Translation of "受け入れ" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "受け入れ" in a sentence and their turkish translations:

私を受け入れて。

İçeri girebilir miyim?

- 彼は私の考えを受け入れた。
- 彼は私の意見を受け入れた。

O benim fikrimi kabul etti.

なぜ受け入れたのか?

Bunu neden yapıyoruz?

地位を受け入れました 。

Bölüm Genel rütbesini kabul etti

受け入れていただきますか。

Bu size göre kabul edilebilir mi?

このホテルは犬は受け入れない。

Bu otel köpekleri almaz.

アンはヘンリーの求婚を受け入れた。

- Anne Henry'nin önerisini kabul etti.
- Anne Henry'nin teklifini kabul etti.

部長が提案を受け入れました。

Bölüm şefi öneriyi kabul etti.

その問題を受け入れたのである。

O sorun kabul edildi.

そして私を受け入れるだろうと

Ayrıca beni kabul de edeceklerdir.

彼女は彼の申し出を受け入れた。

- O, onun teklifini kabul etti.
- Onun teklifini kabul etti.

若者を受け入れない社会ではなく

onları içine alan ve destekleyen bir toplum yaratmaya

そちらの条件を受け入れましょう。

Koşullarınızı kabul edeceğiz.

彼の意見は受け入れられなかった。

Onun fikri kabul edilmedi.

彼は私たちの申し出を受け入れた。

O bizim teklifimizi kabul etti.

彼女は喜んで彼のプロポーズを受け入れた。

Evlilik teklifini memnuniyetle kabul etti.

国籍に関係なく誰でも受け入れる。

Irk fark etmeksizin herkesi kabul ediyoruz.

僕は君の招待を受け入れられない。

Davetinizi kabul edemem.

彼は間もなく家族に受け入れられた。

O, kısa sürede aileye kabul edildi.

彼女は運命を受け入れるしかなかった。

Kaderini kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

私のことを受け入れて欲しいだけです。

Yalnızca beni kabul etmeni istedim.

ジムは君の申し出を受け入れるでしょう。

Jim teklifini kabul edecektir.

あなたの申し入れを受け入れてもよい。

Ben teklifini kabul etmeye hazırım.

全員が受け入れられる解決策を探そう。

Herkes için kabul edilebilir bir çözüm bulalım.

受け入れ担当者に導かれて建物に入ると

Oraya ziyarete gittiğimde ev sahibiyle binaya girdik

そこでそういった習慣が受け入れられた。

O gelenekler orada kabul görmüştür.

彼は喜んで私たちの申し出を受け入れた。

O bizim teklifimizi memnuniyetle kabul etti.

私はあなたの提案を受け入れるほかない。

Önerilerinizi kabul etmekten başka seçeneğim yok.

スーが彼のプロポーズを受け入れたのにはたまげた。

Sue'nun onun önerisini kabul ettiğine şaşırdım.

変化を受け入れるのが これほど難しいのは

Bu kadar zor olmasının sebebi de budur.

君は彼の忠告を受け入れるべきだったのに。

Sen onun tavsiyesini kabul etmeliydin.

新しい現実を 受け入れざるを得ませんでした

yeni gerçekliğimi kabullenmek zorundaydım.

受け入れがたいですが 真実は非情なものです

Soğuk ve acı gerçek şu ki:

君の言ったことをある程度まで受け入れます。

Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.

朝鮮は国際原子力委員会の査察を受け入れた。

Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.

彼の提案は受け入れられるものではなかった。

Onun teklifi kabul edilebilir değildi.

彼女は両親以外なら、誰の批判でも受け入れる。

O, anne ve babası dışında herkesten eleştiri kabul eder.

最も有名なアーティストたちは このアイデンティティや生き方を受け入れ

En büyük sanatçılar bu kimliği ve yaşam tarzını benimsedi,

彼女の心はその新しい考えを受け入れなかった。

Onun aklı yeni fikri kabul etmezdi.

彼は招待を受け入れるのをたいそう渋っている。

Daveti kabul etmek için çok isteksiz.

私は、彼が死んだという事実を受け入れられない。

Onun ölü olduğu gerçeğini kabul edemem.

私たちはよく考えた末彼の申し出を受け入れた。

Çok düşündükten sonra onun önerisini kabul ettik.

人生を楽にせよ。母語話者からの助言を受け入れよ。

Hayatını kolaylaştır. Anadillilerden öğüt al.

- あなたの指導者としてスペイン王を受け入れなければならない。
- あなたたちは指導者としてスペイン王を受け入れなければならない。

İspanya kralını senin liderin olarak kabul etmelisin.

ラップ音楽に表れるストリート系の物語を 受け入れ始めたのです

şimdi de rap müziğin sokak öykülerini kucaklıyor.

そして新しいことを受け入れる姿勢を 得ることです

ve yeni bir şey öğrenmeye hazır olmak.

手短に言えば、申し出は受け入れられないと言う事だ。

Uzun lafın kısası, önerini kabul edemeyiz.

彼女はまだ彼の結婚の申し込みを受け入れていない。

O onun evlenme teklifini henüz kabul etmedi.

彼女は自分の運命を受け入れなければならなかった。

- O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- O kaderi kabul etmek zorunda kaldı.

あなたがかれの申し出を受け入れたのは賢明だった。

Öneriyi kabul etmen akıllıcaydı.

自分の体とその限界を 受け入れることを学んでからは

vücudumu ve onun sınırlarını öğrendiğim zaman

しかしこのような態度を 受け入れる訳にはいきません

Fakat bu duyarsızlığın bedelini ödeyemeyiz

当大学では外国人留学生の受け入れ施設が十分でない。

Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.

