Translation of "Fakat" in Chinese

0.017 sec.

Examples of using "Fakat" in a sentence and their chinese translations:

Fakat ben istemiyorum.

但是,我不要。

Yorgundum fakat uyuyamadım.

我累了,但是我睡不著。

Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.

不好意思,你剛才說甚麼?

Almanca okuyabilirim fakat konuşamam.

- 我能看德语,但是不能说。
- 我能看懂德语,但不会说。

Gitmedim fakat evde kaldım.

我沒去,但我留在家裡。

Fakat hiç param yok.

但我沒錢。

Babam değil fakat amcamdır.

他不是我父亲,他是我叔叔。

Üzgünüm fakat henüz mümkün değil.

我很抱歉, 但它就是不可能的。

Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.

我听了,但什么也没听到。

Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.

心有餘而力不足。

Etrafa bakındım fakat kimseyi görmedim.

我環顧四周,卻沒看見任何人。

Badminton oynardım fakat artık oynamıyorum.

我以前常去打羽毛球,但現在不打了。

Öğrenme zorlanılmamalı fakat teşvik edilmeli.

學習不該被強迫,而是該被鼓勵。

Üzgünüm fakat seni iyi duyamıyorum.

對不起,但我聽不太清楚你說話。

Gitmeye niyet ettim fakat unuttum.

我本来想走的,但后来忘了。

Tom yüzebilir fakat Mary yüzemez.

Tom會游泳,但Mary卻不會。

Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.

湯姆是個初學者,但他趕上得很快。

Kapıyı çaldım fakat kimse cevap vermedi.

我敲门,但是没有人回应。

Ben bir öğrenciyim fakat o değil.

我是個學生,但他不是。

Üzüm severim fakat çok fazla yiyemem.

我虽然喜欢吃葡萄,但是我吃不了那么多。

O, matematikten hoşlanır fakat ben hoşlanmam.

他喜欢数学,但我不喜欢。

Fakat hiç kimse bana yardım edemez.

但是没人帮得了我。

Onu şahsen tanırım fakat ismen değil.

我知道他的样子,但不知道他的名字。

Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.

我記得那個人的樣子,但是我卻想不起他的名字。

Yüzmeyi severim fakat burada yüzmeyi sevmiyorum.

我喜欢游泳,但我不想在这里游。

İngilizce kolay değildir, fakat çok ilginçtir.

英语不容易,但很有意思。

Onu ismen tanırım fakat şahsen değil.

我知道他的名字,但不知道他长什么样。

O yorgundu fakat çalışmaya devam etti.

他累了,但是他繼續工作。

Her yöne baktı, fakat kimseyi görmedi.

他看了看四周,但沒看見任何人。

Ben piyano çalamam fakat o çalabilir.

我不會彈琴,不過她會。

Seve seve gelirdi fakat o tatildeydi.

她很樂意前來,但是她在休假。

Tom asla sigara içmezdi fakat şimdi içiyor.

汤姆以前从不抽烟,不过现在开始抽了。

İstediğin herhangi birini alabilirsin fakat ikisini değil.

你喜欢哪个就买哪个,但不能两个都买。

İki kişi ortaktır, fakat üç kişi kalabalıktır.

兩人成伴,三人不歡。

Her zaman mutlu görünüyordu fakat asla değildi.

她總是看起來很快樂,但實際上從來不快樂。

Bu ay sıcak geçiyor, fakat bugün hariç.

这个月一直都很热,但今天是个例外。

Bir dolma kalem aldım fakat onu kaybettim.

我买了一支钢笔,但我把它丢了。

Onun kendisiyle evlenmesini istedi fakat o reddetti.

他向她求婚,但她卻拒絕了。

Ben bir doktor değil fakat bir öğretmenim.

我不是医生,我是老师。

Onu aramaya niyet etmiştim fakat aramayı unuttum.

我本来想给她打电话的,结果忘了。

Bir arabam yok fakat kız kardeşimin var.

我没有车,但我姐妹有。

Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.

生活从不会停止,但世俗生活却会。

Onunla İngilizce konuştum fakat kendimi ifade edemedim.

我用英語和他說話,但是他聽不懂。

Sen hatırlamayabilirsin fakat ben asla onu unutmayacağım.

你也许不会记得,而我永远不会忘记。

Fakat ben bir parça et bile yemiyorum.

但是,我一点儿肉也不吃。

Senin planın iyi fakat benimki daha iyi.

你们的计划很好,可是我的更好。

O bir yol değil fakat bir patika.

它不是一條路,而是一條小徑。

Tom kuşkonmaz yer fakat erkek kardeşi yemez.

湯姆吃蘆筍,但是他弟弟不吃。

Onun genç olduğu doğru fakat o çok güvenilir.

确实,他还年轻,但是很靠得住。

Tom sabah erken ayrılmayı umuyordu fakat o uyuyakaldı.

汤姆本想早上早点出发,结果却睡过头了。

Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.

湯姆和珍吵了架,但是第二天早上就和好如初了。

Ona gitmemesini rica ettim, fakat yine de gitti.

我要他不要去,但他還是去了。

"Sen bir turiste benziyorsun." "Fakat ben bir turistim!"

“你看起来像游客。”“可我就是游客!”

Fakat Birleşik Devletler'de, federal hükümetten gelen mesaj çelişkiliydi.

但在美国 联邦政府所传达的信息却模棱两可

Bu üzümler hoş görünüyor fakat, aslında tadı buruk.

那些葡萄看起來很甜,但其實是酸的。

İnsanları aldatmak yanlıştır, fakat kendinizi aldatmak daha kötü.

