Translation of "実際に" in Turkish

0.034 sec.

Examples of using "実際に" in a sentence and their turkish translations:

実際に何十億もです

milyarlarca aslında.

実際にそうなのです

Öyleler.

実際に経験がなければ

Ve eğer böyle bir şeyi tecrübe etmediyseniz

実際にはどうでしょう?

Peki ya uygulamada?

実際に証拠があります

Buna ilişkin kanıtım var.

僕は実際にこれを使う。

Ben aslında bunu kullanıyorum.

では実際に何をすべきか

Peki bu uygulamada ne demek?

実際に何が起こったのか。

Gerçekten ne oldu?

それは実際にあった事だ。

Bu gerçek bir olaydır.

でも実際にはすごく強い。

Ama o aslında çok güçlüdür

でも実際には どうでしょう?

Fakat,bunu gerçekten nasıl yapacağız?

黒海の水って、実際に黒いの?

Karadeniz'in suyu gerçekten kara mı?

彼は実際にそれを実行した。

Gerçekten onu yaptı.

そして私たちは初めて 実際に

ve ilk defa bunu gerçekten yapabiliyoruz.

しかし実際に ヒョウと遭遇したら?

peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

でも 実際には色がないのです

ama aslında rengini kaybetmesi.

これは実際に可能なんですか?

Bu gerçekten mümkün mü?

実際に どうやって育みましょう?

nasıl ona tutunabiliriz ?

実際には起こってないことです。

O, gerçekten olmadı.

君は実際に事故を見たのですか。

Gerçekten kazayı gördün mü?

これは実際にもう始まっています

Aslında, günümüzde bu zaten oluyor.

実際にホルモンに影響を及ぼすからです

iyi ya da kötü yönde.

実際に優れた成果を上げています

ve kendi kendini kanıtlaması.

だって 実際に動物界を見てみると

Çünkü, hayvanlar alemine baktığımızda

実際には 高級化の引き金となって

bu mahalleyi hem kimlik hem de nüfus anlamında

しかし 変革は実際に起こりました

Neyse ki değişim yaşandı.

お金は実際に支払われたのですか。

Para gerçekten ödenildi mi?

彼は実際にアメリカに行ったことはない。

O aslında ABD'ye gitmedi.

実際に飛行機を操縦したのですか。

Gerçekten uçağı uçurdun mu?

彼はキャビアを実際に食べたことがない。

Aslında havyar yemedi.

カバンに荷物を詰めて 実際に出る旅です

gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.

ですが実際に選ばれた作品を見ると

Ve bu insanları daha fazla memnun etti,

実際には 私がビッキーと呼んでいる人物は

Aslına bakarsanız, Vicky dediğim kişi

実際にあらゆる種類の微生物 ウイルス、バクテリアを

her tür mikrobu, virüsü ve bakteriyi

我々はその事故を実際に見たのです。

Aslında biz kazayı gördük.

彼女は実際にはディールに住んでいません。

Aslında Deal'de yaşamıyor.

彼女は実際になんと言ったのですか。

O, gerçekten ne dedi?

経済用語が実際に 検証されていた頃です

yani, bu terimin gerçekten tartışıldığı zamanlara.

実際に何千という読者が 書いてきたのは

Peki, binlerce okuyucu ne yaptı?

実際には体の内部に 広がっているのです

fakat aslında, vücudun derinlerine uzanıyor.

では 実際には どうすれば良いでしょうか?

Uygulamada bu nasıl oluyor peki?

実際に勉強しなければいけないでしょう。

Ben gerçekten çalışmak zorunda olacağım.

実際に地球はどんどん温かくなっている。

Aslında Dünya ısınıyor.

実際に、この薬で痛みは和らぐのだろうか?

Bu ilaç gerçekten ağrıyı hafifletiyor mu?

実際にはまだ誰も銃で撃ったことがない。

Aslında daha kimseyi vurmadım.

もし 私が実際には ひどく意地悪だとしたら?

Ya gerçekten de çok kötülük yapmışsam?

理論は結果だが実際にうまくいくだろうか。

Teoride her şey çok güzel ama pratikte işe yarayacak mı?

私たちの考えは実際には役に立たなかった。

Düşüncemiz uygulamada çalışmadı.

実際に起こったことをトムに言っちゃダメだぞ。

Gerçekten ne olduğunu Tom'a söyleyemezsin.

私たちの計画は実際には旨く行かなかった。

Planımız pratikte işe yaramadı.

実際に 私自身で定期的に ブレーキを調整しています」

Hatta düzenli olarak ayarlamaları kendim yapıyorum." dedim.

実際には 健康と言うには ほど遠い状態でした

Ama gerçekte, iyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştım.

私のような子のための 実際にあった役柄です

Bunlar, benim gibi biri için var olan rollerdi.

しかし実際により多くの人々が視聴したのは

Ama ne izlediklerine bakarsanız,

実際にかかった費用は見積もりより高かった。

Gerçek bedel tahmin edilenden daha yüksekti.

今まで実際にそれを試したことがありますか。

Hiç gerçekten bunu denediniz mi?

AIは実際に 単純労働を どんどん奪っていますが

Gerçekten de yapay zekâ çok sayıda rutin işi elimizden alıyor

次の段階としては なるべく早く実際に会うこと

Sonra, gerçek hayatta mümkün olduğu kadar hızlı tanışmak istedim,

もちろん実際には どちらでもありませんでした

Elbette, her ikisi de doğru değildi.

実際には、彼らが興味を持つのは権力だけなのだ。

Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.

