Translation of "Insanın" in Italian

0.007 sec.

Examples of using "Insanın" in a sentence and their italian translations:

Bilirsiniz her insanın

Tutti hanno quell'amico...

İnsanın doğasında var.

È la natura umana.

İnsanın geleceği, kadındır.

Il futuro dell'uomo è la donna.

çok sayıda genç insanın

che ci sono invisibili

Google, modern insanın Tanrısı.

Google è il Dio del nostro uomo moderno.

Her insanın hataları vardır.

Ogni uomo ha le sue colpe.

Acı çekmek insanın kaderidir.

- Soffrire è il destino dell'uomo.
- È il destino dell'uomo soffrire.

çünkü çoğu insanın seçtiği kart

perché la carta che più persone scelgono

Bir insanın ruhsal durumunu ölçebiliyor

possiamo già stimare l'umore di una persona,

İnsanın kendini dövesi geliyor yani...

E tu vuoi solo prenderti a calci, perché è...

Köpek insanın en iyi arkadaşıdır.

Il cane è il migliore amico dell'uomo.

Bir insanın konuşmaya ihtiyacı var.

Qualcuno deve parlare.

Daha fazla insanın ölebilecek olmasıdır.

il che significherebbe che più persone morirebbero.

Köpekler insanın en iyi dostlarıdır.

Il cane è il miglior amico dell'uomo.

Çoğu insanın yaptığı şey budur.

È quello che fanno la maggior parte delle persone.

Yedi milyon insanın yaşadığı bir şehir

una città di sette milioni di persone,

Birçok insanın önünde bir konuşma yaptı.

Fece un discorso di fronte a molte persone.

Her insanın kendi zayıf noktaları var.

Ogni uomo ha i suoi punti deboli.

Bir insanın kaç tane kromozomu vardır?

Quanti cromosomi ha un essere umano?

Bir sürü insanın yardımımıza ihtiyacı var.

- Molte persone hanno bisogno del nostro aiuto.
- Molta gente ha bisogno del nostro aiuto.

Bu birçok insanın yaptığı bir hata.

- È un errore che fanno molte persone.
- È un errore che fa molta gente.

İnsanın açgözlülüğü ne zaman son bulacak?

Quando finirà l'avidità umana?

Çoğu insanın onunla bir sorunu yoktur.

La maggior parte delle persone non ha problemi con questo.

Papağan bir insanın sesini taklit edebilir.

- Un pappagallo può imitare la voce di una persona.
- Un pappagallo riesce a imitare la voce di una persona.
- Un pappagallo riesce ad imitare la voce di una persona.

Her insanın kendi güçlü noktaları vardır.

Ogni uomo ha i suoi punti forti.

Alkol bir insanın karaciğerini yok edebilir.

L'alcol può distruggere il fegato di un uomo.

- Birçok zengin insanın evlerinde güvenli bir odası var.
- Birçok zengin insanın evinde kasa odası vardır.

Molte persone ricche hanno una camera blindata nelle loro case.

Birçok insanın, arabada oturup dikiz aynasına bakan

È il motivo per cui molte persone vivono

çoğu insanın ödünü koparan şeyleri yaparken sakinim.

resto calma quando faccio qualcosa che normalmente spaventa tutti a morte.

İnsanın karnına vuran o berbat hissi yaşadım.

Sì, quella terribile sensazione nello stomaco.

Her insanın ödemesi çalışması ile orantılı olacaktır.

La paga di ogni uomo sarà proporzionata al suo lavoro.

Tom bir insanın isteyebileceği her şeye sahip.

Tom ha tutto quello che un uomo potrebbe volere.

Bir insanın karnı doyar ama gözü doymaz.

L'occhio è più grande della pancia.

Fransa'da pek çok genç insanın motosikleti var.

In Francia, molti giovani hanno delle moto.

Tom çoğu insanın olduğunu sandığından daha akıllıdır.

- Tom è più intelligente di quanto non pensi la maggior parte delle persone.
- Tom è più intelligente di quanto non pensi la maggior parte della gente.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

Nel combattimento uno contro uno un umano non ha chance.

Çoğu insanın boğulmasının sebebi nefes refleksine karşı koyamamaktır.

Molta gente annega perché ha l'istinto di respirare.

Pek çok insanın uykusu için bu optimal olacaktır.

È ottimale per il sonno della maggior parte della gente.

Mümkün olan en geniş çapta insanın hoşuna gidebilmeli,

deve coinvolgere il maggior numero di persone possibile,

Genç bir insanın sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olabilir

I giovani possono avere centinaia di amici sui social media,

Bu, çoğu insanın hiç duymadığı küçük bir ülke.

È un paese minuscolo che la maggior parte della gente non ha mai sentito nominare.

Bir köpek bir insanın koşabildiğinden daha hızlı koşabilir.

Un cane corre più veloce di un uomo.

Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.

Il cuore di un uomo ha approssimativamente la stessa dimensione del suo pugno.

Sağlıklı bir insanın bakış açısından bu bir absürdlüktür.

Dal punto di vista del senso comune questa è un'assurdità.

Ve o insanın kalbini açan duyguyu hissettiğini tahmin ediyorum.

e sentire per lui un amore capace di espandere il proprio cuore.

Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir

È un miliardo e 250 milioni di persone che escono dalla povertà,

Felsefe bir insanın altı ayda öğrenebileceği bir şey değil.