わたしはやむなく彼女の申し出を受け入れさせられた。

Onun önerisini kabul etmek zorunda kaldım.

私はやっと御兄弟を説得して私の案を受け入れさせた。

Kuzenimi planımı kabul etmeye ikna etmeyi başardım.

そして 残念なことに 私たちはその汚名を受け入れました

Ve ne yazık ki bizim yaptığımız ne oldu? Bu etiketi benimsedik.

若き英雄志望者として 受け入れてくれた人々のお陰です

alçakgönüllü olan insanların eseriyim.

君はものごとをあるがままに受け入れなければいけない。

Olayları olduğu gibi kabul etmelisin.

彼が私の忠告を受け入れなかったことは間違いだと思う。

Benim nasihatımı dinlememesi sanırım bir hataydı.

彼は彼らの受け入れ方接待のしかたが気にいらないのだ。

O onların resepsiyon tarzından memnun değil.

彼は彼女に結婚してくれるよう頼んで彼女も受け入れた。

Mary'nin kendisiyle evlenmesini istedi, ve o kabul etti.

彼は物事をあるがままに受け入れなさいと教わってきた。

Ona her şeyi oldukları gibi kabul etmek öğretildi.

トムは息子が自殺したという事実を受け入れられずにいる。

Tom oğlunun intihar etmesi gerçeğiyle başa çıkmada sorun yaşıyor.

私たちの学校は3人のアメリカ人を交換留学生として受け入れた。

Okulumuz üç Abd'liyi değişim öğrencisi olarak kabul etti.

1820年から1973年の間に合衆国は、4600万以上の移民を受け入れた。

1820 ile 1973 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri 46 milyondan fazla göçmeni kabul etti.

彼は その箱の鍵を開けて 過去を受け入れることができました

kutuyu açıp geçmişini kabullenmeyi başardı.

AIを受け入れることを選び お互いに愛を持って接しましょう

Birbirimizi sevmek için yapay zekâya kucak açalım.

その空間が私たちを 受け入れたかどうかに関わっていました

bizi nasıl barındırdığı ya da barındırmadığı ile ilişkili.

- 私は彼女の招待を受諾した。
- 私は彼女からの招待を受け入れた。

Onun davetini kabul ettim.

私たちは自分の行動が招いた結果を受け入れなければならない。

Eylemlerimizin sonuçlarıyla yaşamak zorundayız.

- 物事をあるがままに受け取れ。
- 物事はあるがままに受け入れなさい。

Olayları olduğu gibi kabullen.

自分の汚名を受け入れることは 不変の特徴に基づいて 特定の集団を

kusurunuzu benimsemek, bir grup insanı değişmez bir özelliği için

しかしラッパーたちは 逆にそれを美化し 受け入れ 利益のために売りました

Onun yerine, rapçiler onu yüceltti, benimsedi, çıkar için sattı.

それは、ベルティエが部下の役割を完全に受け入れることに依存していました

oldukça etkili bir çalışma ilişkisi kurdular. Bu ilişki Berthier'in ikincil rolünü tam olarak kabul etmesine

- 私は彼の要求を承諾するだろう。
- 私は彼の要望を受け入れるつもりです。

İsteğini kabul edeceğim.

気づけば国に犯罪者と見なされていたので その汚名を受け入れたのです

Kendimizi, bizi suçlu olarak gören bir toplumda bulduk, bunu benimsedik.

- 私はあなたの計画に同調します。
- 私はあなたの計画に賛成です。
- 君の計画を受け入れよう。

Planını destekleyeceğim.

ボブについて言えば、彼はどんなことでも受け入れるタイプだが、ジェーンは対照的にとても慎重派だ。

Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.

- こんなことは許されない。
- こんなことは全く受け入れらない。
- こんなことは考えられない。

Bu tamamen kabul edilemez.

- その申し出は受けるより仕方がなかった。
- その申し出を受け入れる他に選択肢がなかった。

Teklifi kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.

- 私の心からのお詫びをどうかお聞き下さい。
- 私の心からの謝罪をどうか受け入れてください。

Lütfen benim samimi özürlerimi kabul edin.

- 彼女は私の依頼を断った。
- 彼女は私の要求を拒否しました。
- 彼女は私の要求を受け入れませんでした。

O benim ricamı geri çevirdi.

- 彼女は彼の申し出を取り上げた。
- 彼女は彼の申し出に応じました。
- 彼女ね、彼の申し出を受け入れたのよ。

O onun teklifini kabul etti.

- 来週あなたに夕食をおごりたいので、どうかこの誘いを受け入れてください。
- 来週、ぜひ夕食をご馳走させてください。

Lütfen önümüzdeki hafta sana akşam yemeği ısmarlamama izin verir misin?

わたしたちは、知っていることを話し、見たことをあかししているのに、あなたがたは、わたしたちのあかしを受け入れません。

Biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz; sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz.

- 私は妻が本当に死んだということを認めることができなかった。
- 妻の死という現実は私にとって受け入れがたいものであった。

- Eşimin gerçekten öldüğünü kabullenemezdim.
- Eşimin gerçekten öldüğünü kabullenemedim.

内科医である父は医学を勉強するようしきりに勧めたが、ホーキングはそれを受け入れず、その代わりに数学と物理学に専念することにした。

Tıp öğrenimi yapması için onun doktor babasının teşvikini reddettikten sonra Hawking onun yerine Matematik ve fizik üzerinde konsantre olmayı seçti.

- 彼女に結婚してくれないかと言ったら彼女は承知してくれた。
- 僕が彼女に結婚して欲しいと頼んだら、彼女は受け入れてくれたんだ。

Benimle evlenmesini istedim ve o kabul etti.

More Words: