Translation of "하죠" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "하죠" in a sentence and their turkish translations:

이렇게 하죠.

Hatta biliyor musunuz?

합쳐 보려고도 하죠.

belki bir araya koymaya.

야생에서는 강해져야 하죠

Buradayken güçlü olmalısınız.

절정없이 만족하기도 하죠.

veya orgazm olmadan tatmin olarak da.

이것을 '미소중력'이라고 하죠.

Bu sebeple ona ''yer çekimsiz ortam'' diyoruz.

‎동시에 기회이기도 하죠

Tabii fırsatlar da.

‎밝기가 알맞아야 하죠

Işık, tam doğru seviyede olmalıdır.

시기로 가보도록 하죠.

büyük patlamadan yaklaşık 400 bin yıl sonrasına gidelim.

하지만 실제로 어떻게 하죠?

Fakat,bunu gerçekten nasıl yapacağız?

부당한 이유로 비난받기도 하죠.

Bazen bazıları suçu onlarda buluyor.

기력이 빠질 만도 하죠.

Enerjinizin hep yüksek olması gerekiyor.

쐐기풀 같은 털이라고 하죠

Bunlara kaşındırma tüyleri denir.

그것은 약간 모순적이기도 하죠.

Benim gibi sohbette kötü olan birinin

제 할 일을 하죠.

işlerimi yapıyordum

그리고 가장 중요하기도 하죠.

ve ayrıca da en önemlisi.

휴대폰 수리원이 되기도 하죠.

veya cep telefonu servis personeli olabiliyorlar.

‎그때까지는 ‎어미에게 의지해야 하죠

O zamana dek... ...annelerine bağımlılar.

‎하지만 찻길을 건너가야 하죠

Ama yolun karşı tarafında.

아니면 수술을 포기해야 하죠.

ya da hiç ameliyat olmamak.

그녀는 웃고 있다고 알려주기도 하죠.

Kadının gülümsediğini size söyleyebilir.

그리고 그 사회에 속해야 하죠.

O toplulukta olmaya ihtiyacımız var.

하지만 아기들은 그렇게 해야만 하죠.

Fakat aslında, yapmaları gereken de budur.

건물을 만들어낼 수 있어야 하죠.

Bir yapı inşa edebilmelisiniz,

압벽 등반가였다가 잠수부가 되기도 하죠.

Kaya tırmanışçılarından dalgıçlara..

‎'모래 언덕의 상어'로 ‎불리기도 하죠

"Kumul köpek balığı" olarak adlandırıldığı da olmuştur.

‎어둠이 깔릴 때까지 기다려야 하죠

Karanlıktan faydalanmak için geceyi beklemesi gerek.

‎이들은 다른 감각에 의지해야 하죠

Onlar başka duyularına güvenmelidir.

‎날개를 펼치면 사람 손바닥만 하죠

Kanat açıklığı erkek elinin açık hâli kadardır.

‎그 길이가 여러분 팔뚝만 하죠

Ön kolunuz kadar.

해보시겠습니까? 당신이 하신다면, 저도 하죠

Buna var mısınız? Siz varsanız ben de varım.

잘하는 사람들에게서 영감을 받기도 하죠.

Aynı zamanda, işinin ehli insanlardan ilham alırlar.

왜 제가 여기에 대해 부끄러워해야 하죠?

Niçin bununla ilgili kötü hissetmeliyim?

90년도에 디제이 티에스토가 리믹스한 곡이기도 하죠.

Sonra 90'larda Tiesto adlı bir DJ tarafından remix yapıldı.

우리 몸에서 적절히 에스트로겐 역할을 하죠.

vücudumuzda doğal östrojenler gibi faaliyet gösterirler.

이곳처럼 혹독한 환경에선 지형이 험준하기도 하죠

Burası gibi zorlu ortamlarda arazi çok zalim olabilir.

저 빛을 따라 동굴을 빠져나가도록 하죠

Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.

미국 경제계는 수익이 가장 중요하다고 하죠.

Amerikalı şirketlere göre “kâr için.”

