Translation of "Hoş" in Arabic

0.011 sec.

Examples of using "Hoş" in a sentence and their arabic translations:

- Hoş geldiniz!
- Hoş geldiniz.

- أهلاً و سهلاً!
- مرحباً بك!
- اهلا وسهلا
- مرحبا!

- Tatoeba'ya hoş geldiniz.
- Tatoeba'ya hoş geldiniz!

- مرحباً بك في تتويبا.
- أهلاً و سهلاً بك في تتويبا.

- Eve hoş geldin.
- Yuvaya hoş geldin.

مرحباً بك في المنزل.

Öncelikle hoş geldiniz.

في البداية أهلاً بكم.

Bu hoş karşılanmıyordu

هذا لم يكن موضع ترحيب

Pekte hoş karşılanmıyor

غير مرحب به للغاية

Eve hoş geldin.

مرحباً بك في المنزل.

Japonya'ya hoş geldiniz.

أهلاً و سهلاً بك في اليايان.

Kulübümüze hoş geldiniz.

نحن نرحب بك في نادينا.

Vikipedi'ye hoş geldiniz.

مرحبا بكم في ويكيبيديا.

Hoş bir his değildir.

ليس شعوراً جيداً

Hareket çağına hoş geldiniz.

مرحباً بكم في عصر الحركة.

Gerçekten hoş ve canlı.

لطيفة ومشرقة.

Hoş görüntüler ortaya çıkarıyor

يكشف صور جميلة

Sen hoş bir çocuksun.

- أنت ولد مُطيع.
- إنك ولد مهذّب.

Senin elbisen çok hoş.

فستانك جميل جدا.

Bunlar iki hoş resimdir.

هاتان صورتان جميلتان.

Bu kuş tüyleri hoş.

إنّ هذه الريشات جميلة جدّا.

İnsanlar diğer insanları hoş karşılamak

حيث -كما تعلم- يبذل الناس قصارى جهدهم

Armağan Bey hoş geldiniz diyor.

يقولون أهلاً بك يا سيد أرمان.

Anlaşmazlıkları hoş görmeyi mümkün kılıyorsa

فيمكن أن ننهمك مع مخالفينا،

Olduğumu düşündüğün kadar hoş değilim.

أنا لست لطيفًا كما تظنني.

Ben hoş bir akşam geçirdim.

أمضيت ليلة ممتعة.

Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.

هاتان صورتان جميلتان إطاراهُما.

Tom çok hoş bir adam.

توم رجل ممتاز

Tom'un hoş bir gülümsemesi var.

.لتوم إبتسامة جميلة

Hoş geldin ey Ramazan ayı.

أهلا رمضان.

Ve arkadaki mavinin hoş katmanlarına dönelim.

ودرجات الأزرق الجميلة في الخلفية.

Yine birilerini hoş tutmak zorunda olduğumu;

مرة أخرى ، أفهم أنني يجب أن شخصًا يعجب في

Diyor gibi. Kulağa da hoş geliyor

كما يقول. يبدو جيدًا أيضًا

Video sponsorumuz olarak tekrar hoş geldiniz .

Napoleon-Souvenirs.com ، المتجر الإلكتروني لمحبي عصر نابليون.

Hoş bir akşam için teşekkür ederim.

- شكراً لكَ على الأمسية الرائعة.
- شكرأ لكِ على الأمسية الممتعة.

Sanırım sen gerçekten hoş bir insansın.

أعتقد أنك شخص لطيف حقاً

O, o elbisenin içinde hoş görünüyor.

- تبدو جميلة في هذا الرداء.
- شكلها فاتن في ذلك الفستان.

Tekrar hoş geldiniz. Biz sizi özledik.

أهلاً بعودتك. لقد اشتقنا إليك!

O hoş bir sonbahar akşamı idi.

كان ذلك مساء خريفي جميل.

Belirsizlik ve karşıya bağımlılık yoksa iyi hoş,

فإن لم يكن المستقبل غامضاً، ولا حاجة هناك للعمل الجماعي، فحسناً

Artık ekstra her vücudun sıcaklığı hoş karşılanıyor.

‫الآن، أي تدفئة جسدية إضافية مرحب بها.‬

Ben ona hoş bir kız olduğunuzu söyledim.

أخبرتها أنك فتاة لطيفة.

Gerçeğin hoş olması, işine gelmesi veya gelmemesinden bağımsız.

حتى ولو لم يكن جميلاً أو مريحاً أو مرضي.

Nahoşun hoş olmayan anlamına gelmesinin bir nedeni var.

أن "غير المتفق عليه"، مرادفة لكلمة "غير مريح" لسبب ما.

Bu pek hoş kokmayacak ama serinlememe yardımcı olacaktır.

‫لن تكون رائحتها طيبة، ‬ ‫ولكنها ستساعد على تهدئة حرارتي.‬

- Sen hoş bir çocuksun.
- Sen iyi bir oğlansın.

- أنت ولد مُطيع.
- إنك ولد مهذّب.

- Her zaman "Lütfen", "Teşekkürler", "Affedersiniz" ve "Hoş geldiniz" deyin.
- Her zaman "Lütfen", "Teşekkürler", "Affedersiniz" ve "Hoş geldiniz" de.

فليكن كلامك مصحوبا بِ‍”من فضلك،“ و”شكرا لك“، و”لو سمحت“ و”على الرحب والسعة“ دائما.

Dünya'nın en sürprizlerle dolu gecesine hoş geldiniz. DÜNYA'DA GECE

‫أهلًا بكم في أكثر ليالي الكوكب إدهاشًا.‬

Yunan ticaret şehri ve bölgedeki İberyalı kabileler Romalıları hoş karşıladı.

رحبت المدن التجارية اليونانية والقبائل الأيبيرية في المنطقة بالرومان

Hoş karşılanmadı - Napolyon'a olan sadakati ultra-kralcılar tarafından hor görüldü.

مثل غيره من المارشالات - كان ولاءه لنابليون محتقرًا من قبل الملكيين المتطرفين.

Boyut ve şekil doğruluğunun hoş bir dengesi sayesinde kendine benimsedi.

انها تؤدي للتساوي بين المساحة والشكل الحقيقي بشكل أدق

Bu şehirde güzel bir Müslüman çiftle tanışmak çok hoş oldu.

إنّه لأمر ممتع أن يتعرّف المرأ على زوج من المسلمين في هذه المدينة.