Translation of "것은" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "것은" in a sentence and their turkish translations:

명상이라는 것은

meditasyonun

[모든 것은 황금빛이야]

Her şey altından

하지만 중요한 것은

Ancak buradaki önemli şey,

불가피한 것은 아닙니다.

ki kulağa basit gelebilir -- kaçınılmazdı.

제가 알게된 것은

Bundan öğrendiğim şey,

무엇보다 중요한 것은

ve daha da önemlisi

암흑물질을 연구하는 것은

Karanlık madde arayışı

현실이란 것은 사기다.

Gerçeklik bir sahtekârdı.

제가 배운 것은

Sonradan öğrendim ki,

불공정함을 심화시키는 것은 효율적이며

eşitsizliği derinleştirmek etkilidir

PTSD의 관점에서 중요한 것은

Önemli olarak TSSB bakış açısından bakarsak

분명히 아셔야 할 것은

Burada gerçekten netleştirmek isterim ki,

그가 틀린 것은 아녔어요.

Haksız da değildi.

확실히 해둬야 할 것은

Şunda gerçekten açık olalım:

사로잡히는 것은 굉장히 쉽죠.

son attığı tweetleri takip etmek çok kolay.

꼭 중국만인 것은 아닙니다.

ya da var olabileceği tek yer değil.

"겁먹는 것은 당연한 일이야"

''Korkman normal.''

전세계적으로 기후가 바뀐다는 것은

Havanın küresel olarak garipleşmesiyle

이 모든 것은 1946년

Başlangıcı 1946'ya dayanıyor,

전이라는 것은 복잡한 과정입니다.

Metastaz karmaşık bir süreçtir.

노동과 관련 있다는 것은

bu da şu demek oluyor,

왜냐하면 사람들이 마술을 접하는 것은

çünkü insanlar sihre,

자, 여기서 여러분이 자문할 것은

Bu noktada kendinize sormanız gereken soru şu,

우리의 행복과 불행을 결정하는 것은

Mutluluğumuz ve mutsuzluğumuza karar veren şey

제가 지금 알려드리려고 하는 것은

Size anlatacağım hikaye,

제가 지금 알게 된 것은

Şu an anladığım

"학교에서 외국어를 학습하는 것은 시간낭비이다.

''Okulda yapabileceğiniz diğer şeylerle karşılaştırınca

중요한 것은 폐경기에 접어들었는지 여부입니다.

Asıl önemli olan şey, menopozda oldukları gerçeğiydi.

이 식단에 든 것은 안전하죠.

ama bu diyette bulunanlar güvenli.

지금 보고 있는 모든 것은

Şimdi gördüğümüz her şey

친구의 결혼식에 초대되지 못한 것은

bir arkadaşın düğününe davet edilmeyince

대기에 방출되는 것을 막은 것은

ve atmosfere salınmasını önleyen

여러분이 믿는다면 불가능한 것은 없습니다.

Eğer inanırsan hiçbir şey imkânsız değildir.

어떤 증거가 되는 것은 아니고

Bu hiçbir şeyin kanıtı değil.

하지만 그때 제가 깨달은 것은

Ama o an anladım ki

할머니는 제가 동성애자라는 것은 모르셨어요.

Eşcinsel olduğumu bilmiyordu.

그래서 제게 남겨진 모든 것은

Geriye kalan tek şey

우리가 측정하려고 하는 것은 무엇일까요?

Ne ölçmeye çalışıyoruz?

이 과정을 살아 나가는 것은,

ama bu süreçleri yaşamak

그건 서양세계가 발명한 것은 아닙니다.

Akıl yürütme Batı tarafından icat edilmedi.

어떤 것은 사회 전체적으로 찾아야겠죠.

bazılarınıysa bir toplum olarak kullanmalıyız.

모든 것은 유효 기간이 있습니다.

Her şeyin bir son kullanma tarihi var,

단지 공장에만 해당되는 것은 아닙니다.

Bu sadece fabrikalarda değil

우리가 해야할 것은 바꾸는 것입니다.

yapmamız gereken diğer şey kurum ve düzenlemelerimizde

혹은 긍정적이다 부정적이다로 나누는 것은

olduğu görüşü

‎먹을 것은 많은데 ‎시간이 빠듯합니다

Yiyecek çok... ...zaman az.

뒤에 있는 것은 굴착용 로봇입니다.

Arkada gördüğünüz kazıcı olan.

여러분께 한 가지 말씀드릴 것은

ve ben burada konuşurken

더욱 최근에는 참 흥미로운 것은

Son zamanlarda ise

모든 것은 진짜인 것처럼 보이고,

böylece her şey gerçekçi görünüyor,

자랑을 하기 위한 것은 아니지만

ve böbürlenmiyorum,

그녀가 이 병에 굴복하는 것은

Hastalığa yenilme nedeni, hastalığın

지금 가장 급한 것은 비품입니다.

Şu anda öncelikli ihtiyacımız mobilyalar.

이것들보다 더 좋은 것은 없죠

Sevdiğim ve seveceğin her şeyimiz var.

비자를 받아야 하는 것은 번거롭다.