그들은 천성적으로 천사같으며, 언제나 사랑스럽기도 하죠.

veya her zaman meleksiler ve tatlılar.

잠시 슈퍼버그에 대해 이야기 해보도록 하죠

Bu bakteriler hakkında biraz konuşalım.

‎돌멩이처럼 특이한 자세로 ‎몸을 웅크리기도 하죠

Vücudunu kaya gibi görünen tuhaf bir pozisyona sokuyor.

길이가 왔다갔다 하죠. 아직까지 놀랄 일은 없습니다만,

Uzunlukları değişiyor - henüz şaşırtıcı bir şey olmadı -

라일라의 감정과 기분이 어떤지 이야기를 하기도 하죠.

Lilah’ın duygularını konuştuk

우리의 삶은 계속 이어진다는 것을 깨닫게 하죠.

ve yaşayacağımızdan daha uzun bir yaşamı tanımamızı gerektiriyor.

맞는 말이에요. 바로 이어질 곡 소개를 하죠.

Bu doğru ve sizin için çalacağımız bir sonraki şarkı,

어떻게 이야기를 사용할지 알아야 할 이유이기도 하죠.

iyi hikâyeler yapabilmek için bilmemiz lazım.

우리의 일상에 미치는 영향에 관한 것이기도 하죠.

Günlük hayatlarımızda nasıl çevremizin etkisi altında kaldığımızla da alakalı.

어린 아이가 도로로 뛰어드는 일이 있기도 하죠.

ya da belki sokağa çıkmak üzere olan bir çocuk.

기상 조건도 적절해야 하죠 날씨가 잠시 잠잠해졌으니

Koşullar doğru olmalı. Hava durumu şu anda biraz sakin.

돌아가서 나무에 오르는 대신 단서를 찾아보도록 하죠

Geri dönüp bunun yerine ipuçları arayalım.

조난 신호를 보낼 다른 방법을 찾아야 하죠

Yardım çağırmak için başka yollar bulacağız

뱀은 머리를 잡으면 다 잡은 거라고 하죠

Yılanlar için ne derler bilirsiniz, eğer başını kontrol ederseniz gövdeyi de kontrol edersiniz.

가끔 잘 해내야 하는 것들을 망치기도 하죠.

elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.

하지만 그것을 어떻게 줄일 것인지도 알아야 하죠.

ama bunun nasıl azalacağı konusunda da hazırlıklı olmalıyız

‎산소가 고갈되기 전에 ‎새우는 먹이를 찾아야 하죠

Tekenin, oksijen tamamen bitmeden yemek bulması gerek.

지금 들으면 매우 구식이라고 느낄 법 하죠.

Bu sorular şimdileri biraz demode gelir.

우리가 위구르인과 이야기하려면 검문소에 휴대폰을 반납해야 하죠

Telefonlarını kontrol noktalarında teslim etmek zorunda olan Uygurlardan bahsediyoruz.

"당신들과 방송국에서 일하려면 무엇을 준비해야 하죠?"라고 물었죠.

ve sordum "Sizinle çalışmak için ne yapmalıyım?"

나뭇잎 하나를 소화하는 데 한 달이 걸리기도 하죠.

Tek bir yaprağın sindirimi bir ay sürebilir,

그래서 이 데이타 포인트는 저의 분석자료의 통제역학을 하죠.

Böylece bu veri göstergelerini analizimde kontrol amaçlı kullanabilecektim.

늘어난 물의 무게 때문에 호수가 터지면 어떻게 하죠?

üzerlerine gelen ek suyun ağırlığından taşarlarsa?

‎어미가 사냥을 하는 동안 ‎새끼는 제힘으로 살아남아야 하죠

Annesi balık avlarken kendi başının çaresine bakması gerek.

그리고 이제 이 협곡 때문에 진로를 벗어나야 하죠

Ve şimdi de, kanyon bizi rotamızı değiştirmeye zorluyor

MR: 이제 뭘 하죠? SJ: 음...조용히 앉아있죠.

MR: Ne yapacağız? SJ: Burada sakince oturacağız.