欺騙別人是錯的, 但更糟的欺騙自己。

Biz ayrıldığımızda yağmur yağıyordu, fakat vardığımızda hava güneşliydi.

我们走的时候下着雨,到的时候有太阳。

O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

他试图自杀,但是失败了。

Tom henüz burada değil fakat yakında onu bekliyoruz.

湯姆還不在這裡,但我們期待他很快就來。

Mary beni sevdiğini söyledi fakat ben ona inanmadım.

玛丽说她爱我,但是我并不相信她所说的话。

Önceleri rock müziği sevmezdim, fakat gittikçe daha çok beğendim.

我本來對搖滾樂沒甚麼好感,但後來卻漸漸喜歡上了。

Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.

士兵作戰時毫無畏縮,但到了最後還是不得不投降。

Birçok kelimeler hecelerine göre telaffuz edilirler fakat bazıları değil.

许多词是根据拼写来发音的,不过有些不是。

Sadece öğrenci değil fakat öğretmeni de tatile can atıyor.

老师和学生一样盼望假期。

Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.

今天天氣很好,但是最近總是下雨。

Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm fakat pencereyi açar mısın?

对不起,打扰一下,能帮忙开下窗子吗?

O, kutuyu kaldırmaya çalıştı fakat bunu yapmayı imkansız buldu.

她試著舉起箱子,但發現不可能做到。

Bugün plaja gitmeyi planlıyordum fakat sonra yağmur yağmaya başladı.

我本来预备今天去海滩的,但接着天就开始下雨了。

Ben çok şey denedim fakat yine de başarısız oldum.

我嘗試過很多東西,但最後都失敗收場。

Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi.

我邀请了二十人参加我们的聚会,但不是所有人都来。

Hava sadece soğuk değil fakat aynı zamanda yağışlı da.

- 天气又冷又湿。
- 天氣很寒冷,雨也很多。

Tom Meryem'den telefon numarasını istedi, fakat o vermeyi reddetti.

汤姆想要玛丽的电话号码但是被拒绝了。

Bu yüzden cümleleri seviyoruz. Fakat dahası biz dilleri seviyoruz.

所以我们喜欢句子。更进一步来说,我们喜欢语言。

Ben masum olduğumu söylemeye devam ediyorum, fakat kimse dinlemeyecek.

我再三申明无罪,但是没人听我讲。

O, ona uzun bir mektup yazdı fakat o okumadı.

她给他写了一封长信,但是他没有看。

Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.

虽然Luciano可能已经是出类拔萃,但他还是乳臭未干。

Mike ve kız kardeşi Fransızca konuşabilirler fakat onlar Japonca konuşamazlar.

麦克和他妹妹会说法语,但不会说日语。

O, evi özlediği için değil fakat parası kalmadığı için döndü.

他不是因為想家,而是因為沒錢才回來的。

Tom 2.30'a kadar burada olabilir fakat sonra, belki olmayabilir.

tom 两点半可能会到,不过,也可能不会

Fakat yüz maskelerinin doğru takılması da bunda bir rol oynayabilir.

但正确地戴口罩也能起到一定作用

Fakat uzmanlara göre, onlar covid-19 hastalarına çoğunlukla çok yakın

但专家们认为最易受气溶胶威胁的

Fakat sadece bir tane varsa, o zaman sadece akşamdan yıkayın."

只有一个的话 就晚上洗干净

Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.

贫穷的不是拥有太少的人,而是想要太多的人。

Bilip bilmediğini bilmiyorum fakat burada Amerika'da garsona bahşiş vermen bekleniyor.

我不知你是否知道,但在美国你要给服务员付小费。

- Üzgünüm fakat şu anda cevaplayamam.
- Üzgünüm ama hemen cevap veremem.

我很抱歉,但我無法立即回答。

Uzun süredir beklediğini biliyorum fakat sadece biraz daha bekler misin?

我知道你已经等很久了,但你能再等一小会吗?

Tom neredeyse bir yerli gibi yazabilir fakat onun telaffuzu berbattır.

Tom写作可以写的像本国人一样,可是他的发音很烂

Ben çalışmak için dışarı gitmene itiraz etmiyorum fakat çocuklara kim bakacak.

我并不反对你出去工作,可是小孩靠谁来照看呢?

Wendy'nin deniz kenarında yetiştiği doğru fakat o iyi bir yüzücü değil.

溫迪的確是在海邊長大的,但是她卻不太會游泳。

O, güzel olduğu için değil fakat herkese nazik olduğu için popülerdir.

她受歡迎不是因為她的美麗,而是因為她親切地對待每個人。

O sadece bana yardım etmeyi reddetmedi fakat aynı zamanda beni azarladı.

他不但没帮我,还骂了我。

O sadece güzel değil fakat aynı zamanda herkese karşı nazik de.

她不仅漂亮,而且对每个人都很好。

Bu maçı gerçekten izlemek istiyorum fakat zamanım olup olmadığından emin değilim.

我倒是很想去看这场比赛,可是不知道有没有时间。

Dersimiz saat dokuzda başlıyor, fakat o dokuzu çeyrek geçeye kadar gelmedi.

我们九点上课,可是他九点一刻才来。

Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.

我的爱好不但广泛而且有用。

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

一方面我们虽然蒙受了损失,但另一方面我们从这次经验中学到了很多。

Matematik aşk gibidir - basit bir fikir fakat o içinden çıkılmaz hale getirilebilir.

数学就像爱情,一个简单的意思,但可以变得很复杂。