Translation of "Perciò" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Perciò" in a sentence and their turkish translations:

- Quindi?
- Perciò?

Bu yüzden

Perciò ci stava.

Bir de bu vardı tabii.

Perciò dovrai ingegnarti.

Bu yüzden yaratıcı olmalısınız.

Perciò si guardava intorno.

bu yüzden, insanlarla flört etmeye başladı

Perciò, se siete americani,

Bu yüzden eğer Amerikalıysanız

Perciò muoviamoci con cautela.

Bu yüzden tedbirli davranmalıyız.

Perciò saremo molto cauti.

Bunları çevirirken çok dikkatli olmalıyız.

- È ricco, perciò può fare tutto.
- Lui è ricco, perciò può fare tutto.

O zengin, bu yüzden her şeyi yapabilir.

Perciò ragazzi, cosa succederebbe se?

Peki beyler, ya şöyle olsa?

Perciò o scegliamo la caverna

Ya mağaraya gireceğiz

Perciò, se puoi, falle bollire.

Mümkünse deniz minarelerini haşlayın.

Perciò ho deciso di scoprirlo

Sonunda bunu nasıl işlediğini öğrenmek için

Perciò sì, la cortesia ripaga.

Ve evet, naziklik para eder.

- Mi stavo annoiando, perciò me ne sono andata.
- Ero stufa, perciò me ne sono andata.

Sıkıcıydı, ben de gittim.

Perciò, nei millenni della nostra evoluzione,

Böylece evrimleştiğimiz bin yıl boyunca

Perciò oggi lo confermo, perché è vero.

Bunu gerçekten doğrulamak istiyorum, çünkü olan bu.

Perciò vogliamo stare in alto, fuori dall'acqua.

Bu yüzden suyun üstünde bir yer bulmak daha mantıklı olur.

Faceva molto freddo, perciò rimasero a casa.

Çok soğuktu, bu yüzden evde kaldılar.

Perciò avevo portato con me il mio privilegio.

Ayrıcalığımı yanımda getirmiştim.

Perciò quando si tratta del tuo sistema immunitario,

Bu sebeple, bağışıklık sisteminize gelince,

Perciò eccomi qua, a fare la mia parte,

Ben üzerime düşeni yapıyorum,

Perciò non mi ero mai reso conto del paradosso.

Bu yüzden, bunun bir paradoks olduğu daha önce kafama dank etmemişti.

Perciò sono un vegano e un attivista da allora.

o zamandan beri veganım

Perciò, dopo anni passati a sviluppare e perfezionare l'applicazione,

Uygulamayı geliştirmeyle ve iyileştirmeyle geçen yılların ardından

Perciò visto che sia i finanziatori che le finanziatrici

Dolayısıyla, hem erkek hem de kadın risk sermayedarlarının

Perciò quando troviamo una varietà che ci piace particolarmente,

Hoşumuza giden bir çeşit bulduğumuzda

Fa freddo fuori, perciò lui è entrato nella camera.

Dışarısı soğuk, bu yüzden o, odanın içine geldi.

Tom era stanco, perciò è andato a dormire presto.

Tom yorgundu bu yüzden daha erken yatmaya gitti.

Perciò ho imparato questa lezione con questi animali calmi, meravigliosi:

Bu sakin, muhteşem hayvanlardan şunu öğrendim;

Perciò è molto dura rendersi conto delle proprie capacità dirigenziali.

Dolayısıyla liderlik kapasitelerinin olduğunu fark etmeleri çok zor.

Perciò la luce far-UVC può sicuramente penetrare e ucciderli.

uzak-UVC onlara kesinlikle ulaşabilir ve onları öldürebilir

Perciò no, a quanto pare non ho portato il mio privilegio con me.

Görünüşe göre ayrıcalığımı yanımda getirmedim.

Perciò per manovre ed attacchi i battaglioni spesso formavano una 'colonna di divisioni'.

Manevra ve saldırı için, birlikler genelde sütun formasyonunu alırdı.

Non c'è una via facile in questo viaggio. Perciò mi serve il tuo aiuto.

Bu yolculukta kolay bir yol yok. Bu yüzden yardımınıza ihtiyacım var.

La camera è piccola, ma ci sono molti mobili. Perciò qui è molto angusto.

Oda küçük ama mobilyalar büyük. Dolayısıyla burada alan oldukça dar.

A volte Parigi mi esaurisce, ma spesso a Bruxelles mi annoia. Perciò, io vivo tra le due.

Bazen Paris beni tüketir fakat sık sık Brüksel beni sıkıyor. Bu nedenle, ben ikisi arasında yaşıyorum.

Tom non è potuto venire qui a incontrarti di persona, perciò ha voluto che venissi io al suo posto.

Tom seni kendi karşılamak için buraya gelemedi, bu yüzden onun yerine gelmemi istedi.

Le diverse forme di culto che esistevano nel mondo romano erano tutte considerate dal popolo egualmente vere, dai filosofi egualmente false, e dai pubblici poteri egualmente utili. Perciò la tolleranza provocava non solo indulgenza reciproca, ma anche concordia religiosa.

Roma dünyasında hüküm süren muhtelif ibadet şekillerinin tümü, insanlar tarafından mütesaviyen doğru, düşünürü tarafından yanlış, yargıcı tarafından da faydalı olarak görüldü. Ve böylelikle müsamaha yalnızca karşılıklı müsamahayı değil, aynı zamanda dinsel uyumu da ortaya koydu.