첫째, 저는 말을 잘 못하기도 하지만 말을 잘하기도 하죠.

Birincisi, konuşmakta iyiyim, konuşmakta kötüyüm.

‎암컷은 새끼들을 먹이가 ‎있는 곳으로 데려가야 합니다 ‎서둘러야 하죠

Yavrularını avın yanına götürmesi gerek. Çok da oyalanamaz.

‎이들은 수많은 해양 생물의 ‎주요 식량이기도 하죠 ‎작은 치어부터 

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

‎만반의 준비를 해야 합니다 ‎본능에 따라 ‎빠릿빠릿 움직여야 하죠

Ve tüm ihtimallere hazır olmalıyım. Aylaklık edemem. Her şey içgüdüsel olmalı.

미국인 전체의 2/3 정도가 "전혀 안 하죠," 라고 말하고,

Birleşik Devletler genelindeki insanların üçte ikisinin cevabı "Hayır" oldu.

혹자는 우리가 이미 우리 행성을 지적 생명체와 공유하고 있다고 하죠.

Kimilerine göre gezegenimizi dünya dışı zekâyla paylaşıyoruz bile.

CA: 그런데 당신은 직원들이 직접 자신의 휴가 시기를 정하게 하죠.

CA: Çalışanlarına kendi tatil zamanlarını ayarlama izni verdin

코뿔소를 두려워하기보다 존중해 줘야 합니다 코뿔소를 보호하고 살생하지 말아야 하죠

Bence insanlar onlardan korkmaktansa saygı göstermeli. Onları korumalıyız ve öldürmeye çalışmamalıyız.

‎수온은 섭씨 8, 9도까지 ‎떨어지기도 하죠 ‎숨이 멎을 만큼 추워요

Suyun sıcaklığı sekiz, dokuz dereceye kadar düşüyor. Soğuk, nefesini kesiyor.

하지만 그러려면 이 절벽에 바짝 붙어야 하고 파도에 운명을 맡겨야 하죠

Ama bu bizi kayalıkların hemen kenarında ve gelgitin merhametine bırakıyor.

그에 대한 해결책은 새로운 문제를 낳고 그걸 차례로 해결해 나가야 하죠.

ve çözümler de sırası geldiğinde çözümlenecek yeni sorunlar doğurur.

표범은 작은 소음과 불빛을 인식합니다 창밖으로 보이는 TV 불빛에 집중하기도 하죠

Sanırım küçük sesleri fark ediyor, ışıkları görüyor, pencereden televizyona bakıyor, böyle şeylere dikkat ediyor.

‎겨울을 무사히 나기 위해선 ‎지금 체중의 3분의 1만큼을 ‎더 불려야 하죠

Kışı atlatabilmek için vücut ağırlıklarını üçte bir arttırmaları gerek.

제가 제 자신보다 훨씬 더 큰 서사의 한 부분인 것처럼 느끼게 하죠.

Bana büyük bir yapbozun parçasıymışım gibi hissettiriyor.

하지만 로프를 보호하는 건 처음 해봐요 잘됐네요, 이래서 항상 팬티를 입어야 하죠

Ama hiç halat korumak için kullanmamıştım. Bu iyi bir şey ve bu yüzden her zaman iç çamaşırı giymelisiniz.

이 수직 암벽들 때문에 다시 올라갈 수도 없어요 빼도 박도 못한다고 하죠

Bu dikey kanyon duvarları yüzünden yukarı da çıkamam. Buna kayayla çevrelenmek deniyor.

보호 활동가인 구비는 이 잠행 사냥꾼을 추적하는 위험한 임무를 수행하지만 그에 따른 대가가 따르기도 하죠

Çevreci, tehlikeli bir görevde, ülkenin benekli sinsi avcılarının peşinde, ancak yaptığı işin bir bedeli var.

‎그러니 새끼들은 앞으로 ‎험난한 길을 헤쳐 가야 하죠 ‎이들 신조는 ‎짧고 굵게 살다 가는 거지만요

Önlerinde çok zor bir yol var. Ama stratejileri böyle. Hızlı yaşa, genç öl.