Translation of "모두" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "모두" in a sentence and their turkish translations:

모두 내쉬세요.

Hepsini nefesinizle dışarı atıyorsunuz,

모두 다요.

Her şey.

모두 놓쳤습니다.

ve kaçırdım.

모두 온라인으로 합니다.

Bunların hepsi online olarak yapılan şeyler.

모두 심부전의 증상이었죠.

kalp yetmezliğinin tüm işaretleri.

모두 동참해 헌신한다면

Eğer herkesi dahil edersek, herkes gönül verirse

재료들 모두 재흡수되죠.

tüm materyaller doğaya geri dönüyor.

모두 기대를 했죠.

Bu herkesi heyecanlandırdı

모두 굉장히 비슷하죠?

Oldukça benzerler.

우리 모두 솔직해집시다.

Diyorum ki, dürüst olalım,

군살, 굴곡, 셀룰라이트, 모두

Kıvrımları, selülitleri, hepsini!

우리는 모두 사회적 존재들입니다.

Hepimiz sosyal varlıklarız.

우리는 모두 비슷해 보였어요.

Hepimiz birbirimize benziyorduk.

우리는 모두 관련되어 있어요.

Hepimiz sahadayız.

당연히 우리는 모두 답했죠.

Tabii ki hallettik.

살아있는 생물은 모두 그러겠죠

Burada yaşayan her canlı olacak.

두 선택지 모두 모험입니다

İki seçenek de riskli.

우리는 모두 이유를 원하죠.

Hepimiz nedenler olsun istiyoruz.

모두 이건 정상이라고 했어요.

Herkes durumun normal olduğuna karar kılmıştı.

18억 명의 청년들은 모두

Bir virgül sekiz milyar genç kız ve erkek

우리는 모두 문화의 산물입니다.

hepimiz çevremizdeki kültürün bir parçasıyız.

‎식구가 모두 다시 모였습니다

Hepsi tekrar bir arada.

우리 모두 알다시피 대기층이

Su ve bildiğimiz yaşam için

우리는 모두 알고 있습니다.

Bunu hepiniz biliyorsunuz.

아시다시피, 우리 모두 긴장하기 때문입니다.

Çünkü görüyorsunuz hepimiz geriliriz,

우리 모두 함께해야 변화도 시작됩니다.

ancak ilerleme her birimizle başlıyor.

우리가 모두 접근해서 입력해야하는 정보들입니다.

erişim olarak tanımladığımız ve bununla alakadar şeylerdir.

모두 착한 네모가 되고 싶어했습니다.

Tüm bebekler kare olmak istiyor.

저희 가족 모두 이름이 회문이에요.

tüm ailem palindromik isimlere sahip.

모두 앞에 일어나 실수를 인정하고

ayağa kalktı ve bir yanlış yaptığını,

모두 솔선수범해 검소하게 살아야 합니다.

Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.

모두 감소 정책에 포함된 해결책들입니다.

Bunlar Drowdown projesi içerisindeki çözümler.

남성과 여성 벤처투자자들 모두 고려하면

Dolayısıyla, hem erkek hem de kadın risk sermayedarlarının

그 지도자들은 모두 동의할 겁니다.

O liderlerin her biri hemfikirdir ki

각각의 내용을 살펴보면 모두 긴급하고

Bu krizlere bakacak olursanız ne kadar önemli olduklarını

일곱 개의 행성이 모두 통과하면,

ve yedi gezegenin hepsi girdikten sonra

적색광을 모두 걸러 냈기 때문이지요.

çünkü tüm kırmızı ışığı filtreliyoruz.

두 건물 모두 빛의 건축물입니다.

Bu binaların ikisi de ışıkla flört ediyor.

새로운 기술은 모두 장단점이 있습니다.

yeni teknolojilerin artıları ve eksileri var

우리 모두 증오감에 반대한다는 것입니다.

hepimiz nefrete karşıyız

어쨌든 모두 칫솔을 사용하고 있죠.

Yine de diş fırçası orada.

세 질문의 답이 모두 ‘그렇다’이면

Üçüne de yanıtım evet ise,

인간은 모두 같은 것을 원해요.

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

다음날은 양측 모두 전투를 준비했다.

Her iki taraf ertesi günü savaş.

소매점, 본사, 모두 문을 닫았습니다. "

…perakende mağazalar, genel merkezler, hepsi kapalı.”

모두 같은 자원을 얻기위해 경쟁하는 것이죠.

hepsi aynı kaynaklar için savaşıyordu.

어떻게 이런 일이 일어났는지 모두 궁금했습니다.

Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu.

모두 살다 보면 어려운 시기가 있습니다.

Bazen hayatta kötü geçen dönemlerimiz olur.

결국 이건 모두 저희가 책임져야 해요.

Günün sonunda bu sorumlulukların tümü bize ait.

백인들, 흑인들, 러시아인들, 프랑스인들 모두 말이죠.

Beyazlar, siyahlar, Ruslar, Fransızlar...

다른 말로 여성 남성 사업가 모두

Diğer bir deyişle, kadın ve erkek girişimciler kısa sunumlarında

저희 모두 이 속담을 알고 있어요.

Hepimiz şu deyişi biliyoruz:

우리 모두 내면에 이기심과 탐욕이 있지만

Elbette hepimizin içinde bir miktar bencillik ve açgözlülük var

두 가지 모두 소통하며 사람들을 연결합니다.

Her ikisi de etkileşimli ve birleştirici.

이게 모두 네가 트위치를 만든 덕분이야.

ve orada yaptığın her şey için teşekkür ederim.

그는 진화했고 우린 모두 그걸 지켜봤습니다.

Gelişiyordu ve hepimiz de buna şahittik.

제이콥: 네, 그러니까 시각적인 것은 모두

JC: Evet, yani her görsel

‎밤이면 ‎숲의 과일은 모두 녀석들 차지죠

Geceleyin, ormanın meyveleri tamamen onlara kalır.

아버지와 저 모두 여전히 강인한 사람들입니다.

İkimiz de hâlen güçlüyüz.

물리학은 모두 패턴으로 이루어 지기 때문이죠.

çünkü fizik modellerden oluşur

경찰이 저희 얼굴을 모두 기억할 때까지요.

şehir merkezinde durdurulup kimlik sorulmasına alışmıştık.

모두 플라스틱으로 만들어졌으며 엄청난 인기를 끌었죠

tamamı plastikten oluşan kumaşlar oldukça popüler hale geldi.

뒷자석에 앉아있던 한사람을 제외하고는 모두 즉사했다고 합니다.

Arabanın arkasında oturan bir kişi hariç herkes kaza anında öldü,

'상심'은 말그대로 그리고 비유적 의미에서 모두 치명적입니다.

Kırık kalpler mecazi olarak da kelimenin tam anlamıyla da ölümcül.

모두 표범 공격을 피할 수 있는 방법이지만

pars saldırısından korunmayı sağlayabilecek öneriler,

우리 모두 죽음의 위협에 놓여있습니다." 라고 했습니다.

"Ama ölüm tehdidi ikimizin de gölgesinde gizli."

우리는 모두 각자의 삶에서 장애물을 만날 것입니다.

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

다른 가설은 모두 더 큰 오류가 있었습니다.

Diğer tüm fikirler, daha büyük kusurlara sahiplerdi.

모두 연결되어 있는 걸 느낄 수 있습니다.

Aramızdaki bağlantıyı hissedebiliriz.

대학, 박물관을 짓는 것은 모두 좋은 일이죠.

üniversiteler, müzeler yapmak iyi bir şeydir.

여러분 모두 이런 바다의 모습에 익숙하실 겁니다.

Bu okyanus manzarasına aşina olduğunuzdan eminim,

우리 모두 이 놀라운 수치를 알고 있지요.

Hepimiz dehşet verici rakamları biliyoruz.

그 문제들 모두 같은 원인을 갖습니다. 아닌가요?

Yani hepsinin temelinde aynı şey var, değil mi?

켈리: 혼자서 저기 있는 악기를 모두 연주하던데요.

KS: Bunların hepsini kendi başına yaptın.

그리고 미국에 있는 불법 음악 CD까지 모두

veya ABD'deki korsan müziğin

이들은 모두 극보수주의자들이 원하는 대답을 이미 내놨습니다.

Bu kişilerde aslında aradıkları yanıtlar var.

리비아, 레바논, 모로코에서 이란과 사우디가 모두 개입되었다.

Libya, Lübnan ve Fas, iki ülkenin de müdahil olduğu ülkeler.

우리 모두 무의식적 편견을 가지고 있기 때문이지요.

ön plana çıkarıp üstesinden gelin.

왜냐면 모두 아실지 모르겠지만 제가 감정적으로 불안정 하거든요.

çünkü belki bilirsiniz, duygusal açıdan değişken biriyim.

그들을 아는 사람은 모두 그가 여자라고 믿을 것이다.

erkek olduğunu bilmeyene kadın olduğunu inandırabilirdiniz.

우리 모두 매력적이고 재미있는 리더를 원하는 것처럼 보입니다.

Etkileyici ve eğlenceli liderler istiyor gözüküyoruz

제 주장을 강조하려고 손을 좀 댔는데 모두 알아차리셨나요?

Demek istediğimi vurgulamak için ne yaptığımı herkes görebiliyor mu?

그런데 모두 저쪽의 한 모퉁이 위를 돌고 있어요

Ama kesinlikle şu köşenin üzerinde daire çiziyorlar.

그리고 이것을 모두 합하면 총 400억톤의 무게가 나갑니다.

Bunların toplam ağırlığı 40 milyar ton.

모두 함께, 우리들은 바로 우리의 세상을 보여주고 있습니다.

Toplu olarak, bizler dünyanın nasıl göründüğüyüz.

모두 같이, 우리가 스타드업 자금에 암묵적 성 편견의

Birlikte start-up finansmanındaki

2016년, 저희는 모두 모여서 세계 백반증의 날을 기념했어요.

2016'da, Dünya Vitiligo Günü'nü kutladık.

기근을 벗어난 인구가 모두 12억 5천만 명이 되겠지만

Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir

"수지(Susie)야, 우리는 모두 죽는다." 아버지는 말씀하셨어요.

''Hepimiz öleceğiz, Susie'' derdi.

‎모두 16마리 ‎이 지역 수달 중엔 ‎가장 대가족입니다

16 üyeleri var. Buraların en büyük su samuru ailesi.

이들은 모두 자기 힘으로 그 자리에 올랐다고 여겨지지만

Bu kişiler kendi sağ kanatları içinde birer kanaat önderiydiler,

실은 우리가 모두 함께 헤쳐나가야 할 문제임에도 말이에요.

farklı insanların yan projesi gibi olduğunda hata yapıyoruz.

이건 모두 생물학의 기본 정신에 근거를 둔 것입니다.

Tümü biyolojinin prensiplerine dayanmakta.

어서요, 우리는 할 수 있습니다 하지만 모두 당신에게 달렸어요

Hadi, bunu yapabiliriz. Ama hepsi size bağlı.

그리고 우리는 모두 부서진 사람을 본 적 있을 겁니다.

Kalbi kırık olan insanları biliyoruz.

‎수십여 종, 수백 마리의 개구리가 ‎모두 짝을 찾아 모입니다

Düzinelerce türden yüzlerce kurbağa çiftleşmek için bir araya gelir.