Examples of using "実は" in a sentence and their turkish translations:
aslında stratomalitlerdi.
fakat bilmelisiniz ki
ama gerçekliği biliyorsunuz...
Aslında ben Boston'da doğdum.
Bunlarla birlikte,
Gerçeklik bir sahtekârdı.
- Sadece bir gerçek var.
- Yalnızca bir gerçek var.
İşin aslın bakarsan, o doğrudur.
Gerçek benim başka bir randevumun olmasıdır.
Aslına bakarsan çorba çok tuzluydu.
Sadece tek bir gerçek var.
Doğrusunu isterseniz o benim kız kardeşim.
sadece konuşmalarının yüzde 25'ini bilgi aktarmaya
Problem çözmenin
Gerçekler aksi yönde.
Aslında o hasta.
Nitekim, o Amerika Birleşik Devletlerine gidiyor.
Bu dut yemek için iyidir.
Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.
Kızımın regi sevdiği ortaya çıktı,
aslında beyninin dışında, kollarında.
Gerçek benim yüzemememdir.
Aslında, senden bir iyilik istiyorum.
O gerçek inkar edilemez.
Gerçek kurgudan daha yabancıdır.
Açıkçası, bir şeyi yarım yapmak,
Bu meyveler güneşte kurutuldu.
Gerçekler herkes tarafından öğrenildi.
- Aslında, onu yaptım.
- Gerçek şu ki, onu ben yaptım.
Aslında o iyi yüzemez.
Aslında ona bir kart yazdım.
Güzel çiçekler her zaman iyi meyve vermezler.
Dürüst olmak gerekirse, ben de Japon öğrenmek istiyorum.
Gerçekten de o bir seçimdi.
Ancak gerçek çok daha akıcı
Gerçek söylentinin asılsız olmasıdır.
Gerçek önemli mi?
Aslında, ben onu sevmiyorum.
Meyve, onun bu dönüşümünün kanıtıdır.
Gerçek şu ki ebeveynler suçlanacaktı.
Aslında kendimizi yenilgiye hazırlamıştık.
Aslında hiç New York'ta bulunmadı.
Hiç kimse gerçeği inkar edemez.
Gerçek öğrenilmek için hâlâ duruyor.
Gerçek onun o akşam geç uyumasıdır.
Aslında bu filmi daha önce izledim.
O bir öğretmen olarak çalışıyor fakat aslında bir casus.
Gerçekten endişelenmeye başlıyorum.
Bu gerçekler kesin.
Bu gerçek onun suçsuzluğunu kanıtlar.
1983'te bir şey oldu.
Fakat gerçek, bundan çok daha zor ve karmaşık.
Gerçekten konuşmak zorunda değilim
Olay şu ki ben uyumayı çok seviyorum.
Aslında, okumak için Yeni Zelanda'ya gidiyorum.
Aslında onun hakkında bir şey bilmiyorum.
Aslında, o sadece bir söylentiydi.
Aslında o sadece bir söylentiydi.
- Gerçek onun yalan söylemesidir.
- Gerçek şu ki o yalan söyledi.
Şimdi itiraf etmeliyim ki
aslında bize çok benziyor.
Yani, pek bir şey yok.
Aslına bakarsan, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
Açıkçası, daha önceki kadar iyi değilim.
Aslında sen oldukça haklısın.
Aslında bu benim dördüncü sorum olacak.
Bu gerçek onun suçsuzluğunu kanıtlar.
O gerçeğin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Doğruyu söylemek gerekirse bu sabahtan beri bir şey yemedim.
Gerçek yanımda para olmamasıdır.
Aslına bakarsanız Hawaii gezisini bir ödül olarak kazandım.
Gerçek bugün okula gitmememdir.
Aslında, para önemli bir şey değil.
Aslında garip bir şey olur.
Çünkü gerçek şu ki hastalığa yakalandığımda
Maalesef, durum böyle değil.
Gerçek onun iş için uygun olmadığıdır.
Aslında onu sevmiyorum.
Gerçeği söylemek gerekirse, mesele hakkında bir şey bilmiyorum.
Bu, esas itibarıyla, bilimin sırrıdır.
Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
Gerçek şu ki, onun hakkında hiçbir şey bilmiyor.
Ananas ve limon gibi asitli meyveler ekşidir.
Aslında eski erkek arkadaşımla geri döndüm.
O bir sporcu gibi görünüyor, ama bir yazar.
Kendi matematik becerilerinden endişe eden
ve saldırmaya hazır gergedanların öldürülmesi öldürmelerinden daha olası.
- Gerçek onun hakkında bir şey bilmememdir.
- Gerçek şu ki onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Gerçek bütün parayı harcamış olmamdır.
Gerçek şu ki, Ellen seni dünyalar kadar sevdi.
Sigara içmenin zararlı olduğu gerçeğini inkar etmek yok.
Bariz gerçek gerçekten bir yalandı.
Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.
Aslında bugün bunu destekleyecek somut verilere sahibiz.
Hepimiz dehşet verici rakamları biliyoruz.
Her kolunun dibinde, sert kabukları aşabilecek bir delici var.
Gerçek kitabı henüz okumamış olmamdır.
Gerçek kedimin utangaç olmasıdır.