Examples of using "«возможность»" in a sentence and their turkish translations:
- Bu harika bir fırsat.
- Bu büyük bir fırsat.
- Bu mükemmel bir fırsat.
- Bu müthiş bir fırsat.
Çok büyük bir fırsat.
Bu senin son şansın.
- Hiçbir ihtimali dışlama.
- Hiçbir olasılığı göz ardı etme.
Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek,
Bu olağanüstü bir fırsat.
O tek olasılık.
Bir ihtimal daha var.
Fırsatı kaçırma.
Bu korkutucu bir olasılıktır.
Mükemmel bir fırsat!
Bu iyi bir fırsat.
Bu nadir bir fırsat.
Her zorluk bir fırsattır.
Bir fırsatın olduğunda beni ara.
Bana açıklamak için bir fırsat ver.
Ben de bu ihtimali düşündüm.
Bu fırsatı kaçırmayın.
ve bilgileri silmenin bir yolu.
Ona kaçma fırsatı verdiler.
- O bana bir fırsat verdi.
- O bana bir imkân sağladı.
Eğer bir şans bulursan uğra.
- O ihtimali değerlendireceğim.
- O ihtimali göz önünde bulunduracağım.
- O ihtimali dikkate alacağım.
O olasılığın farkındayım.
Bana bir açıklama şansı ver.
Fırsat kapıyı nadiren iki kez çalar.
Beklenmedik bir fırsattı.
O iyi bir fırsattı.
Bu bir kaçan fırsattı.
Bu fırsatı takdir ediyorum.
O bir işbirliği olasılığını okudu.
Eline geçen tüm fırsatları değerlendirmeye çalış.
Bir şans bulmadım.
Bu ihtimali düşündüm.
Bu fırsatı boşa harcamayalım.
Sana onu kanıtlamam için bana bir şans ver.
Çıkabiliyorken buradan çıkalım.
Ama fırsatımı kaybettiğimin farkındaydım.
ve fırsatların zor bulunduğunu düşünün.
- Şimdi tek bir olasılık vardır.
- Şimdi yalnızca bir olasılık vardır.
Bu inanılmaz fırsatı kaçırmayın.
Aşağıdaki olasılığı önerecektim.
Tom fırsata atladı.
O olasılığı zaten düşündüm.
Bu fırsatı hak ediyoruz, Tom.
Polis Tom'a teslim olması için şans verdi.
Tom terfi fırsatını kaçırdı.
Bu inanılmaz fırsatı kaçırma.
Kaçırılmış bir fırsat asla geri gelmez.
Böylesine iyi bir fırsatın kaçmasına izin verme.
Başka bir ihtimal düşünmek ister misiniz?
Tom'un geri dönme fırsatı vardı.
Tom'un çoğu kez Fransızca konuşma fırsatı yok.
Tom'la konuşmak için bir şansın var mıydı?
Bu fırsat için size çok minnettarım.
Onu yapmak için henüz bir şansın oldu mu?
Keşke evet diyebilsem.
Ama bu genç topluluğa
Staj yapma imkanı yakalıyorlar.
...midesini doldurma fırsatına karşı koyamıyor.
Bence sanıklara yazma ödevi vermek
kişiye iç gözlemini yapma imkanı veriyor,
Ya da bu işi fırsata çevirip
- Her olasılığı göze aldılar.
- Her olasılığı göz önünde bulundurdular.
İnternet bana popüler olma şansını verdi.
Burs bana, eğitimime devam etme şansı verdi.
Tom'la konuşmak için fırsatın oldu mu?
Bu birbirimizi daha iyi tanımak için bir fırsat?
Sizin için başarısızlık tek seçenektir.
Burs çalışmalarıma devam etmek için bana bir fırsat verdi.
Bu birbirlerini tanımak için iyi bir fırsattır.
Tom'a bunu yapma fırsatı verdim.
- Sana bir şans veriyorum.
- Size bir şans veriyorum.
Tom'la konuşma fırsatın oldu mu?
Hedefim genç kadınların sesi olmak.
Üniversitedeydim ve Fransa'da bir yıl
Bu, kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat.
...şehir ışıkları sayesinde 24 saat iş başında olabiliyorlar.
en önemli sebebi, ebeveynlerimin mirasını onore etmekti.
bir diğer ihtimal de şu güvenlik açığı
O, yurtdışında eğitim alma fırsatı için istekli.
Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.
Ben bir fırsat gördüm ve onu aldım.
O ihtimali dikkate almıyorum.
Cidden Boston'a taşınmayı düşünüyorum.
- Onun kaçmasına izin vermek için çok iyi bir fırsat.
- Kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat bu.
Ve herkes katkıda bulunma yeteneğine sahiptir.
Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
Şansım varken onu öpmeliydim.
Tom'a onu yapması için bir şans vermeliyiz.
Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.
- Tom'un Boston'da Mary ile buluşma fırsatı vardı.
- Tom Mary ile Boston'da buluşmak için bir şans yakaladı.
Bizim için çalışmayı düşüneceğini umuyordum.
Bizim de aynı şekilde olumlu şekilde hareket etme becerimiz var,
Bu olanağa sahip insan sayısı çok ama çok az.
Ayrıca büyük bir fırsat da.
Modern tarımı öğrenme şansına sahip olmak istiyorlar.