Vize alma zorunluluğu uğraştırıcıdır.

[이 하늘 아래서 모든 것은 황금빛이야]

Bu gökyüzü altında her şey altından

두번째로 제가 믿는 것은, 의외의 의견이겠지만,

İkinci inandığım şey ise, bu tamamen beklenmeyen birşey,

솔직하게 세번째로 제가 믿는 것은, '베품'입니다.

Üçüncü inandığım şey ise, vermek;

자, 제 선생님이 제게 말씀하신 것은

Öğretmenimin bana sürekli söylediği bir şey var

하지만 모든 문화가 그런 것은 아닙니다.

Fakat bütün kültürler öyle değil.

정기 월 기증자가 되는 것은 어떠세요?

Düzenli bağışçı olmayı düşünür müydünüz?

하지만 지구가 항상 이랬던 것은 아닙니다.

Ama durum, her zaman böyle değildi

제가 확실히 말씀드리자면 우리가 필요한 것은

Yapmamız gereken benim için oldukça açık.

상관관계가 꼭 인과관계를 나타내는 것은 아닙니다.

ve tabii ilişkilendirmeler nedene kanıt teşkil etmiyor.

제가 기후활동가가 되려고 작정했던 것은 아니었습니다.

İklim aktivisti olacağımı hiç düşünmemiştim.

우리 아이들이 공포에 떠는 것은 당연합니다.

Çocuklarımız endişe duymakta çok haklı.

하지만 나아졌다는 게 보장된 것은 아닙니다.

Ancak gelişme asla garanti edilemez.

우리가 즉각 보상을 하지 않는다는 것은

eğer anlık teşvikleri kullanmazsak

제가 가진 모든 것은 창고에 보관하고

Sahip olduğum her şeyi depoladım,

저에게 도전이 되는 것은 항상 똑같았습니다.

직접 하는 것은 별로 가능하지 않았습니다.

fakat "birini yap" kısmı neredeyse hiç olmamıştı.

제가 이렇게 생각해 보아야 할 것은

Şöyle düşünmeye başladım:

로봇이라도 북극해에서 일하는 것은 몹시 어렵습니다.

Kuzey Kutbu'nda görev yapmak çok zor, bir robot için bile.

단지 버릇없다는 것은 그 정도까지는 아니거든요.

Oysa kaba olmak öyle değil.

이야기를 대체할 수 있는 유일한 것은

Bir hikâyeyi yenileyebileceğimiz tek şey

오늘 이 자리에서 제안하고 싶은 것은

bugün burada, şunu teklif etmek istiyorum:

개인 클리닉에서 진행되는 것은 연한 녹색입니다.

ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

그들의 요구를 충족시키는 것은 큰 도전이지만

onların ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir zorluk.

제이콥: 네, 그러니까 시각적인 것은 모두

JC: Evet, yani her görsel

진정 중요한 것은 어떻게 나아질 것인가입니다.

Gerçekten önemli olan ne kadar iyi olabileceğin.

도로시가 가장 많은 시간을 들인 것은

En çok üzerinde çalıştığı şey,

당연히 에펠탑의 높이에 대해 합의하는 것은

Tabii ki Eyfel Kulesi'nin uzunluğunda mutabık kalmak;

생명을 유지시키는 것은 바로 칼로리이기 때문입니다.

Bizi ayakta tutan kalori.

이 관계에 있어 가장 중요한 것은

Ve belki de ilişkimiz bakımından en önemlisi

다른 재료로 바꾸는 것은 사실상 불가능합니다

Diğer materyallere geçiş yapmak uygulanabilir değil.

망쳐버리는 것은 행동으로 옮길 수 있게 해줍니다.

Kötü yapmak, harekete geçmenizi sağlar.

기억해야할 것은 돈이 세상을 돌게 한다는 것입니다.

önemli olan, dünyayı döndüren şeyin para olduğunu hatırlamaktır.

여러분이 돈을 요구할 사람과 관계를 맺는 것은

para istediğiniz biriyle ilişki kurmak

모임에 따라 갔을 때 제가 본 것은

Böylece onunla görüşmelere gittim ve olan,

제가 느끼는 것은 무엇인가를 해야한다는 아주 강한

Hissettiğim bir şey yapmak için daha güçlü

제 인생에서 가장 큰 도움이 된 것은

Hayatımda aldığım en iyi yardım;

현재 살아남은 것은 6종이고 두 그룹으로 나눠집니다.

Bugün ise sağ kalan altı türü var ve iki gruba ayrılıyorlar.

할 수 있는 모든 것은 다 시도했습니다.

Elimden gelen her yolu denedim

이 상업적 관행이 여러분들에게 의미하는 것은 무엇인가요?

bu ticari uygulamalar sizin için ne ifade edebilir?

은하계 사이를 식민지화하는 것은 훨씬 더 어려워서

Galaksiler arası kolonileşme çok daha zor değil,

우리가 지금 여기 존재할 수 있는 것은

Burada olma yetisine sahibiz

대학, 박물관을 짓는 것은 모두 좋은 일이죠.

üniversiteler, müzeler yapmak iyi bir şeydir.