Translation of "Grüne" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Grüne" in a sentence and their turkish translations:

Sie hasst grüne Paprikas.

O, yeşil biberlerden nefret ediyor.

Sie hat grüne Augen.

Yeşil gözleri var.

Er hat grüne Augen.

Onun yeşil gözleri var.

Tom hat grüne Augen.

Tom'un yeşil gözleri var.

Millie hat grüne Augen.

Millie'nin yeşil gözleri var.

Tom hasst grüne Paprika.

Tom yeşil biberden nefret eder.

Ich liebe grüne Paprika.

Yeşil biberleri severim.

Hat Tom grüne Augen?

Tom'un yeşil gözleri var mı?

Maria hat grüne Augen.

Mary'nin yeşil gözleri var.

Letzte Nacht aß ich zwei grüne Äpfel und eine Schale grüne Trauben.

Geçen gece iki yeşil elma ve bir kase yeşil üzüm yedim.

Sie investieren in "grüne" Arbeitsplätze

Çevre ile ilgili işlere yatırım yapıyorlar

...kehrt diese Grüne Meeresschildkröte zurück...

...geri geliyor bu yeşil kaplumbağa.

Dieser Papagei hat grüne Federn.

Bu papağanın yeşil tüyleri var.

Farblose grüne Ideen schlafen wütend.

- Renksiz yeşil fikirler öfkeli uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkelice uyur.
- Renksiz yeşil fikirler öfkeli bir şekilde uyur.

Ich mag die grüne Farbe.

Yeşili beğenirim.

Was ist dieses grüne Zeug?

O yeşil şey de ne?

- Zeig mir bitte das grüne Hemd.
- Zeigen Sie mir bitte das grüne Hemd.

Lütfen bana yeşil gömleği gösterin.

Es gibt rote, grüne und gelbe.

Kırmızı, yeşil ve sarı olabiliyorlar.

Tom gab Mary das grüne Notizbuch.

Tom, Mary'ye yeşil defteri uzattı.

- Sie sind grün.
- Sie sind Grüne.

Onlar yeşil.

Grüne Gebäude, sowohl neu als auch nachgerüstet;

yepyeni ve teknoloji bakımından yenilenmiş yeşil binalar;

Sie hat grüne Augen und hellbraune Haare.

Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçları var.

Tom hat blondes Haar und grüne Augen.

- Tom'un sarı saçları ve yeşil gözleri var.
- Tom sarışın ve yeşil gözlü.

Möchtest du das Grüne oder das Blaue?

Yeşili mi yoksa maviyi mi istiyorsun?

Denn grüne Pflanzen bedeuten in der Regel Ressourcen.

çünkü yeşil bitkiler genelde kaynak demektir.

Eine grüne Banane ist nicht reif genug zum Essen.

Yeşil bir muz, yenecek kadar olgun değildir.

Der grüne Außerirdische ist menschenähnlich und 3,7 Meter groß.

Yeşil uzaylı, insansıdır ve 3.7 metre boyundadır.

Ich wüsste gern, was dieser grüne Fleck in der Ferne ist.

Uzaktaki o yeşil noktanın ne olduğunu merak ediyorum.

Geh nicht über die Straße, wenn das grüne Ampelmännchen am Blinken ist.

Yeşil adam yanıp sönerken yolu geçmeyin.

Ich drehte mich um und schaute in zwei wunderschöne grüne Augen unter mir.

arkamı döndüğümde bir çift güzel yeşil göz aşağıdan bana bakıyordu