Examples of using "大変だ" in a sentence and their turkish translations:
Tanrım!
Gerçekten zor.
Tanrım, bu kötü!
Kaymak, ölümle sonuçlanabilir.
Bu zor olabilir. Ama bir deneyelim.
Tanrım, baksanıza. Resmen paramparça...
Bu şehirde yaşamak zordur.
Deliğin gittiği yönü hissedebiliyorum. Tanrım.
Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.
O kadar zor muydu?
- Evimi bulmakta zorlandın mı?
- Evi bulmakta zorlandın mı?
Tanrım! Araba anahtarlarını kaybettim.
Sen bulunması zor bir kızsın, değil mi? Çok iyi iş çıkardın.
Fakat bu engin, tekdüze kumullarda karanlıkta yol bulmak zor.
Eğer saman yanarsa, gerçek bir felaket olur.
İşi bitirmek zordu.
Taksiler sağanak sırasında seyrekti.
O günlerde seyahat etmek çok daha zordu.
Gıda alerjiniz varken dışarıda yemek yemek zordur, değil mi?
Böyle tünellerde ilerlerken kaybolmak hiç eğlenceli değildir.
Çocuğu yatağa koyarken sıkıntı çektim.
Ama devasa çöl arazisinde bir akrep aramak çok uzun sürebilir.
Peşinde yavrularla kolay olmuyor. Genç erkek daha çok oyun peşinde gibi.
Nick Tokyo'daki yüksek fiyatlar hakkında bana şikâyette bulundu.
Bu dağa tırmanmak zordur.
Buraya geldiğinden beri kamp mı yapıyorsun? Çok berbat olmalı.
Bir iPad app oluşturmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
Pekala, otuzundan sonra işleri değiştirmek zordur bu yüzden bunu gerçekten yapmak istemiyorum.
- Bir piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
- Bir piknik masasını kurmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
İngilizceyi öğrenmek zordur.
Seyahat etmek o günlerde çok daha zordu.
Yurt dışına ilk yolculuğumuzda birlikte gittiğim bir arkadaş cüzdanını çaldırdı. Bunun iyi bir izlenim bıraktığını sanmıyorum.
- Bu çok kötü.
- Ne yazık!
- Vah vah!
Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.