Examples of using "ではなく" in a sentence and their turkish translations:
Dayanıklılık uzmanı olmak yerine,
Artık sadece plastik değil.
aslında beyninin dışında, kollarında.
Ben suçlanacağım, sen değil.
O bir öğretmen değil ama bir öğrenci.
Şarkıcı değil, aktör.
Siz değil ben suçlanacağım.
Babam değil fakat amcamdır.
Onlar düşman değiller fakat dostlar.
Bir yarasa bir kuş değildir ama bir memelidir.
Ben bir doktor değil fakat bir öğretmenim.
Dünya durağan bir yıldız değil, bir gezegendir.
O bir doktor değil ama bir öğretmen.
O, tren yerine arabayla geldi.
Kanada'da zeminde değil yatakta uyuyoruz.
ve ilgi ve tutkularımızın ne olduğunu sormak yerine
O bir Amerikalı değil ama bir Fransızdır.
Balina balık değil memelidir.
Dışlarında olduğu kadar içlerinde de.
Sadece dersi öğrenmekle ilgili değildi,
Bunu ben iddia etmiyorum,
üniversitede laboratuvarda öğrencilerle beraber değil
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Bir dolma kalemle yaz, bir kurşun kalemle değil.
O sadece dürüst değil fakat aynı zamanda da akıllı.
O bir şair ama bir romancı değil.
O bir Amerikalı değil ama bir İngilizdir.
O bir hemşire değil ama bir doktor.
O bir öğretmen değil ama bir doktor.
Bence bunun nedeni ilgi alanlarınızın önemsiz olması değil,
Artık yalnız değil.
Bu durumda, kuledeki bekçi yerine
onlara bir şans daha verecek kişileri bekliyorlar,
hikâyelerden geçtiğini keşfettim.
yatak odasındaki sanat galerisi değil,
Dünyayı değiştirme amacım yok,
Çadırlarımız yerine dışarıda yemek yiyelim.
O bir doktor değil ama öğretmen.
O, onun annesi değil kız kardeşidir.
Lütfen kredi kartı ile değil, nakit ödeme yapın.
onları içine alan ve destekleyen bir toplum yaratmaya
Birden daha keşifçi bir hâl almadık.
Orada, asistanlarımızı görünmez yapmanın yanı sıra
Gelecekte nelerin inşa edilmesini umdukları,
Ancak yalnızca sabit değil.
Dün sadece toplar değil aynı zamanda sopa da çalındı.
Defter senin değil, onundur.
O benim kız kardeşim değil fakat annemdir.
Onlar tüccar değiller, ancak çiftçiler.
O benim oğlum değil, ama yeğenimdir.
Sadece beyzbolu değil futbolu da sever.
Para yerine zaman istiyorum.
Şimdi laf değil iş iktiza eder.
Doymak bilmemek sizi bir kapitalist yapmaz,
Sadece komediyi kırmak değildi.
Ancak uzmanlar, gergedanların doğuştan katil olmadığını savunur.
bu onların değil, bizim suçumuz.
Sadece sen değil aynı zamanda o da gerçeği bilmiyor.
O, siyasi değil dini bir figürdü.
Benim erkek kardeşim değildir. O benim kuzenimdir.
Bay Suzuki bir dişçi değildir. O bir doktordur.
Hayır, benim adım Maria değil. Benim adım Teresa'dır.
Bu benim sorumluluğum değil. Bu senin.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- Dünyayı değiştiren iletişimdir, bilgi değil.
- Dünyayı değiştiren bilgi değil iletişimdir.
Bir doktor olmanın yanı sıra, o bir yazardır.
İki dünya arasında köprü olmak yerine
Benim hiç hayalim olmayan ve babamın seçimi olan
Ama durum, her zaman böyle değildi
Bu normal bir el feneri değil, böyle görünüyor. Ultraviyole.
Mücadelem fırtınadan kaçmak değil.
O bir yol değil fakat bir patika.
Sözlere değil, eylemlere ihtiyacımız var.
İstediğim çay değil, kahve.
Plağı Ken'e verdim, Koji'ye değil.
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
Ben haberleri Tom'a anlattım, Mary'ye değil.
John erkek kardeşim değil fakat benim kuzenim.
Bu inciler hakikidir, yapay değil.
Bu saat benimki değil ama seninki.
işlerin iyi gitmemesini dilemekten öte
en büyük sorunumuz ürün ile ilgili değildi.
Fakat bu, çocuğunuzun hayallerine hizmet etmiyor.
ancak takım elbiseli spikerler değil
o dili ne kadar iyi anladığın
Emin olmadıklarından gri alanda değiller,
Ev yerine bahçede dinlenelim.
O sadece Fransızca konuşmaz aynı zamanda İngilizce de konuşur.
şereflendirebiliriz
Samanyolu'ndaki milyarlarca yıldızın aksine
Bay Briggs herhangi bir doktor değil, o mükemmel bir cerrah.
Batan güneş sarı değildir ama turuncudur.
Bizzat gelmen gerekiyor.
İnsanlar ne yaptığını değil neden yaptığını satın alıyor.