazanmaya çalışıyordu.

Tom was playing for time.

- Tom kolejde voleybol oynadı.
- Tom üniversitede voleybol oynuyordu.

Tom played volleyball in college.

Öylesine güzel bir gündü ki birçok çocuk parkta oynuyordu.

It was such a fine day that many children were playing in the park.

- Tom bizim takımın atıcısıydı.
- Tom eskiden takımımızda atıcı olarak oynuyordu.

Tom used to be the pitcher on our team.

- Tom üniversitede basketbol oynadı.
- Tom kolejde basketbol oynadı.
- Tom üniversitede basketbol oynuyordu.

Tom played basketball in college.

O parkta idi, bir yabancı geldiğinde salıncakta oynuyordu, ve o, ona karamelini önerdi.

She was in the park, playing on the swing, when a stranger came by and offered him caramels.

- Bir Allah'ın kulu yoktu.
- İn cin top oynuyordu.
- Tek bir Allah'ın kulu yoktu.
- Kimsecikler yoktu.

There wasn't a soul.

- Ali'yi en son gördüğümde yalın ayak, başı kabak bir durumdaydı.
- Ali'yi en son gördüğümde sefilleri oynuyordu.

When I saw Ali last time, he was barefoot and bareheaded.

- Görünürde kimse yoktu.
- İn cin top oynuyordu.
- Tek bir Allah'ın kulu yoktu.
- Kimsecikler yoktu.
- Etrafta hiç kimseler yoktu.

There wasn't a soul in sight.