我々はその事故を実際に目撃したわけではない。

Aslında kazayı görmedik.

何か実際に起これば、私は臨機応変にやるだけだ。

Eğer bir şey olursa, sadece duruma göre hareket ederim.

私はトムとジョンの喧嘩を実際に見たことがなかった。

Aslında Tom ve John'u hiç kavga ederken görmedim.

実際に行動を 起こさないといけないと思いました

ve kesinlikle bir şeyler yapmam gerekecekti.

実際に瞑想しているかどうか わからないでしょう

Bakın, mesela şu an aslında meditasyon yapıp yapmadığımı bilemiyorsunuz,

トムは今実際に何が起きているのか知らないでいる。

Tom gerçekten neler olduğunu bilmiyor.

実際に会わずに、他者と交流する方法についてです

fiziksel olarak mevcut olmadan sosyal ilişki kurma yolları bulmak.

私はあなたが実際にそのことを知っていると思う。

Onun hakkında bildiğini düşünüyorum.

えーっと、それで実際に私に会ってみて、どう思った?

Aslında benimle ilk kez karşılaştığında ne düşündün?

実際に 数百人もの仕事選びの コーチングを行ったことです

gerçek mesleki kararların nasıl alınacağı hakkında yüzlerce insana koçluk yaptık.

テーブルマナーがわからないとしても、実際には問題でありません。

Sofra adabını bilmiyorsam gerçekten önemli değil.

理論上はそれは可能だけれど実際にはとても難しい。

Teorik olarak mümkündür, ancak uygulamada çok zor.

フェイスブックでの絶対的なプライバシーは幻想であり、実際には存在しない。

Facebook'ta mutlak gizlilik bir yanılsamadır. Gerçekte yoktur.

つまり 脳の物理的な構造が 実際に変わるわけですから

Burada, beynin fiziksel yapısı değişiyor.

外国を知る一番良い方法は実際に行ってみることです。

Yabancı bir ülkeyi tanımanın en iyi yolu oraya bizzat gitmektir.

私達はたくさんの金を実際には使用しないものに使う。

Gerçekten kullanmadığımız şeylere yığınla para harcıyoruz.

私たちは海のことを 実際にはどれくらい知っているのか?

Okyanuslarımız hakkında aslında ne kadar şey biliyoruz?

実際に受けている時ではなく あくまで準備している時に

henüz sınava bile girmemiş oluyorlar.

実際に ソーシャルメディアなしの生活は とても前向きなものになるでしょう

ve sosyal medyasız bir yaşam çok pozitif olabiliyormuş.

実際に苦闘することができず 習得できていなかったのです

Zorluklarla karşılaşmadıkları sürece öğrenemezlerdi.

これは実際に配送センターから 配達の様子を見ているところです

Bu aslında dağıtım merkezinden teslimat olayının görüntüleri;

私は彼の名前は知っているが実際に彼と話したことはない。

Onu ismen tanıyorum ama aslında onunla hiç konuşmadım.

この機械がどのようにして動くかを実際に説明しましょう。

Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayacağım.

実際にはこの土地は 最低5から10年間 再開発不可能となりました

arazi en az 5-10 yıl süre ile imara açılmıyor.

仕事を楽しむ人もいるが。実際に、彼らは働くのが大好きなのである。

İşinden zevk alan bazı insanlar var, aslında onlar çalışmayı seviyor.

原則として、客車に駐車場がなくてはならないが、実際にはあり得ない。

Prensip olarak, her araç için bir park yeri olmalıdır. Uygulamada, bu doğru değildir.

しかし実際に何が起こったかを 目の当たりにして 彼は泣き崩れました

Gerçekten ne olduğunu görünce de gözyaşlarına hakim olamadı.

誰でも法律を知っていることになるが、実際には知っている人は少ない。

Herkesin hukuku bilmesi gerekiyor ama birkaç kişi gerçekten biliyor.

実際にこの物質を見つけて 正体を突き止めることはできるのでしょうか?

Bunu gerçekten de bulup ne olduğunu çözebilecek miyiz?

「地球環境のために」と言っているが、実際には「地球で生きていく人間のため」だ。

" Dünyanın çevresinin iyiliği için söylüyorum," ama aslında o "Dünya üzerinde yaşayan insanların iyiliği için. "

そして学校で行っていることと 彼らが実際に関心があることを繋げることです

onların istedikleri arasında bağ kurmayı görevim olarak bilirim.

メアリーはピアノが上手だとトムから聞いてはいたが、実際に演奏を聴くまで私は信じていなかった。

Tom bana Mary'nin piyano çalmada iyi olduğunu söyledi fakat ben onun çalışını duyuncaya kadar gerçekten inanmadım.

- トムは実際に何が起きているのかを知っている。
- トムは何が本当に起こっているのか知っている。

Tom gerçekte neler olduğunu biliyor.

実際に見ることも聞くこともできないさまざまなものを、われわれはテレビによって知ることができる。

Televizyondan gerçekte göremediğimiz ya da duyamadığımız değişik şeyler öğrenebiliriz.

実際には、極めて些細な意味における場合を除いて、このことはまったく事実ではないように思われる。

Aslında, bu çok önemsiz bir anlamda hariç, hiç doğru gibi görünmüyor.

- 彼女は見掛けほど実際に若くない。
- 彼女は見かけほど若くない。
- 彼女は見かけほど若くはない。
- 彼女は外見ほど若くはない。

O, göründüğü kadar genç değil.

More Words: