Translation of "마치" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "마치" in a sentence and their turkish translations:

마치 쓸모없는 것처럼요.

Yeterince iyi değillermiş gibi.

마치 베네통 광고처럼,

Benetton reklamı gibi,

마치 퍼즐 같죠.

Karmaşık bir konu

마치 스폰지와 같아서

Toprağı bir sünger gibi yapar.

마치 제 일인 것처럼요.

savunmamda bana ilham verdi.

마치 은행 계좌처럼 작동하죠.

Daha çok banka hesabı gibi çalışır,

기존의 통념에서는 기억 생성이 마치

Geleneksel olarak bir anı oluşturmak,

제가 마치 날아다니는 것처럼 느껴졌죠.

Süzülüyormuş gibi hissediyordum;

마치... 표현을 하자면, 난민 캠프나,

ne yazık ki mülteci kampları, Mumbai'nin kenar mahalleleri,

‎마치 환각 같은 자외선 방어막이죠

Rengârenk düşlerden fırlama bir kalkan gibi.

자궁에서는 마치 군비경쟁과 같은 현상이 일어났습니다.

rahimde bir silahlanma yarışı yaşandı,

마치 어떤 고전 음악처럼 탄생한 곡이에요.

klasik bir müzik parçası olarak hayata başladı.

게임은 마치 모닥불에 모여앉는 것과 같습니다.

Oyunlar, kamp ateşi gibidir.

갑자기 축구공이 마치 슬로우 모션으로 보였고

Top aniden ağır çekimde göründü

그런데 여러분은 마치 산타에게 롤스로이스를 요구했는데

ama siz Noel Baba'dan Rolls Royce araba istemişsiniz de

그때 마치 머리에 전구가 켜진 듯이

Bir tür kafamda ışıklar söndü gibi oldu.

이런, 이건 마치 교과서를 씹는 것 같네요

Dostum, bu resmen bir okul kitabını yemek gibi.

그건 마치 바이러스처럼 이웃에서 이웃으로 확산되어 갔죠.

Komşudan komşuya virüs gibi yayılıyorlar.

쥐가 마치 음식을 먹는 듯 양 손을 들어올립니다.

Ellerini, sanki bir parça yemek yiyormuş gibi kaldırıyor

그러자 마치 나 때문에 살아난 양 울음을 떠트렸습니다.

Gözyaşları uzun zamandır beni bekliyormuş gibi akmaya başladı.

마치 그 비행기에서 떨어질 때와 비슷한 감정을 느낍니다.

O uçaktan atlıyormuşum gibi hissediyorum.

마치 거대한 공을 둘러싼 연약한 껍질 같다고 할까요.

devasa bir topu çevreleyen narin bir şey.

그는 그 모습이 마치 개방형 교도소처럼 보였다고 했어요.

Bunun küçük bir güvenlik zindanı gibi göründüğünü söyledi.

두 눈은 마치 이 동물의 내면을 투영하는 듯합니다.

Bir şekilde karakterini tam anlamıyla ifade ediyor gibiydiler

마치 조그만 수경 재배 정원 같아서 여기에 녹조가 끼고

ve su yosunları için hidroponik bir bahçe görevi görüyor,

사람들은 마치 어떤 세대의 한 부분인 것처럼 행동하기 시작하죠.

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

마치 자신이 가진 미지의 힘을 끊임없이 과시하는 것 같았죠.

dalgalar tekneyi tüm gücüyle sallıyordu.

그 사람들이 마치 인생의 건너편으로 피하는 것 처럼 느껴졌습니다.

Sanki onların hayatın diğer tarafına gittiğini hissettim.

그건 마치 히말라야 산맥 안개 속의 방랑자의 소리처럼 들렸어요.

Himalaya sisindeki bir göçebenin sesini duymuş gibi hissettim.

"그건 마치 일하러 갈때 말을 타고 가는 것이나 다이얼 전화기를 쓰는 것과 같아."

İşe atla gitmek veya çevirmeli telefon kullanmak gibi bir şey olur.