La filosofia non è una cosa che si può imparare in sei mesi.

Uluslararası olarak yaklaşık 900 milyon insanın yeterli yiyeceği yok.

- A livello internazionale, quasi 900 milioni di persone non hanno abbastanza da mangiare.
- A livello internazionale, quasi novecento milioni di persone non hanno abbastanza da mangiare.

Her şey insanın ellerinde. Bu yüzden onları sık sık yıka.

Tutto è nelle mani dell'uomo. Per questo motivo, lavale spesso.

Bu köprü işe giden binlerce insanın bir saat yolunu kısaltıyor.

Questo ponte ridurrà di un'ora il tempo di migliaia persone che giungono al lavoro.

Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.

Tom non riusciva a scuotersi di dosso la sensazione che stesse per succedere qualcosa di profondo.

- Bir insanın gecede sadece iki saatlik bir uyku ile yaşayıp yaşayamayacağını merak ediyorum.
- Bir gecede sadece iki saatlik uykuyla bir insanın yaşayabilip yaşayamayacağını merak ediyorum.

Mi chiedo quale uomo potrebbe vivere dormendo solo due ore a notte.

Ve bu nedenle, yelken açarken, insanın şimdiye kadar çıktığı en tehlikeli, tehlikeli

E quindi, mentre salpiamo, chiediamo la benedizione di Dio, nell'avventura

Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

A parte l'uomo, tutti gli animali sanno che lo scopo principale della vita è godersela.

Dünyanın yüzeyinden herhangi bir insanın kat ettiği en uzak mesafe 850 mil idi.

La distanza massima percorsa da un essere umano dalla superficie della Terra era di 850 miglia.

Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.

- Tom si è chiesto perché molte persone in America pensano che il baseball sia più interessante da guardare del calcio.
- Tom si è chiesto perché molta gente in America pensa che il baseball sia più interessante da guardare del calcio.

- Büyük bir insanın arkadaşlığı tanrılardan bir lütuftur.
- Büyük bir adamın dostluğu, tanrıların armağanıdır.

L'amicizia di un grande uomo è un dono degli dei.

- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.

Se si ha il diritto di vivere, allora si dovrebbe anche avere il diritto di morire. Altrimenti, vivere non è un diritto, ma un obbligo.

Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.

Anche se ci fosse vita in altre galassie, è impossibile per l'uomo viaggiare alla velocità della luce per studiarli.

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

Quando hai un legame simile con un animale e hai esperienze simili, è assolutamente stupefacente.

Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.

Al di fuori di un cane, un libro è il migliore amico dell'uomo. All'interno di un cane, è troppo buio per leggere.

Kuşkusuz bu dünyada her erkeğin ve kadının evlenmek için huyu huyuna, suyu suyuna tamamen denk birisi mutlaka vardır; fakat bir insanın sadece birkaç yüz kişiyle tanışma fırsatı bulduğu, bu birkaç yüz kişi içinden belki bir düzinesini yakından tanıdığı, bu bir düzinenin de ancak birkaçıyla dost olduğu göz önüne alınır ve de dünyada milyonlarca insanın yaşadığı hatırda tutulursa kolayca görülür ki dünya yaratıldığından beri doğru erkek doğru kadınla muhtemelen daha hiç karşılaşmamıştır.

- Senza dubbio esiste in questo mondo proprio la donna giusta per ogni uomo da sposare e viceversa; ma se si considera che un essere umano ha l'opportunità di conoscere solo poche centinaia di persone, e tra le poche centinaia che ce ne sono solo una dozzina o meno che conosce intimamente e tra la dozzina, uno o due amici al massimo, si vedrà facilmente, quando ricorderemo il numero di milioni che abitano questo mondo, che probabilmente, da quando è stata creata la terra, l'uomo giusto non ha mai incontrato la donna giusta.
- Senza dubbio esiste in questo mondo proprio la donna giusta per ogni uomo da sposare e viceversa; ma se si considera che un essere umano ha l'opportunità di conoscere solo poche centinaia di persone, e fra le poche centinaia che ce ne sono solo una dozzina o meno che conosce intimamente e fra la dozzina, uno o due amici al massimo, si vedrà facilmente, quando ricorderemo il numero di milioni che abitano questo mondo, che probabilmente, da quando è stata creata la terra, l'uomo giusto non ha mai incontrato la donna giusta.

İnsanın gerçekten yapmak istemediği bir sürü istekleri vardır, ve aksini düşünmek bir yanlış anlama olurdu.O onların istekler kalmasını ister, onların sadece onun hayalinde değeri vardır; Onların yapılması ona karşı daha şiddetli bir hayal kırıklığı olurdu. Böyle bir istek sonsuz hayat için istektir.Eğer onlar yerine getirilse, insan sonsuza kadar yaşamaktan tamamen usanırdı ve ölümü isterdi.

L'uomo ha molti desideri che egli in realtà non desidera compiere, e sarebbe un malinteso supporre il contrario. Egli vuole che restino desideri, hanno valore solo nella sua immaginazione; la loro realizzazione sarebbe una delusione amara per lui. Tale desiderio è il desiderio della vita eterna. Se fosse soddisfatta, l'uomo sarebbe diventato completamente stufo di vivere in eterno, e desiderare la morte.